Açık konuşun!
Yetkililer, açık konuşun! Nereye kadar pazarlık yapıyorsunuz? Ortalık toz duman... Yazılmayan, çizilmeyen, konuşulmayan kalmadı. Haberlerle yorumlar birbirine karışıyor. Kavga cemaatçilerle iktidar arasındadır, diyen de var; en üstteki iki makam arasındadır, diyen de var; üniter yapıyı savunanlarla federasyoncular arasındadır, diyen de var. Beni sonuncusu ilgilendiriyor. Oslo görüşmelerini inkâr eden bir yetkili artık yok. Onlar da meydanlara, ekranlara, gazete sayfalarına dökülüp saçıldı. Bir pazarlık yapıldığı ortada. Oslo toplantısında Öcalan’ın taleplerinin TBMM’de görüşüleceği bile konuşulmuş... Yeni anayasa hazırlıkları bile bu sebeple yapılıyormuş... Bütün bunlar yazılıp
çiziliyor. O zaman milletin bilmesi gerekmez mi; nereye kadar pazarlık yapılıyor?
Biz bütün bu görüşmeleri millî iradeden aldığımız yetkiye dayanarak yapıyoruz, diyebilirsiniz. Madem ki millî irade bize oy verdi, biz özerkliği de, federasyonu da, Öcalan’a affı da konuşuruz, görüşürüz, diyebilirsiniz. Diyebilirsiniz ama millete açıkça beyan etmek şartıyla. Birtakım işleri milletten gizleyerek yapıyorsanız buna ne millî irade ne de demokrasi diyebilirsiniz.
Oslo görüşmelerinde külâh düşmüş, kel görünmüştür. PKK ile müzakere edildiği önce inkâr edilmiş, sonra da devlet görüşüyor denilmiştir. O zamanki başbakanlık müsteşar yardımcısının doğrudan doğruya başbakanı temsilen müzakerelere katıldığını artık hiç kimse inkâr etmiyor. Bu durum artık o kadar açığa çıkmıştır ki bu tür görüşme-
lerde bulunanlar yargıya takılmasın diye, TBMM’ye özel bir yasa teklifi dahi yapılmıştır. Görüşmeler başlangıçta inkâr edildiğine göre birtakım şeylerin milletten gizlendiği açıktır. Ülkenin temel politikalarını, hatta yapısını değiştirebilecek müzakerelerin milletten gizlenmesi ile demokrasi bir arada bulunamaz.
Şimdi madem ki her şey ortaya döküldü, ben de düşüncelerimi tekrar, açık açık ve tane tane ifade ediyorum.
1. Kanunlar uygulanmak içindir; hiç kimse ve hiçbir makam kanuni uygulamaların dışında tutulamaz. Kanunları uygulamak değil uygulamamak suçtur.
2. Hiçbir makam ve otorite, bu devletin bir Türk devleti olmadığı anlamına gelecek yasal veya anayasal düzenleme yapamaz. Ancak işgal kuvvetleri buna cür’et edebilir ki millet de zaten işgalcilere karşı gerekli direnişi gösterir.
3. Hiçbir makam ve otorite, devletin üniter yapısını değiştirecek düzenlemeler yapamaz. Üniter yapıyı değiştirmek isteyen kişi ve gruplar olabilir; ancak devletin hiçbir makamı onlarla bu konuyu müzakere edemez.
4. Silahlı çetelere karşı devlet silahla karşılık verir. Çetelerle müzakere ancak çetelerin çökertilmesi amacıyla yapılabilir. Çetelerin amaçlarını görüşmek üzere hiçbir şekilde müzakere yapılamaz.
5. Türkiye, silahlı çeteleri çökertecek güçte bir devlettir. Eğer bir çete yıllardan beri çökertilemiyorsa siyasetçiler bir yerde yanlış yapıyor demektir. PKK’nın 1984’ten beri çökertilemediği iddiası da külliyen yanlıştır; 1990’larda PKK çökertilmiştir. Tekrar toparlanmasının sorumlusu onu
çökertenler değil, toparlanmasına fırsat veren sonraki siyasetçilerdir.
6. Bölücü çeteyle mücadelede on binlerce şehit verilmiştir. Devlete isyan ederek askeri, polisi, memuru, sivil vatandaşı katleden bir çetenin mensuplarını ve hele elebaşısını affetmek mümkün değildir; bunun konuşulması bile düşünülemez. Gerekirse idam kararı yeniden kabul edilmeli ve çetenin başı asılmalıdır. PKK’nın yurt içindeki ve müzakerelere katılanlar da dâhil olmak üzere yurt dışındaki
sorumluları ciddi bir devlete yakışan kararlılıkla takip edilip yakalanmalı, yargılanmalı ve mahkeme hükümleri hemen infaz edilmelidir.
Bir Türk vatandaşı olarak ben düşüncelerimi açık açık söylüyor ve yazıyorum. Siz de bu ülkenin vatandaşısınız; fakat aynı zamanda karar verici makamlarda bulunuyorsunuz. Milletten oy alarak oralara geldiniz. Haydi demokrat demeyelim, hiç olmazsa yiğit olunuz ve ne yapmak istediğinizi millete açık bir şekilde beyan ediniz.