Açılım lobisi kelle istiyor
Geçen ay yayımlanan “Sen dokunmadıkça o yıkacaktır” başlıklı yazımı şu cümleyle noktalamıştım; “Beşir Atalay’dan esirgenen eleştirileri sırf KCK operasyonları dolayısıyla halef Bakan’a fırlatmak için bahane arayan gazeteciler var...”
Beşir Atalay’ın uyuyarak ve uyutarak savuşturduğu kayıp yıllardan sonra, İdris Naim Şahin’in terörle mücadele konusundaki farklı tavrı onu hedef tahtasına oturttu... AKP iktidarının gevşek bakanlarının aksine, hatasıyla sevabıyla son derece kararlı durdu... Birilerinin ‘sivil toplum kuruluşu’ diye lanse etmeye çalıştıkları KCK’yla ilgili haklı operasyonların arkasına irade koydu...
Şahin, laflarını eveleyip gevelemeden, dobra dobra konuştu... Ama sen misin, Meclis kürsüsünde PKK’lıların dinsiz veya zerdüşt olduğunu ilan eden? Sen misin o kürsüde PKK’ların domuz kesip yediği fotoğrafları sallayan? Sen misin BDP’nin KCK’nın uzantısı olduğunu söyleyen? Sen misin KCK’yı ‘lanetli yapı’ diye aşağılayan? Sen misin KCK’ya ‘Kürt’leri cebren köleleştirme’ örgütü damgasını vuran?
Her geçen gün Meclis kürsüsünde küstahlaşan ve artık ‘hangi hayvan’ diye soracak kadar pervasızlaşan zihniyete karşı, daha önce hangi bakan veya milletvekili şu sözleri söyleyebildi: “Bunların efendileri var. Çekerler dururlar, koyverirler gezerler. Emir alırlar yaparlar, emir alırlar dururlar.”
İdris Naim Şahin’den rahatsız olanların onunla ilgili suçlamaları ilginç... “Bu Bakan’ı dizginleyin” diye manşet atanlara göre Şahin bir ‘ayrımcı’... Ayrıca ‘domuz’ çıkışı güya gayrîmüslim vatandaşları çok üzmüş!..
Dindar Türkleri, din temelinde BDP’ye ve PKK’ya karşı kışkırtarak bölücülük yapmış!..
Irkçılık ve nefret suçunun ortağıymış, onun için görevden alınmalıymış!..
Hasan Cemal’e göre, bu ülkede sadece asker sorunu değil, bir de sivil sorunu varmış!.. ‘İdris Naim Şahin kafası’ buna en iyi örnekmiş!..
Kendisi demokrasi kültüründen nasibini almamış!.. Bu kafayla Türkiye’nin demokrasi sorunları derinleşirmiş!..
KCK’nın dinsizliğini, sahte namazların, oruç tutmadan açılan iftarlarını deşifre ederek, İslam’ı bir kriter şeklinde ortaya koyduğu için halt etmiş!..
Suçlamalar uzayıp gidiyor... Belli ki, İçişleri Bakanı sindirilene, istifa edene veya görevden azledilene kadar kampanya bitmeyecek... Şahin’in pozisyonu, Hükûmet ve Başbakan açısından bir ‘turnusol kağıdı’ niteliğinde... Açılım politikalarına sınırsız destek sağlayan, asker, polis ve sivil ölümlerini teğet geçen kalemler bu konuda çok ciddi ittifak etmiş görünüyor... Hükümet yanlısı medya organlarında bile İçişleri Bakanı’nın değiştirilmesine yönelik çok ciddi çabalar var... Buna bir de AKP içinden gelen ‘Güneydoğu eksenli’ baskıları eklemek gerekiyor...
AKP iktidar olduğu günden beri en çok eleştiriyi bölücülük konusunda ‘güvenlikçi politikaları gevşeten’ yönüyle almıştı... Özellikle ‘açılım’ adı altında Habur’da yaşanan çadır tiyatrosu söz konusu eleştirilerin odak noktasını oluşturmuştu... Zaten kamuoyu araştırmalarında halk, Hükümet’e en yüksek notu ‘sağlık politikası’nda verirken, olumsuzluk skalasının tepesine ‘açılım’ı yerleştirmişti...
Mâlum, İçişleri Bakanı’nın değişmesiyle birlikte ‘güvenlik’ ve ‘açılım’ konularında önceki pozisyona oranla bir takım değişiklikler göze çarptı... İçlerinde belediye başkanlarının da olduğu PKK’nın şehir yapılanmasına yönelik peş peşe operasyonlar gündeme geldi ve ardından şehir eylemlerinde çok belirgin düşüşler yaşandı... Ayrıca Uludere olayına kadar PKK’ya son on yıldır vurulmayan darbeler arka arkaya geldi... Uludere olayının başarılı giden operasyon serisine vurduğu sekteyi bir de bu gözle inceleme ihtiyacını bir başka yazıya bırakırsak, PKK belki de son on yılın en kötü kışını geçirdi...
Bunda hiç şüphe yok ki, TSK’nın yeni komuta kademesi kadar, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin faktörünün de payı olmalıydı... ‘Güvenlikçi politikaların demokrasi ve özgürlük arayışının önüne geçtiği’ iddiaları bu süreçte yoğunlaştı... İşte ‘açılım lobisi’ bu süreçten sorumlu tuttuğu ‘tıkaç’ın kellesini istiyor... “Operasyonlar dursun” derken, terör örgütüyle Türk devletinin güvenlik birimlerine eşitleyerek yayınlar yapan eski solcular, yeni liberaller, hatta ‘İslamcı’ geçinenler bu koronun medyada baskın rengi haline geldiler...
Yıpratmak için Şahin’in gafları, potları konu ediliyor... Bunların bir kısmı doğru olabilir... Ama kellesinin istenmesinin gerçek sebebi asla bunlar değildir... Eğer sadece gaflar bir siyasetçinin kellesinin istenmesi için yeterli olsaydı, halen bir partinin genel başkanlığını yapan, Lefter’i kaleci, hadisi ayet, Kazım Koyuncu’yu sağ, Metris’i Silivri zanneden, kırdığı potlar ve yaptığı gaflarla bir külliyat oluşturan o siyasetçiyle makara yapar, istifasını isterlerdi...
Burada amaç çok açık: Tıkanan ‘açılım’, kurban istiyor...