Açılımın miladı!
Gerilere tura devam edelim...
TEKRAR edelim, mesele şuydu.. Çete var diye, devlet içerisindeki (çeteleşmeye) yapıya karşı durup, asıl çetenin yanında saf tutarak Türkiye’nin tepe noktalarını ele geçirme operasyonu yapıldı!..
Siyasi-ticari-bürokratik egemenler, yeniden su başlarını tutarken, devletin terörle mücadele insiyatifine de (AB itelemeleri ile de) paldır küldür dalarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yapısına baltayı indirdiler...
90’lı yılların göbeğinde Türkiye’deki operasyon budur... Adına kısaca “Susurluk” deniyor!..
Ortam nasıl hazırlandı?..
Elbette “zemin” PKK’nın yükselişi ve bu yükseliş karşısında Türkiye’yi yönetenlerin aciz kalışı sayesindedir!..
90’lı yılların başı PKK için milad oldu!... Ağır kıskaçla yok edilmek üzere olan, birkaç bin kişilik bir “militan gücü” iken, birdenbire serpiliverdi!..
Bunun ana unsurları şunlardır;
a) ABD’nin Irak’a işgali ile dağılan Saddam silahları, Irak’ın kuzeyi...
b) SHP sayesinde siyasallaşma kapısının aralanması ve militan kadroların devlet dairelerine dalması (Sadece DYP koalisyonu ile meclise girenleri değil, bölgedeki belediyeleri ellerine geçirenleri, büyük yerleşim merkezlerinde SHP üzerinden il ve belediye meclislerine sızan bölücü kimlikleri de kast ediyoruz... Bu sayede Kürtçü yayılmacılığın nasıl ülkenin kılcal damarlarını sarmaya başladığının sırları, dönemin bu militanlarının hatıralarında mevcuttur... Bu sayede, devlet ihaleleri ele geçirilmiş, bölücü unsurlar zenginleşmeye de başlamıştır)!..
c) Zaten var olan uyuşturucu ticaretinin tavan yapması ve illegal ticaretin yükselmesi (Bunda, bölgeye yerleşen ABD Çekiç Güç unsurları başrolü oynamıştır... Çekiç güç helikopterleri uyuşturucu silah ticaretinin göbeğinde yer almış hem PKK’lılara hem de, Türk güvenlik birimleri içindeki çeteleşmiş unsurlara, uyuşturucu kaçakçılığı işbirliğinde koordinatörlük yapmıştır.)
PKK, böyle bir uygun ortamda, Türk topraklarında milis gücünü yaymaya başlamıştır, yerleşim merkezleri ele geçirilmiş, sayıları yüzbinlerle ifade edilen, yerleşik milis PKK gücü oluşmuştur!.. Örgüt, militarize edilmiş aileleri göçe kaldırmış, PKK’nın bindirilmiş kıtaları halindeki aileler, Adana, Mersin, Antalya hattından Akdeniz’e bu bölgedeki illerin varoşlarına, hazine arazilerine yerleştirilmiş mahalleler oluşturulmuş, aynı sistemle Ege ve Marmara bölgesine de uzanılmıştır...
90’lı yılların başında, Abdullah Öcalan şöyle konuşuyordu; “Artık hedefimiz Diyarbakır, Urfa, Mardin, Hakkari değildir... İstanbul da kazanılmıştır, Antalya’da... Bu kazanımlar kolay olmamıştır ve kaybedilmeyecektir, bütün coğrafya hedeftir...” Çetebaşının o zaman daha da ilginç bir açıklaması da şuydu; “Bizi destekleyen sadece aydınlar değil, sermaye de bizden yana destekleriyle ortadadır..!” (O sıralar, patronlar doğu raporları ile ortalıkta geziyorlar, federasyonlar dillendiriliyor, siyasete Bask modelleri v.s telaffuz ettiriliyor, Türkiyelilik, Başbakan’ın ağzından duyuluyordu) Apo, bu açıklamaları, İstanbul’da yayınlattığı günlük gazetesinde yaparken, aynı gazetenin sayfalarında, Türkiye’nin en büyük zengin ailesinin birinin ferdine, bir köşe yazısında Kürtçü açılımı nedeniyle şükranlar sunuluyordu!..
PKK, Apo’nun emirleri doğrultusunda basın yayında da açılım-yayılım atağı başlatmıştı... İstanbul basınından köşe yazarları devşiriliyor, örgüte meyilli öğrencilerden matbuata eleman yönlendiriliyordu... Hem örgütün yayın organlarında, hem de “ulusal gazetelerde” PKK sempatizanı gazeteciler boy göstermeye başlamıştı... Dönemin çok satan gazetelerinde Abdullah Öcalan, son derece özenli seçilmiş, “poster” fotoğraflarla, sempatik görüntülerle ve “PKK’nın lideri” sıfatı ile okuyuculara sunuluyordu!.. Bu “örgütlenmiş” medya gücü, PKK aksiyonlarını haberleştirirken, devlete karşı bir dil kullanıyordu... Bölgede çatışmalar yoğunlaşıyor, gündüz sade vatandaş gibi davranan militanlar, gece devlet kuvvetlerine silah çekiyordu... Bu çatışmada ölen militanlar, işbirlikçi matbuat tarafından “infaz edilmiş siviller” diye gazetelerde haberleştiriliyordu!...
Uyuşturucu trafiği had safhadaydı... Uyuşturucu ticareti, PKK ile devletin içine sızmış, devleti satan resmi görevlilerin de karıştığı ortak çetelerle gerçekleştiriliyordu.. Olaylar tırmanıyor, Türkiye çözülüyordu!..