Acıyı Kutsamak - Mahmut Esad Kıraç

Acıyı Kutsamak - Mahmut Esad Kıraç

İşte her şey tam da Peyami Safa'nın dediği gibidir...

Türk toplumunun en büyük özelliklerinden biri arebesk olmasıdır. Başına gelen en küçük acıyı en küçük çileyi dramatize etmeye bayılır.

Televizyonlarda da çoğunlukla dram izlenir. Çünkü büyük bir çoğunluğun hayat kalitesi oldukça düşük olduğu için yaşadığı hayattan daha kötüsünü izleyerek mutlu olmak ister. Hatta insanımızın hayata dair arzularının, hırslarının dahi temelinde acıyı kutsama arzusu yatmaktadır.

Türkiye’de fakirlik kutsaldır. Cezaevine girdiyseniz orada kaldığınız süreç kutsaldır. Yaşadığınız aşk acıları dahi kutsaldır çünkü içerisinde acı olan her şeyden menfaat elde edebileceğiniz bir toplumda yaşamaktasınız.

Hatırlarsanız, her şey fakir çocuğun koltuğu çevirdikten sonra ‘’Bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı.’’ cümlesini kurabilmesi içindir.

Peyami Safa''nın harika bir sözüdür: "Bizim gibi toplumlarda insanlar başkalarının acılarından saadet duyarlar."

İşte her şey tam da Peyami Safa''nın dediği gibidir.

"Bu dram sevgisi yalnızca toplumdaki bazı bireylerde mi görülür yoksa tüm hayatımıza yayılmış mıdır?" diye bir soru sorsak cevabı gayet açıktır.

Türkiye bir dram cennetidir. En acısı da Türkiye''yi bir dram cenneti olmaktan kurtarmakla mükellef olan Türk siyasetçileri kendilerini ve geçmişlerini dramatize ederek oy toplamaya devam etmektedirler. İşte biz buna sıkışmışlık diyoruz. Kötüyle kötü arasında, bıçak ile duvar arasında kalmaktır.

İktidar olmanın yegâne yolu mağdur ve mazlum olmaktan geçmektedir. Demirel kaç defa siyasetten uzaklaştırılır fakat döner gelir iktidar olur. Erdoğan cezaevine girer sonra iktidara yürür. İmamoğlu''nun seçimi iptal edilir daha sonra farkla kazanır.

Örnekleri arttırabiliriz fakat şurası açık ki Türk insanı; Türk siyasetini, Türk dizisi izler gibi izleyip mağdur olana ve mazlum olana oy vermektedir. Yani üzüldüğü ve acıdığı insana geleceğini teslim etmektedir. Siyasetçiler de doğal olarak söylemlerini tamamen kendilerinden mağduriyet yaratmak üzere kurarlar.

Baktığımızda "Biz ne çileler çektik." ya da "Biz ne acılar yaşadık." söylemini pek çok kez duyarsınız. Üstelik bu cümleleri solcusundan da sağcısından da İslamcısından da duyarsınız.

Dikkat ettiyseniz İslamcıları sağa dahil etmedim çünkü Türkiye''de İslamcılar orta yolcudur. Güçlü kimse ondan yanadırlar.

Neyse tekrar konumuza dönelim...

Acı diyorduk...

Acıyı kutsamak; başarısızlığı örtmek, suçu kapatmak ve arabesk bir yaşam geleneği oluşturmaktır. Acıyı kutsamak aynı zamanda acıyı kullanılabilir hale getirmektir. Kendini acındırmak kendini pazarlamaktır.

Kendini acındırmak istemektir. Acıyı kutsamaksa acındıranları meşrulaştırmaktır. Haklara tecavüz ve çalışanlara, başarmak isteyenlere hakarettir.

Türkiye bir acı cehennemi değil çalışarak kazanmak isteyenlerin cenneti olmalıdır.