2019-2020 Adli Yıl Açılış Töreni, Yargıtay Başkanlığı’nın ev sahipliğinde, Cumhurbaşkanlığı Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriliyor. Törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile Yüksek Mahkeme Başkanları’nın yanı sıra Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da katılıyor.
İLK KONUŞMAYI FEYZİOĞLU YAPTI; 18 DAKİKA KONUŞTU
Feyzioğlu, Saray'da yapılan Adli Yıl açılış törenine neden katıldığını da şu sözlerle açıkladı: "“Bugün buradayız. Çünkü. Vatandaşlarımızın yargıya ilişkin sorunları ve bizlerden beklentileri vardır. Avukatların yargıya ilişkin sorunları ve bizlerden beklentileri vardır. Bu sorun ve beklentiler birbirinden farklı ve bağımsız değildir. Avukatın sorunu, vatandaşın sorunudur. Çözümler de ortaktır.”
"TBB KİMSENİN MUHALİFİ VEYA DESTEKÇİSİ DEĞİLDİR"
Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde önemli bir kısım sorunların çözümüne yer verildiğini kaydeden Feyzioğlu, şöyle devam etti: “Ancak bundan önce şu hususları vurgulamakta fayda görüyorum. Türkiye Barolar Birliği hiçbir siyasi partinin muhalifi veya destekçisi değildir. Yargı Erk’inin üç eşit kurucu unsurundan savunmayı temsil eder. Yargı Reformu Strateji Belgesi, Türkiye Barolar Birliği’nin etkin katılımıyla hazırlanmıştır. Reform paketleri süratle çıkarılmalı ve hızla uygulamaya geçirilmelidir.”
"MESLEKİ YETERLİLİK SINAVI BİR AN ÖNCE GETİRİLMELİDİR"
Hukuk alanındaki mesleklere giriş sınavının bir an önce getirilmesini isteyen Feyzioğlu, sınavın bilgiyi ölçen, zor bir sınav olmasını istedi. Feyzioğlu, böylece hukuk fakültelerinin eğitim öğretim seviyelerini çağın gereklerine uygun hale getirmelerinin sağlanacağını kaydetti.
"KATALOG SUÇLAR KANUNDAN ÇIKARILMALI"
Arzu edilen seviyeye gelinceye kadar yeni hukuk fakültesi açılmasına son verilmesini isteyen Feyzioğlu, şunları talep etti: " Hâkim ve savcı yardımcılığı müessesesi getirilmelidir. Hâkim ve savcı adayları dâhil olmak üzere kamuya personel alımlarında mülakat uygulamasına bir disiplin getirilmelidir. Kadroya alınacak kişi sayısının yüzde on veya on beş fazlası, yazılı puanlarına göre mülakata davet edilmelidir. Mülakatlar kamera kaydına alınmalıdır. İlgili kamu kurumunun web sitesinde isim isim yayınlanarak şeffaflık sağlanmalıdır. Böylece yargı denetimi fiilen mümkün kılınmalıdır. İstinaf mahkemelerinin kararlarının daha büyük bir yüzdesi Yargıtay denetimine açılmalıdır. Düşünce özgürlüğünü ilgilendiren her suç tipi mutlaka Yargıtay’ın denetiminden geçmelidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurulardaki ilke kararlarına uygun kararlar vermek, hâkimlerin yükselmelerinde en önemli ölçüt haline getirilmelidir. Tutuklama tedbirinin peşin ceza gibi uygulanmasına sebebiyet veren katalog suçlar kanundan çıkarılmalıdır. Vatandaşlarımızın üzerindeki avukatlık hizmetinden kaynaklanan KDV yükü azaltılmalıdır. Kamuda çalışan avukatların özlük hakları sorunu ve bu çerçevede ek gösterge sorunu artık çözülmelidir. Stajyer avukatlara, avukat yanında ücretli ve sigortalı çalışma imkânı getirilmelidir. Uyuşmazlıkların doğmadan önlenmesini hedefleyen koruyucu avukatlık uygulamaları geliştirilmelidir. İş uyuşmazlıklarında dava şartı olan arabuluculukta işçinin yanında avukatı olmadan müzakereye katılmaması sağlanmalı."
"YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ DOĞRU BİR BELGEDİR"
Feyzioğlu, “Yargı Reformu Strateji belgesi, doğru bir belgedir. Kalıcı çözümlere odaklanmıştır. Adalet Bakanlığı’nın çatısı altında mümkün olan en çoğulcu katılımcı anlayışla hazırlanmıştır. Paketler halinde kanunlaşacaktır” dedi. Türkiye’ye yönelik çeşitli algı operasyonlarına karşı en etkili çarenin hukuk devletinin taşıyıcı kurumlarını güçlendirmek olduğunu belirten Feyzioğlu, “Yargı Reformu Strateji Belgesi bu sebeple de önemlidir. Hayata geçirilmelidir. Eksiklikleri de süreç içerisinde giderilmelidir. Meclisimiz açılır açılmaz bir an önce ilk paketi kanunlaştırmalıdır. Pek çoğu bulundukları yerde kanaat önderi olan, müvekkil çevrelerini dikkate aldığımızda milyonlarca vatandaşımızla etkileşim içinde bulunan 125.000 avukat meslektaşımızın beklentisi budur. Vatandaşlarımızın beklentisi budur” diye konuştu.
"HSK ÖNERİSİ: TBB’DE HSK’YA ÜYE SEÇSİN"
15 Temmuz darbe girişiminin milletçe tek yumruk olarak önlendiğini hatırlatan Feyzioğlu, “Türkiye’nin normalleşme sürecinde Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısının kuvvetler ayrılığını tam olarak sağlayacak şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde uzlaşma ile yeniden düzenlenmesini öneriyoruz” dedi. Feyzioğlu, “Tartışmaya açmak istediğimiz önerimiz şudur: Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin yarısını TBMM’nin örneğin 3/5 gibi nitelikli bir oyla, dolayısıyla yüksek bir uzlaşmayla belirlemesi. Bu durumda uzlaşma kaçınılmaz olarak liyakat temelli olacaktır. Kalan üyelerin de Yargıtay ve Danıştay genel kurullarında yine nitelikli oyla belirlenmesi. Ayrıca Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu’na da aynı şekilde belli sayıda üye seçme yetkisi verilmesi. Elbette önerimizi tüm yönleriyle tartışmaya hazırız. Çünkü Türkiye’nin ortak akla konuşarak ve tartışarak ulaşabileceğini biliyoruz.”
"ÇIKIŞ YOLUMUZ CUMHURİYETE BAĞLILIKTIR"
Feyzioğlu, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Sorunların her birinin çözümü vardır. İstek olursa, çözüm bulunur. Kararlılık olursa, sorunlar çözülür. Çıkış yolumuz, Anayasamızın 2. maddesinde tanımlanan Cumhuriyetin kuruluş felsefesine sımsıkı sarılmaktır. Türkiye’nin hukuk devletini ve demokrasiyi eksiksiz inşa edeceğine dair inancımız sonsuzdur.”
YARGITAY BAŞKANI SON DEFA ADLİ YIL AÇILIŞI YAPTI
Metin Feyzioğlu'nun ardından kürsüye gelen Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, konuşmasında istinaf mahkemeleri ile ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde de yer alan 'istinaf sorunu' ile ilgili konuşan Cirit, "Aynı olayda aldıkları ceza bakımından bir kısım sanıkların istinafta itiraza, bir kısmının ise Yargıtayda temyiz incelemesine tabi tutuluyor olması adil yargılanma hakkını zedeler niteliktedir. Bu halde suçlardan biri Yargıtay incelemesine tabi ise diğer suçların da bağlantılı olarak veya resen Yargıtaya intikali adaletsizliğe engel olacaktır." dedi.
