Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR
İsrafil K.KUMBASAR

Adalet teyzenin terazisi şaşarsa...

CMK 250’nci madde üzerinde yoğunlaşan tartışmalar, gözleri ister istemez yeniden ‘adalet’ teyzenin terazisi üzerine çevirdi.
Hadisenin ‘adalet’ bölümüne vakıf olmayan kimse kalmadı herhalde.
O koca koca binaların inşası, kurumların alt üst edilişi ‘perşembeyi’ haber veriyordu ya, kimse ciddiye almadı.
Herkes gördüğü rüyayı ‘hayra’ yorma, karşısına çıkacak ‘kabusa’ burun kıvırma havasındaydı.
İlk tongaya düştükleri nokta, ‘yerel’ diye nitelendirip es geçtikleri müstakbel iktidar sahiplerinin ‘uluslararası’ bağlantılarını okuyamamaktı.
Yeryüzünün ‘minicik bir köye’ dönüştüğü, küresel sermayenin ‘her mahalleden’ adam devşirdiği süreci ‘kontrol ettiklerini’ sandılar.
Tabii tersi de onlar için bir açmazdı. O yerel adını verdikleri çekirdek kadronun neredeyse 80 yıldır ‘bireysel tarihlerinin’ izinin sürdüğünü, iğneyle kuyu kazar gibi ‘rövanş gününe’ hazırlık yaptıklarını akıl edemediler.
Hazin sona doludizgin yol alırken, stratejinin, taktik tertiplenmenin artık ‘ellerinden alınmış birer silah’ olduğunu anlayamadılar bile.
Ve gün geldi, ‘gücün’ egemenliği altına girmiş olan ‘adalet’, bütün ihtişamıyla hırçın hamlelere başladı.

***


Yaşananların, yapılanların inkar kabul etmez bir hale gelmesiyle ‘timsah gözyaşları’ saçılmaya başlandı ortaya.
Bildik teraneler, kendilerinin bile inanmadığı beylik cümleler, birer inci misali her şaibeli ‘hukuk’ kararının ardından dökülmeye başladı:
- “Suçu sabit görülene kadar herkes masumdur.”
- “Uzun tutukluluk süreleri içimize sinmiyor.”
- “Yargılamaların süratlenmesi gerekiyor.”
Hadi canım. Allah aşkına bu söylediklerinize sizler inanıyor musunuz? Yoksa malumu ilam gibi olacak ama, sırtına bindiğiniz ‘mayın eşeklerini’ teskin etmek için mi bu lafları sarf ediyorsunuz?
Devletin ‘en mahrem’ noktalarında yıllarını harcamış insanlar birer ‘tinerci’ gibi yaka paça alınıp, ‘psikolojik yıldırma’ adına saatlerce sorgudan geçiriliyor.
Son hadiselerden de anlaşıldığı üzere, aslında sorgu da, mahkemelere sevk edilme de bir ‘prosedür’ gereği. Birilerine göre gerekli ‘Karar’ çoktan verilmiş.
Takvim tıkır tıkır işliyor.
Canlı yayın araçları, bilgi sızdırmalar, gece yarısı şovları hep bu ‘malum’ takvimin işletilmesinin parçalarıdır.
Sonrasında gelsin timsah gözyaşları, gelsin yalan dolan ‘demokrat’ ağızları.

***


Yargı ‘bağımsız’ ya. Muktedir olanlar akşamdan mayın eşeklerinin ağzına bir parmak bal çalıyor, sabah millet yeni bir ‘şok karar’ ile uyanıyor.
Bir tür ‘iyi polis-kötü polis’ taktiği.
Her meşum olayın ardında bir ‘komplo’ arayanlara, şu soruyu bir kez daha hatırlatmakta fayda var:
Yağmur yağsa ‘gizli güçlerden’ bilen, deprem olsa ‘derin yapılara’ saldıran, yaprak düşse ‘teoriler’ üreten o pek ünlü fikir babalarınız, ‘yargı’ ile ilgili niye susuyorlar?
Hani olacak değil de cümle devlet ricalinin ‘üzüntülerini’ ifade ettikleri hukuksal uygulamalarda bir ‘Çapanoğlu’ parmağı ihtimali var mı?
‘Adalet dağıtmada’ şahikalar yaratan kadrolar gökten zembille mi indi? Hazretlerinin ‘birbirleri’ ile bağlantıları olabilir mi?
Böylesine ‘gözü kara’ ve ‘kendilerini oralara getirenleri’ bile şaşırtan kararlara imza atan hukuk insanlarının direnci, güç kaynağı, ‘gerçekten’ yasalar mıdır?
Yoksa iş, dönüp dolaşıp yine küresel efendilerin yerel hizmetkarlığı noktasına mı dayanıyor?
Millet, gerçekten merak ediyor.

***


Hadi iyi niyetli davranıp, ‘soruşturmanın gizliliğini’ de ihlal etmeden konuyu bir tek soruyla geçiştirelim:
- “Haber mi soruşturmadan çıkar, soruşturma mı haberden?”
Hani Hazreti Ömer adaletine sadık olduklarını öne sürerek, uluslararası efendilerinin bir dediğini iki etmeyen devşirilmişleredir bu sorumuz.

Yazarın Diğer Yazıları