Açılımı ne zaman yapabiliriz?
“Bak her gün onlarca asker ölüyor. Terörü her ne yaptıksa bitiremedik. En iyisi İspanya ve İngiltere’nin yaptığı gibi masaya oturalım.”
Başka?
“Silahla bir yere varamıyoruz. Silah bir çözüm değil.”
Böyle düşünenler aynı zamanda şöyle diyor: “Terör galip geldi. Biz mağlubuz. Şartlarını öğrenelim de gereğini yapalım.”
Böylelerine “teslimiyetçi” dediğiniz zaman da bize kızıyor.
Hâlbuki söylediği şey teslim olmak, çaresizleşmek, açık ve net olarak geri adım atmaktır.
Başka bir anlamı var mı?
Peki, siz tersini mi savunuyorsunuz? Yani silahla terörü bitiririz, baskıyla sonuç alırız mı diyorsunuz? Ne söylüyorsunuz?
Diyorum ki, tarihe bakınız lütfen. Anlaşmaların ve antlaşmaların tarihine bakınız. Hepsi bir sosyal olgunun sonucu ve hepsi de bir uygulanmış gerçektir.
İtirazı olan var mı?
Yok!
Peki, bütün anlaşmaların ya da antlaşmaların yandaş pek çok taraftarı olabilir ama durumdan etkilenen en az iki tarafı vardır.
Doğru mu?
Evet!
Öyle ise bu iki taraf birbirinden etkilenmiştir.
O da doğru.
Ve bu iki taraftan biri diğerini masaya oturtacak kadar hasmı üzerinde baskın olmuştur.
Evet!
Yani anlaşmalar, esasında bir zorlamanın doğal sonucudur. Çünkü bu zorlama, öteden beri sürüp gelen doğal durumu birinin lehine bozmuştur.
Haklısınız. Bu durumda durumu bozulan mı daha etkilidir, bozan mı?
Şüphesiz durumu bozan daha etkilidir.
Türkiye’yi masaya davet edenler, mağlubiyet psikolojisi ile masaya oturacak muhatap arayıp bulsalar masanın ağası kim olur sizce?
Bölücüler.
“Vurduk ve kazandık” psikolojisiyle kahraman edasıyla Türkiye devletinin memurları ve bir kısım politikacıları karşısında oturacak olanların, o çok dillendirdikleri “demokrasiye” ne kazandıracaklarını anlamayacak kadar yetersiz akla sahip değiliz herhalde.
Peki n’olacak?
1-Türkiye bütün kozlarını henüz oynamadı. Mayına mayın, bombaya bomba, tuzağa tuzak, kısacası biraz İsrailleşme iradesi lazım.
2-Her terörist saldırının ardından, tüm Kürtçü taraftarlar tedirgin olmalıdır. “Saldırdık keyifle seyredelim” yerine “evet saldırdık ama başımız dertte” demeleri lazım.
3-Terörün ekonomik kaynakları kurutulmalı, uluslararası ilişkileri takip edilerek siyasi çözüm aranmalıdır.
4-En ufak yandaşlık, yandaş olana zarar verecek bir hukuksal düzenleme ile cevaplanmalıdır; güvenlik güçlerinin operasyon alanı genişletilmeli, yetkileri artırılmalıdır.
5-Bölücü siyaset, hukuki çizgi içinde kalacak hale getirilmelidir. Ensesinden hukukun yetkin gücü eksik olmamalıdır. Özellikle bu hususta derin bir hassasiyet gösterilmelidir. Çünkü bu hassasiyet, bölücü siyaseti ileride yapılacak bir mutabakat için istenen çizgiye getirecektir.
6-Kendisine villa hapishane bahşedilen terörist başı da, her şehit haberinden sonra rahatsız olmalı, uykusu kaçmalı, emirleri kendisinin verip vermediği konusunda gerekirse günlerce sorgulanmalıdır.
7-Bölgede yapılan bölücü propagandaya karşı propaganda ile cevap verilmeli, asimile olup Kürtleşmiş aşiretler tek tek tespit edilerek aslına dönüşmelerine yardım edilmelidir.
8-Devlet yetkin ve üstün gücünü ortaya koyduğunda, ortam Kürtçüler içinde büsbütün ağırlaşıp, çekilmez hale geldiğinde, kısacası açılım özellikle huzur bozanlar için bahar havası gibi aranır olduğunda buyurun istediğiniz açılımı yapabilirsiniz. Demokratik çözümler ve barış üretecek politikalar dile getirebilirsiniz. Emin olunuz anlaşmanız şimdikinden çok daha kolay olacaktır.
Şimdi masayı gösterenler, rüzgarın tersten estiği zamanı değerlendirmek isteyenlerdir.