Acaba hangisi?
* Basın haddini bilecek...
* Türkiye’de yaşayan kaçak Ermenileri geri göndermeyle ilgili söylediklerim medyada çarpıtıldı, art niyetle yaklaşıldı.
* (Köşe yazarları) Türkiye’nin avukatlığını yapın önce. Biz kimden özür dileyeceğimizi çok iyi biliriz.
* Medyayı, takındıkları tavırdan dolayı sorumlu olmaya, sorumlu davranmaya davet ediyorum.
* Burada bilir bilmez yazan çizen bazı maalesef köşe yazarı sıfatı ile bazı cambazlar da var.
* Türkiye’nin Batı’dan koptuğuna ilişkin haberler yapanlar, yaygara koparıyorlar.
* Yabancı basın dedi diye sen neden yemeyip içmeyip bu iftiraları, bu kara propagandayı hemen kendi gazetene taşıyorsun? Kime hizmet ediyorsun?
* Korkmayacağız, kara propagandaya boyun eğmeyeceğiz. Bu korsanlığa karşı sessiz, tepkisiz kalmayacağız. Değil Türkiye’deki taşeronlar, tüm dünya basını üzerimize gelse...
* İşte sizin yaptığınız gazetecilik de bu kadar olur.
* İnsan hiç mi yerini, sınırı bilmez...
* Ar damarınız bu kadar çatladıysa ben size ne yapayım? Köşe yazarları kalkıp da Başbakan’a utanmaktan bahsediyorsa bu laflarım onlara az bile.
* Almanya’daki Deniz Feneri Derneği iddianamesini sayfalarına taşıyan gazete (bana) iftira kampanyası başlatmıştır.
* Medya olayları yanlış gösteriyor. Bir olay oluyor tutup arşivden başka görüntüleri gösteriyor. Aynı görüntüleri tekrar tekrar gösteriyor. Kime hizmet ediyorsunuz?
* (Van’daki deprem yardımı röportajları) Olayları çarpıtıyorlar.
* Bazı medya kuruluşları, moral güçleri olması gereken kuruluşları demoralize etmek için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar.
**
Asla ifade özgürlüğünü engellemeyiz. Herkesin özgürce yazdığı, konuştuğu bir atmosfer inşa etmenin mücadelesindeyiz...
**
İfadelerinden, eleştirilerinden dolayı medyayı topa tutan, fırçalayan da... ‘Basına baskı’ iddialarına karşı ifade özgürlüğünü savunan da...
Aynı insan; Başbakan...
Fransa’yı 60 kişi kurtaracak
Fransız Senatosu uyarıları takmadı, 86’ya karşı 127 oyla inkar yasasını kabul etti. Bu kez son bir şans adına gözler Anayasa Konseyi’ne çevrildi. 60 senatör imza verirse konu konseye çıkacak. Konsey metni inceleyip uygunsuz görürse yasa düşecek. Bizim açımızdan biraz ’yalvarıyoruz’gibi görünüyor ama işe Paris açısından bakarsak en azından ondan kurtuluruz. Türkiye için ’60 iyi senatör aranıyor’yerine Fransa’nın tarihi ayıbını 60 iyi senatör temizleyecek desek... Tabii ülkesini seven çıkarsa...
Darbe değil
sanki film...
Stephan Hawking’i bilirsiniz, dünyanın en ünlü kuantum fizikçisi. Bir dâhi. Karadelik uzmanı. Evren biliminin en popüler kitabı ’Zamanın Kısa Tarihi’nin yazarı. Yaşar Nuri Öztürk’ün ’Deccal’i. Tedavisi olmayan ALS sinir hastalığına yakalanınca tekerlekli sandalyeye mahkûm yaşamaya başladı. Ama hiçbir güç onu evrenin sırlarından alıkoyamazken zihnini en çok kadınların meşgul ettiğini söyledi. Bombaya bak, “Kadınlar tam bir muamma” dedi. Yani kadınlar evrenden daha karışık, keşfetti!
Bu çay bizim,
yürüyelim arkadaşlar
Köşk’ün telkinleri mi etkili oldu, yoksa “Kurumun ve Çankaya’nın saygınlığını” mı korumak istedi belli değil ama gerçek şu, Mümtaz’er Türköne artık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi değil. Zaten, “Atatürkçülüğü hakaret algılarım” düşüncesindeki bir ismin böyle bir kuruma atanması öncelikle Cumhurbaşkanı Gül’ün almaması gereken bir karar olmalıydı. Onca krizin arasında günlerdir Türkiye’yi oyaladı, durdu. Hiç yakışmadı. Neyse ki geldiği gibi gitti...