Depremden sonra kimliği belirlenemeyen cansız beden sayısı açıklandı

Depremden sonra kimliği belirlenemeyen cansız beden sayısı açıklandı

Depremden sonra hayatını kaybeden birçok vatandaşın kimliği belirlenemezken, Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı, kaç vatandaşın kimliğinin belirlenemediğini açıkladı.

Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal, deprem bölgesinde hayatını kaybedenlerin kimlik tespiti çalışmalarının sürdüğünü ve yaklaşık 2 bin 500 civarında cesedin henüz kimliklendirilmediğini söyledi.

Depremlerden sonra yakınlarını sağ ya da ölü bulamayanlar sosyal medya üzerinden de iz sürerek yardım almaya çalışıyor. Bazı ailelerde kayıp sayısı birden fazla.

Diken’den Mesude Erşan''ın sorularını yanıtlayan ATUD Başkanı Hilal, devletin en azından şimdiye kadar kimliği meçhul kaç cenaze gömüldüğünü şeffaflıkla açıklaması gerektiğini söyledi: “Devletin verileri daha açık paylaşması gerekiyor. Bunları açıklarsa sosyal medyadaki çok abartılı rakamlar da ortadan kalkar. Mantıklı, izah edilebilir sayılara gelir.”

Depremin ilk saatleri ve günlerinde hastanelere yüzlerce yaralı ve ölü getirildi. Depremde hasar almış hastanelerde ya da kurulan çadırlarda canhıraş bir şekilde yaralılara müdahale edilirken, ölüleri kaydetmek, DNA örneği almak çok kolay değildi.

"SAVCILAR GEREKLİ EĞİTİMİ ALMALI"

İlk günlerde bazı bölgelerde, kimliklendirme ve ölüm nedenlerinin belirlenmesi sürecinde adli tıp uzmanlarının çalışmalarda yeterince yer alamaması, koordinasyonsuzluk nedeniyle yakınları tarafından getirilen cenazeler savcıların da inisiyatifiyle defnedildi. Adli tıp uzmanlarının sürece dahil olmasıyla birlikte ise kimliklendirme amaçlı DNA tiplemesi için örnek alınmaya başlandı. Olay yeri inceleme ekipleri de fotoğraf çekti, parmak izi aldı. Yine bazı bölgelerde, mezarlık alanına ilk günlerde getirilen kimliksiz cenazelerin defnedildiği yerler ile mezarlık görevlilerinin kayıtları arasındaki farklılık nedeniyle ‘fethi kabir’ yapılarak kimliklendirme için yeniden örnek alınmaya başlandı.

Sahadaki en büyük sorunlardan biri ölümlerin düzgün bir şekilde kayıt altına alınamaması olduğunu hatırlatan İlhan, “Cumhuriyet savcılarının gerekli önlemleri alabilmesi için bu konuda eğitim almaları ya da bu işin sorumluluğunu konuyla ilgili donanıma ve eğitime sahip uzmanlara vermeleri sağlanmalı” dedi.

"BİRİNCİ DERECEDEN YAKINLARI SAĞ İSE..."

ATUD’un ilk günden itibaren ölülerden DNA örneği alınması uyarısı yaptığını hatırlatan Hilal, şöyle devam etti:

“Yakınlarını kaybedenler için ilk başlangıçtan itibaren uygun bir çalışma yapılamadı. Önceden örnek alındıysa mezar açılmasına gerek kalmayacaktı. Ölülerden diş, kan, doku örneği alınması lazımdı. Örneklerden DNA profili çıkarılıyor. Kaybolanların anne, baba ya da çocukları hayattaysa (birinci derece akraba) DNA tespitleri daha kolay. İkinci derece yakınları (kardeş, amca, dayı gibi) varsa o zaman kimliklendirme çalışması daha zor. Çünkü adli tıp kurumunun yaptığı kimliklendirme, anne, baba ve çocuklar üzerinden yürüyor. Anne, baba ya da çocukları (birinci derece akraba) varsa yüzde 99.99 oranda kimliği doğru tespit edilebiliyor. Eğer yoksa o zaman ikinci derece yakınlarından alınan örneklerle bu oran daha düşük oluyor. Çok daha karmaşık testlere, denemelere ihtiyaç var. Her zaman her yerde ve her olguda yapılamaz.”

"BAŞKA ŞEHİRLERE GÖMÜLMÜŞ OLABİLİRLER"

Depremzedeler hem çevre illere hem de İstanbul, Ankara’daki hastanelere sevk edildi. İmkansızlıklar nedeniyle sevk edilmek zorunda kalınan yaralıların, yoğunluktan kaydının bile yapılamadığı anlar yaşandı. İlhan, “Hastanede ölenler başka şehre gömülmüş olabilir. Adana’da da az sayıda da olsa kimliği meçhul gömüler, cenazeler var.  Enkaz altında çok ceset kaldığını zannetmiyorum. Ama az da olsa ihtimal” dedi.