Cirit'in açıklamaları şöyle:
"Hâkimler olarak bizler Türk milletinden aldığımız yargı yetkisini kullanıyoruz. Hukuk ihtiyacı insanlık tarihi kadar eskidir. En gelişmiş hukuk sistemi hakları en çok koruyandır. İyi işleyen bir yargı sistemi ile insan haklarının korunmasının arasında bağ vardır. Kullandığımız kamusal gücün, huzurumuza gelen insanların hayatına ciddi etkileri olmaktadır.
Bağımsız yargı yoksa hukuk devletinin varlığından söz edilemez. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle birlikte yargının denetleme görevi kuvvetlendirilmiştir.
Yargı reformu adalete katkı sağlayacak. Yargı reformunun kısa sürede yasallaşarak ülke gündemine getirilmesini bekliyoruz. Özellikle yargıya ilişkin konuların şeffaf bir biçimde tartışılması gereklidir. Çatışma ve kavga, toplumsal diyalogun önüne geçerse sorunlar çözümsüz kalır.
Adli yıl açılışının şeffaf ve demokratik bir şekilde yapılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Katılan barolara teşekkür ediyorum. Bağımsız yargı ülkemizi ayakta tutan temellerden birisidir. Türk milleti adına kullanılan egemenliğin devlet dışında bir otoriteye bırakılması demokrasinin sonu olur.
Siyasi bir organ olan AB, kendisini Türk Anayasa Mahkemesi’nin yerine koymaktadır? AB’nin raporu değersiz bir kâğıt parçasıdır. AB’nin yargıya yapmış olduğu siyasi müdahale girişimi ileride verilmesi muhtemel kararlara gölge düşürülmüştür. Türk Yargı Etiği Belgesi görmezden gelinmiştir.
2015 yılı adli yıl açılış konuşmamda, birlikte olabilirsek daha iyi bir adalet sistemine gidebileceğimizi söylemiştir. Stratejik planımıza göre istinaf sürecine ilişkin değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum.
İTİRAF GİBİ ‘İSTİNAF’ AÇIKLAMASI
Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonraki dönem esas alındığında hukuk davalarının istinaf aşamasında kesinleşme oranı %75 iken, ceza davalarında bu oran %85'tir. Davaların büyük oranda bölge adliyelerinde kesinleşiyor olması bazı hak mağduriyetleri sonucunu doğurmuştur. Bunun düzeltilmesi için bölge adliyesi mahkemesi kararlarına karşı kanun yararına bozma yolu açılmalı ve buna ilişkin kanuni düzenleme yapılmalıdır.
Diğer bir önemli sorun da değişik bölge adliye mahkemelerinin kararlarındaki farklılıklarının mağduriyetler oluşturması ve bu durumun hak ihlallerine yol açmasıdır.
Kamuoyunda rahatsızlık duyulan bir diğer husus da aynı olayda aldıkları ceza bakımından bir kısım sanıkların istinafta itiraza, bir kısmının ise Yargıtayda temyiz incelemesine tabi tutuluyor olması adil yargılanma hakkını zedeler niteliktedir. Bu halde suçlardan biri Yargıtay incelemesine tabi ise diğer suçların da bağlantılı olarak veya resen Yargıtaya intikali adaletsizliğe engel olacaktır.
Ceza dairelerde ise daha iki yıllık bir süreye ihtiyacımız vardır. 2015 yılında 938 bin karar veren daireler 2018 yılında yüzde 5 verim kaybı yaşanmıştır.
Arabulucukta ümit verici gelişmeler oldu. Sık yapılan kanun değişiklikleri yargının iş yükünü arttırdı.
FETÖ soruşturmaları kapsamında eski yüksek yargı üyesi 178 kişi hakkında fezleke düzenlenmiş, bunlardan 175'i hakkında dava açılmıştır."