Adalet, yeni Kuddusi Okkır'lar yaratarak tesis edilemez

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Nürnberg'de kurulan mahkemede soykırım, sürgün, uluslararası anlaşmaları çiğneyerek savaş başlatma, savaş hukukunu çiğneme gibi "barışa ve insanlığa karşı işlenmiş suçlar"dan yargılanan Nazi sayısı bile sadece 24'tü.

Türkiye'de 15 Temmuz ihanetinden sonra "terörist" diye gözaltına alınanların sayısı 100 bini çoktan geçti.

Aralarında, o dönemde iktidarın teşvikiyle para yatırdıkları banka, iktidarın baskısıyla üye oldukları sendika, iktidarın özendirmesiyle çocuklarını yolladıkları okul ve dershaneler yüzünden "suçlanan"ların da bulunduğu bu rakam, işin içine aileler ve yakın çevre de katıldığında 2.5 milyona katlanıyor.

Korkunç bir rakam;

Suçlananların hepsi sahiden de suçlu ise de korkunç...

Çoğunluğunu kurunun yanında yanan yaşlar oluşturuyorsa da korkunç...

***

Kendi adıma "mağdur" olduğunu iddia edenlerin çığlıklarını duymazdan gelemiyorum bu süreçte. Başta bu mücadeleye adeta baş koyduğunu söyleyen iktidar partisi, sonra yargı ve bütün diğer ilgili/yetkililerin bilgisine sunuyorum yazılanları... Öyle ya, suçlulukları kanıtlanana kadar herkes için o ihtimal var;

Ya masumsa?

***

Yine öyle bir mektup var önümde. Özel Harekat polisiyken tutuklanan Hasan Avşar yazmış:

"Ben 20 yıllık polis memuruyum. 15 yıldan bu yana 'Özel Harekat'ta gönüllü olarak çalışmaktaydım.

Vatanım için, bayrağım için aylarca PKK'ya karşı operasyonlarda bulundum. Bu uğurda kardeşimden ayırt etmediğim arkadaşlarımı şehit verdim. Arkadaşlarımın intikamını almak, kanını yerde bırakmamak için yemin ederek yatıp, sabah "terör örgütü üyesi" olarak uyandırıldım.

Gözaltına alınmadan 50 gün önce, prostat kanserinden, Ankara Onkoloji Hastanesi'nde açık ameliyat oldum. Tedavim devam ederken gözaltına alındım ve tutuklandım. Sivas E Tipi Kapalı Cezaevi'ne konuldum. Cezaevinde durumumu anlattım ve defalarca dilekçe verdim. Rahatsızlığım arttı. 45 gün sonra ancak hastaneye gidebildim.

Kanser hastalığından açık ameliyat olmuş bir insanın 45 gün sonra hastaneye çıkarılması demek, ölüme terk etmek demek. Resmen ölüme terk edildim.

Benim vatanım için yaptığım fedâkarlıkları, çektiğim sıkıntıları düşünüyorum ve bir de bana yapılan zulmü düşünüyorum. Kafayı yiyeceğim! Bu nasıl bir adalet anlayamadım!

"BayLock kullandın" diyorlar. 7 aydır telefonum ellerinde. Ben bu programı kullanmadım. Neden telefonum incelenmiyor? Kullanmadığım bir program ve işlemediğim bir suçtan neden tutuklu bulunuyorum?

Tutuklanma sebebim kaçma şüphesi ve delilleri karartmak. Zaten benim telefonum ve bilgisayarıma el konuldu.

20 yıl çalışmışım, emekliliği hak etmişim, suçum yok, neden kaçayım?

Kanser hastası, kahraman bir özel harekatçıya yapılan bu zulmü duyurmanızı istiyorum..."

Suçlu mu, değil mi bilemem ama dediğim gibi "ya masumsa"?

Mektubu okurken niyeyse Kuddusi Okkır'ı hatırladım.

Bir dönemle, bir zulüm ve adaletsizlik dönemiyle hesaplaşırken, yeni bir hesaplaşma döneminin tohumlarını ekmemek lazım kimsenin yüreğine...

***

"Vatan hainliği"ni kaldıramıyoruz

-----------

Aşağıdaki satırlar da, Hasan Avşar'ın cezaevinde el yazısıyla yazdığı mektubu bilgisayar ortamına aktarıp bana ulaştıran kızı Zeynep İrem'e ait... Diyor ki;

"Ben küçüklüğümden beri babasına özlem duyan bir kız olarak büyüdüm. Şimdilerde ise bu özlemin şeklini kabul edilemez biçimde çirkinleştirdiler. Sur'dan, Silopi'den, Tunceli'den, Hakkari'den, Irak'tan... beklediğim babamı şimdilerde demir parmaklıklar arasından bekliyorum.

Babam son yapılan operasyonlarda Sur'da, Silopi'de canını ortaya koyarak savaştı.

Bize ve babama ağır gelen, o vicdana sığmayan vatan haini suçlamasıdır. Babam hastalığına rağmen o koşullara belki dayanabilir ama bir Özel Harekatçı olarak bu suçlamaya dayanamaz.

Babamdan ayrı geçen anlarımın, onsuz anılarımın karşılığı bu mu olmalıydı?

Aylardır ne bir mahkeme ne bir gelişme...

Ülkemin hukukunun düşürüldüğü duruma mı, yoksa bu ülkenin babam gibi bir vatan aşığını kaybettiğine mi üzüleyim bilemiyorum..."

***

Başbakan çok haklı

------

Sayın Binali Yıldırım'ın dünkü sözlerine aynen katılıyorum;

"Millet sizin geçmişinizi bilir. Milletin elinde kabarık siciliniz var.

Son dakikada şirin görünerek milleti kandırabileceğinizi mi sanıyorsunuz?"

***

NOT: Dün Mehdi Eker'den "Başbakan Yardımcısı" diye bahsetmiştim; "AKP Genel Başkan Yardımcısı" olacak, düzeltirim.

Yazarın Diğer Yazıları