"Adalet" Hanım teyze huu...

Valilik, ilçe merkezinde yatılı okuyan çocukların kaldığı yurdu "deprem riski" gerekçesiyle yıktı; ilk yıl bir devlet okulunun pansiyonuna yerleştiren çocukların büyük bölümü ikinci yıl "yer bulunamadığı" için açıkta/ortada kaldı.

Aileler "devletin" İlçe Millî Eğitim Müdürü'ne gidip "çocuklarımızı okutmak istiyoruz, yer gösterin" dedi.

"Devletin" müdürü, "Okutacaksan ev kirala" diye cevap verdi.

Aileler, "devletin" kaymakamına gittiler; kaymakam, konuşmaya dahi tenezzül etmedi.

Bakanlığa ulaştılar; "gereken yapılacak" cevabıyla rahatladılar.

Okullar açıldı;

Bir hafta, iki hafta... Bir ay, bir buçuk ay...

"Gereken" yapılmadı; çocuklar bir buçuk ay okullarına ulaşamadı!

Aileler bir kere daha "devletin" Millî Eğitim Müdürü'ne gittiler; müdür, aileleri "cemaat yurdu"na yönlendirdi.

***

Yurt, ilkin 1972'de iki katlı bir erkek yurdu olarak açılmıştı. Tapusu yoktu. Ruhsatı yoktu. Sonradan bir de kaçak kat çıkıldı.

Yurdun açılma izni, açılışından tam 13 yıl sonra 1985'te verildi!

Zaman içinde kapasitesi artırıldı.

2010 yılında kız yurduna çevrildi.

Müfettişlerin yangın önlemlerinin (de)alındığını rapor ettiği 2013 yılında, Valilik faydalı projelerinden dolayı yurda hibe verdi.

2015 yılında yapılan denetimde, Bakanlık Müfettişleri depreme dayanıklılıktan, içme suyuna birçok eksik tespit etti. Aynı yıl denetime gelen İlçe Millî Eğitim ve Kaymakamlık görevlileri ise bakanlığın aksine yangın dahil tedbirlerin alındığını rapor etti!

***

O kâbus gecesi ortaya çıkardı ki;

Yurdun elektrik tesisatını, ilk açıldığı 1972'den bu yana yenilenmemişti!

Yangın alarmı yoktu. Duman dedektörü yoktu.

Yerler, olmaması gereken şekilde halı kaplıydı, duvarlar, merdivenler ve çatı ahşap kaplıydı; tamamı yanıcıydı!

Kapılar, asla olmaması gereken şekilde PVC'ydi; yangına dayanamazdı!

Sık sık yurdun sigortaları atıyordu.

Faciadan sadece bir gün önce çocuklardan biri bulaşık yıkarken sudaki elektrik akımına kapıldı; öğretmenlerine bildirdi, umursanmadı.

***

29 Kasım 2016 akşamı, elektrik kontağından çıkan yangın sonucu 11 çocuk diri diri yandı!

Daha çocukların cenazeleri kalkmadan yurdun sorumluları buzdolabındaki etleri kurtarmanın derdine düştü!

Mahkeme sürecinde ölen çocukların aileleri yalan ifadeye zorlandı; parayla satın alınmaya çalışıldı.

***

Sonuç:

Dün, ikinci yıldönümü olan "kaza görünümlü Aladağ katliamı"nda tek tutuklu sanık kalmadı.

Kâhin olmaya gerek yok, bu ülkede benzer olaylardan öğrendiğimiz bir şey var;

"İş kazası" etiketiyle kapatılmak bu tür dosyaların "fıtratı"!

Anlayacağınız biz istediğimiz kadar haykıralım:

Adalet hanım teyze huu; vicdanın geldi mi?

Cevabı belli:

İnek içti!

İnek nerede?

Dağa kaçtı!

Dağ nerede?

Yandı bitti kül oldu!

***

Kül olurken vicdan da o çocuklar gibi "acımış" mıdır ki!

***

Metindeki "öteki millet"i bulunuz

'Dede Korkut'un, UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası Temsili Listesi'ne girmesini bildiren haberlerdeki "çok uluslu" ifadesi sizin de dikkatinizi çekti mi?

Kazakistan moderatörlüğünde, Azerbaycan ve Türkiye'nin katkılarıyla hazırlandığı için "çok uluslu" olarak sunulmuş "Dede Qorqud/ Korkyt Ata/ Dede Korkut Mirası: Destan, Masal ve Müzik" dosyası UNESCO'ya.

Çok ülkeli, çok devletli olabilir de, Kazakistan da Türk, Azerbaycan da Türk, Türkiye de Türk olduğuna göre, birden çok "ulus" nerede?

"Tek millet" değil miyiz biz bu ülkelerle?

Bizimkileri çok ırgalamaz büyük ihtimalle de, benim "Türk Dünyası'nın aksakallısı" namlı Nursultan Nazarbayev'den umudum var;

"Kalıplaşmış ifade", "çeviri hatası", "uluslararası dil jargonu" filan demez bunun topyekûn bir "Türk Ulusu dosyası" olduğu düzeltmesini yapar herhalde...

Not: Biz ülke olarak "Türkçe Olimpiyatları Hatıra Parası"yla "ihaneti kutsamanın" utancını taşırken, piyasaya "Bozkurt (Gökbörü - Kökbörü)" simgeli kurt başlı ulusal para süren Kazakistan'ı da ayrıca kutluyorum; bu milletin, çok uzakta bir yerlerde ama hâlâ "Atatürk'ün yolunda" ilerleyen liderleri var!

***

SORU-YORUM

Tabelalara T.C. ibaresi yeniden yazılması, "devletin bekası" açısından nasıl bir tehdit oluşturuyor acaba?

***

Ne kadar "manevi" bir tazminat

Hukukçu değilim ama bildiğim kadarıyla "manevi tazminat"ı belirlerken uyulması gereken bazı ölçüler var; CHP Genel Başkanı'nın Cumhurbaşkanı'na ödemeye mahkûm edildiği tazminatlarda hangi ölçünün temel alındığını anlayabilen bir bilen varsa bize de anlatabilir mi acaba?

Yazarın Diğer Yazıları