"GÖNÜLLÜ ADLİ TIP UZMANLARI LİSTESİ HAZIRLANMALI"

ATUD bugün ayrıca ‘Deprem Bölgesi Raporu’nu açıkladı. Rapor, Hilal’in Adana’daki depremde ölenlerin kimliklendirme çalışmalarına katılımı ve Osmaniye, İskenderun, Hatay illerini ziyaretleri, Yönetim Kurulu üyesi Doç. Dr. Abdulkadir Yıldız’ın Hatay’daki çalışmaları, ATUD Yönetim Kurulu’nun görevlendirmesiyle Prof. Dr. Ahmet Hilal, Prof. Dr. Ümit Biçer, Prof. Dr. Halis Dokgöz’ün Adana, Osmaniye, İskenderun, Hatay, Kahramanmaraş ve Gaziantep ziyaretleriyle hazırlandı.

Dernek raporunda bundan sonra olacak kitlesel felaketlere hazırlanmak için şu tespit ve önerilerde bulunuldu:

*Ülkemizin deprem bölgesinde olduğu gerçeği unutulmadan bundan sonraki depremlere hazırlıkların en kısa sürede başlaması, koordinasyonu sağlayan Adli Tıp Kurulu’nun ATUD ile birlikte gönüllü listelerini oluşturup her yıl bunları yenilemesi uygun olacak.

*Benzer bir durum ile karşılaşıldığında; depremde görev almış arkadaşların deprem bölgesinde veya belli bir merkezde koordinasyonu sağlamak üzere ekip oluşturması, koordinasyonun bu ekip tarafından yürütülmesi adli tıp hizmetlerinin daha sağlıklı ve hızlı yapılmasını sağlar.

*Deprem bölgesi gibi afet bölgelerine adli tıp hizmeti vermek amacıyla görevlendirilen uzmanların gönüllülük temelinde gelmesi, gönüllü olarak gelmeyenlerin faydalı olamadıkları gibi diğer çalışanların motivasyonunu ve çalışma barışını da bozduğu, koordinasyon görevi verilen bazı kişilerin bir takım ruhu ile değil, emir veren kişi konumunda çalıştığı aktarımlardan anlaşıldı.

*Depremzede adli tıp uzman ve çalışanlarının hemen rutin mesaisine devam etmesinin beklenmesi çalışan sağlığı (özellikle de ruh sağlığı) açısından ciddi sorunlar yaratır. Deprem bölgesinde çalışan ve depremi yaşayan çalışanlara hak kaybına uğramayacak şekilde izin verilmesi gerekiyor.

*Deprem bölgesine görevlendirmeler en fazla beş gün ile sınırlandırılmalı. Görevlendirmelerin yedi-on gün olması, özellikle de hekimlerin hiçbir ihtiyacının karşılanamadığı ilk zamanlar için uzun, çalışma motivasyonunu ve fiziki dayanıklılığı düşüren bir süre. Rotasyonların üç-beş günlük sürelere göre ayarlanması, gönüllü listelerinin buna göre düzenlenmesi gerektiği görüldü. Elbette bunun için geniş bir gönüllü listesine ihtiyaç var.

*Bu depremde özellikle görevlendirmeler konusunda yaşanan bürokratik zorlukların aşılması için adli tıp anabilim dalında çalışanlar kendi dekanlıkları ve rektörlükleriyle dernek olarak da bakanlıklar ve Yüksek Öğretim Kurumu ile yazışmalar yapıldı. Ancak bundan sonraki süreçler için de yazışmaların takipçisi olunmalı.

*Sağlık Bakanlığı yetkilileri deprem bölgesinde adli tıp uzmanlarına ihtiyaç olmasına rağmen, doktora ihtiyaç olmadığını belirtti. Sağlık Bakanlığındaki yetkililere adli tıp uzmanlarının görev ve çalışma alanlarını anlatmaya ihtiyaç olduğu gözlemlendi.

*Afetin en başından Adli Tıp Kurumu, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler ve meslek kuruluşları arasında işbirliğinin başlaması, böylesine büyük çaplı bir afette yetişmiş tüm sağlık çalışanlarının iş birliği içinde çalışabilmesi sağlanmalı.

*Deprem gibi büyük çaplı felaketlerde ‘organizasyon’ konulu bir çalıştaya ihtiyaç olduğu görülüyor.

*Defin işlemleri bitmeden fethi kabir işlemlerine başlandığı gözlemlenmiştir. Sahipli ya da sahipsiz tüm ölülerden kimliklendirme için uygun örnekler alınmalıdır.

*Uzmanlık eğitimi veren kurumlarda ve sürekli meslek içi eğitimlerde kitlesel felaketlerde yapılması gerekenler ve organizasyon konusunda eğitim verilmelidir.

İlgili Haberler