Aç ayı saldırır!
Her durumda "dramatik" olan ölüm haberini ahali hangi hallerde "komik bir şeymiş gibi" karşılar diye sorsam bu başlık tahminen ilk beşe girer:
Ayı saldırısı!
İnsanoğlu başına gelebilecek en korkunç sonlardan birine karşı neden bu kadar lakayıttır derseniz;
İhtimal, şuursuzluğundan!
***
En son dün Kars'ta 9 yaşındaki bir çocuk ve 26 yaşındaki teyzesinin ayı saldırısı sonucu uçurumdan yuvarlanarak öldüğü haberi geldi.
İşin uzmanlarının sıralayacağı bin tane başka faktör de vardır elbet ama düz mantıkla;
Aç ayı saldırır!
Trafikteki kurallara uyma zorunluluğu gibi düşünün; yaban hayatında da bu en temel "güdü"yü ciddiye almak hayat kurtarır!
***
Ayılar aç kalmasın diye kedi, köpek, kuş besler gibi kapı pencere önüne bir kap su, mama filan koyamayacağımıza göre?..
Yine çok temel ve basit bir ilkeye riayet edeceğiz; kimsenin vatanını işgal etmeyeceğiz!
Ayıların da içinde barınabildikleri "doğal sınırları" olduğunu görüp ihlal etmeyeceğiz.
Bu "vahşi" olmakla ilgili değil…
Dilerseniz en centilmen kent insanı üzerinde test edin; evini gasp edin, besin kaynaklarını tüketin, "eş"siz bırakın mesela… Sonra da pişkin pişkin karşısına geçip onun evinde, onun gıdasıyla beslenin; "ayı gibi" saldırmaz mı sanıyorsunuz üzerinize?
***
İnsan ölüyor sonucunda nesine gülüyorsunuz bu haberlerin onu anlamak zaten mümkün değil de;
Gülmemek dışında bir de "ayrıca ciddiye alın" derim ben bu vakaların artışını.
Tıpkı o "sel"ler, "heyelan"lar gibi "ayı saldırıları" da "tabiatın insanoğlundan intikamı";
Hâlâ fırsatınız varken, kazanma şansınızın yüzde bir bile olmadığı bu savaşı sonlandırın. Doğayı karşınıza almayın!
*
O çocuğu unutmamış olsaydın Bu çocuğu ağlatmazdın!
Dün ağlama duvarı gibiydi sosyal medya. "Emoji"ler vekaleten Bosna'ya, Srebrenitsa'da katledilenlere akıttı gözyaşlarını.
Kusura bakmayın ama çoğu sahte.
Eğer gerçek olsaydı; -evet topu, tankı, tüfeği yok kimsenin belki ama- hiç değilse "oylarıyla" Türkiye'nin "Yugoslavyalaştırılması"nın önünü açmazdı Srebrenitsa yasını tuttuğu iddiasındaki "çoğunluk"!
O Bosnalı çocuğu gerçekten unutmasaydı, bu Türk çocuklarını babalarının tabutları önünde böyle ağlatmazdı!
*
İvedilikle tavsiye olunur
Detaylarını ayrıca yazarım ama sıcak gündeme zaman kaybetmeden vakıf olmak isteyenler varsa, Mustafa Önsel'in "Fethullah'ın askerleri"ni yazdığı "Ağacın Kurdu" kitabı ivedi önerimdir; bir "mağdur"un kaleminden, okumanın tam zamanı!
*
Lavaş bizimdir bizim kalacak
Şu Ermenistan denilen hap kadar ülke, alenen topraklarımıza göz dikti, "Ağrı bizimdir" dedi, haritasına aldı; çıt yok…
Azerbaycan'ı işgal etti, topraklarının yüzde 20'sinde fiilen işgalci; çıt yok…
Akdamar'a geldi, "tecavüz adası"nda ırzına geçtikleri ninelerimizin kemiklerini sızlattı; çıt yok…
Soykırım iftirasını saymıyorum bile; hazmettik…
Ne zamanki lavaşı UNESCO'ya "milli yiyecek"leri olarak tescilletmeye kalkıştılar, yurdum insanı ayaklandı:
-Lavaş bizim nasıl verelim!
Ağrı senin değil mi, Van senin değil mi hemşehrim!
***
Azerbaycan, İran, Kırgızistan, Kazakistan da Türkiye'yle bir olmuşlar lavaşı geri almak için mücadele başlatmışlar…
Tamam baklava mühim, lokum mühim, lavaş mühim de;
Düne kadar imasında bulunanı "Avrasyacı-Ergenekoncu-Darbeci" deyip içeri tıktığınız bu ittifak "boğazlar meselesi"yle sınırlı kalmasa jeopolitiğin gerektirdiği siyasi ve ekonomik alanları da kapsasa keşke!
*
O da "reklam yıldızı", o da "artist" filan ama gördün mü nasıl parçaladı kendini "milli" formasıyla… Ardacığım, Ronaldo'yu izle; tekrar tekrar ama...
*
"Cemaatçiler için gazeteciliğin 5N 1K kuralı:
Ne zaman, Nereden, Nereye, Nasıl, Ne ile kaçacağım!"
Nedim Şener
*
Ne orantısız denklem
Mantığa bak:
Ahıska Türkleri'ne "ev" verdiğine göre Suriyeli mültecilere de vatandaşlık verebilir artık…
"Karşıt"ların ağzına bir parmak bal çalıp, ülkedeki ırk, mezhep, etnik köken kaynaklı "ayrışma"ya tuz biber ekecek popülasyonu şişirebilir dilediğince; bir arada yaşamamızı sağlayan son üç beş değeri de yiyecek bir canavara dönüştürebilir.
Madalyonun diğer tarafında, Erciş'teki Kırgız Türkleri gibi karşılıksız sevdikleri "vatan" için ölecek birileri hâlâ var nasıl olsa; ne gam ona!