Adım Hıdır; elimden gelen budur...

Meryem Bozkurt... Hemşire... Kartal Yavuz Selim Devlet Hastanesi Erişkin Yoğun Bakım Ünitesi'nde çalışırken önce 10 Ağustos 2016'da "tedbiren açığa' alınmış, sonra da 29 Ekim 2016'da yayınlanan KHK'yla meslekten ihraç edilmiş. "Hastanede çalışan bir arkadaşımın ricasıyla üye olduğum sendikadan kaynaklandığını düşünüyorum ama daha önce de yine arkadaş ricasıyla Türk Sağlık-Sen ve Sağlık-Sen'e de üye olmuştum" diye yazmış.

***

Zeynep Akyol... Öğretmen... "672 No'lu KHK ile ihraç edildim. Bir sene önce istifa ettiğim sendika üyeliği dışında hiçbir alakam olmayan bu FETÖ illeti hayatımı mahvetti" yazmış.

***

Nevin Güzel... "Askeri okullarda Türkçe Öğretmeni olarak çalışan eşim, askeri okullar kapatılınca, bütün öğretmen subaylarla birlikte ihraç edildi. Maliye Bakanlığı'nda çalışıyordum; ben de eşim ihraç edildi diye ihraç edildim. İkimizin de Bank Asya hesabı, sendika üyeliği, ByLock kullanıcılığı yok" yazmış.

***

Meral Silcan... Bursa'da öğretmen... "Yanlışlıkla sendikaya üye oldum; bilemedim böyle olacağını" yazmış. İhraç...

***

Osman Aktürk-Hanife Aktürk... İkisi de öğretmen... İkisi de ihraç edilmiş... Hikayeleri uzun... "Suriyeli göçmenlerden daha kötü durumlara düşmek üzereyiz. Bizler vatan haini değiliz. Buna şehadet edecek bir kişi getirsinler her türlü ceza ya razıyız" diyorlar.

***

Rahmi Beşirik... Öğretmen... 672 No'lu KHK ile ihraç... Soruyor: "Suçum kuvvetle muhtemelen yasal olan bir sendikaya üye olmak. Üye olunması MEB tarafından duyurulan sendikaya üye olan suçlu da, ilan eden MEB Müsteşarı masum mu? Adalet kişiye göre mi işliyor? İhtiyaç kredisi çektim ödeyemiyorum. Kredi kartımı kapatmışlar. Kış geliyor; havalar soğuk. Bugün bize yapılanın yarın size yapılmayacağının garantisi var mı?"

***

Metin Keçeci... Öğretmen... İhraç edildikten sonra sanayide işçi olmak için, petrol istasyonunda pompacı olmak için, kırtasiyede tezgahtarlık için, nereye ne iş için yapmış olursa olsun bütün başvuruları reddedilmiş. "Tamam" diyor; "Devletimiz bizi kamudan ihraç etti ama yaşama hakkımızı elimizden almasın!"

***

Erhan Güngörmüş... Öğretmen... 672 No'lu KHK ile ihraç edilmiş. Aynı dertlerden muzdarip... Mustafa Işık... Gelibolu'dan yazıyor... Öğretmen... Durumu aynı. Fatma Doğan... Öğretmen... Aynı. Suat Solmaz... Öğretmen... Aynı. Talip Arslan... Gaziantep'ten yazmış; aynı. Gökhan İnan... Afyon'dan; aynı. Fatih Fidan... Kayseri'den; aynı. Sedat Kavukçu... Ramazan Bölükbaşı... Hatem Bölükbaşı... Ayşe Yeşilbaş...

Serhat Taşpınar... Sayıştay denetçiliğinden ihraç...

***

Kimi telefon numarasını eklemiş altına, kimi sicil numarasını, kimi açık adresini; hemen hemen aynı durumlarını anlatırken kurdukları cümleleri.

Kanser hastası annesinin derdinde olan da var; kış günü iki aylık bebeğini neyle ısıtıp neyle besleyeceğinin derdinde olan da...

Talepleri de bir:

"Lütfen bize yardım edin."

İyi de nasıl?

Hakim de değiliz, savcı da, avukat da...

Siyaset deseniz; demeseniz daha iyi!

Gazeteci olarak bu kadarını yapabilir; tek tek yayımlamakla başa çıkma imkanı kalmayan "mağduriyet iddiaları"nı bir kere daha gündeme getirebilir ve dikkatleri çekebiliriz:

Bu "dip dalgası"nı kıracak adalet setinin inşası biraz daha gecikirse, korkarım ki "sosyal cinnet tsunamisi" olarak çökecek üzerimize.

***

Ne kadar da uzlaşmacı(!) bir iktidar

Sapıklığı körpe çocuk bedeniyle ödüllendiren(!) o mide bulandırıcı teklifi;

Bir daha hiç bulunmamak dileğiyle saklandıkları kuytularda tir tir titreyen kızlara kıyamayarak geri çekmiş olsalardı ümit vardı.

Sokaklardan, meydanlardan ve en son TBMM'nin koridorlarından, salonlarından taşan kadınları "duydukları" ve hatta "anladıkları" için geri çekmiş olsalardı ümit vardı.

Muhalefetin direnci karşısında "demokrasi belasına(!)" durup da yeniden düşünme ihtiyacı duydukları için geri çekmiş olsalardı ümit vardı.

Ama..

Cumhurbaşkanı müdahale etmemiş olsaydı; kız çocuklarını müebbet tecavüze mahkum etmek pahasına, ve kadınlara rağmen, ve muhalefete rağmen, pekala o rezil metin dün Genel Kurul'da oylayacak ve kabul edilecekti.

Onun için kimse "uzlaşma", "diyalog", "hassasiyetleri dikkate alan demokrat iktidar" masalı anlatmasın.

Ve herkes teyakkuzda kalsın.

Nemelazım.

***

TBMM TV'nin CHP Grup Toplantısı/zaman ayarlı arızası dolayısıyla duyamayanlar için bir kere de buradan tekrar edelim:

"Dünya yerinden oynar kadınlar birlik olsa!"

***

Allah akıl versin

"Yine yeşillendi fındık dalları/ Acep ne olacak yarın halları / Dalgalanıyor pembe şalvarı..." diye türkü söylemeyi "yöresel kültür seviciliği" sayarken aynı türküden ilhamla yapılan "Tabya başında üç kız heykeli"ne saldırmayı da "yöresel kültürü koruma faaliyeti" sanan bir kafa var;

Olmaz olsun!

Yazarın Diğer Yazıları