ABD'ye dost ve düşman sitemi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Latin Amerika ziyareti sırasında gazetecilerle yaptığı konuşmalarda şunları söylüyor; "Ben 1 Mart tezkeresinin yanındaydım. Karşı olanlar o zaman karşı olduklarını söylemediler. Birileri gizli kulis attılar. Kendi arkadaşlarımızın yanlışıyla baş başa kaldık..."
Cumhurbaşkanının "birileri gizli kulis attılar" dedikleri arasında Beşir Atalay, Abdullah Gül dahası Bülent Arınç da vardır. Cumhurbaşkanı bugün bu durumu 'arkadaşlarının yanlışı' olarak niteliyor. Ancak tezkere sonrası Başbakan olan Erdoğan kendi tabiriyle '1 Mart tezkeresinde yanlış yapanlarla' siyasete uzun yıllar birlikte devam etmekte bir sakınca görmüyordu. Bu durum kendisini uzun yıllar rahatsız etmemiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arkadaşlarının yanlış yaptığını Bülent Arınç'ın kendisini Dolmabahçe konusunda eleştirmesinden sonra keskin biçimde dile getirmesi ilginçtir.
ABD için dost ya da düşman fark etmez!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, PYD ile ABD ilişkileri konusunda da önemli bir tespitte bulunarak şunları söylüyor; "PYD, YPG terör örgütüdür. PKK ne ise YPG odur. Obama'nın yanında da adı geçen bir ulusal güvenlik temsilcisi, Kobani'ye gidiyor ve orada sözde bir generalden plaket alıyor. Biz size nasıl güveneceğiz? Ben miyim senin ortağın yoksa Kobani'deki teröristler mi?"
Cumhurbaşkanının bu sözlerinin ABD'nin stratejik davranışlarında karşılığı yoktur. Zira ABD için alanda etkin aktör olarak kim varsa, çıkarları doğrultusunda ABD kimi kullanabiliyorsa, onunla iş birliği yaptığı katı bir gerçektir. ABD'nin uluslararası ilişkilerde hiçbir dostu ya da düşmanıyla Katolik nikâhı kıymadığını çıkarları gerektirdiği zaman düşman olanı dostuna tercih ettiğini belgeler ve olaylar söylemektedir. ABD olgu odaklı değil süreç odaklı bir strateji izlemektedir. ABD, süreçte dost olduklarına bazı olgular söz konusu olunca düşman muamelesi yapabilmektedir.
Uluslararası ilişkileri iyi okuyanlar ABD'nin çok boyutlu daha doğru bir tabirle iki yüzlü bir ilişki sürdürdüğünü bilir. Söz gelimi ABD'li yetkililer bir yandan Türkiye ile stratejik müttefiklik ilişkisinden bahsederken diğer yandan da PKK kamplarına uçaklardan silah ve mühimmat atabilmektedir. Uzun yıllardır Türkiye ile ilişkilerinde ABD, genel olarak söylemde başka eylemde ise daha başka bir strateji izlemektedir.
Oyunu kurallarına göre oynamak!
Irak ve Suriye'de IŞİD ortaya çıktıktan ve bölgede ciddi bir hakimiyet kurduktan sonra ABD'nin PKK ile ortak çalıştığı cümle alemce bilinmektedir. Sincar ve Kobani olayları sırasında ABD tavrı her şeyi özetler niteliktedir. Dahası da Kobani'ye yardım için ABD'nin baskısıyla, Türkiye de terörist dediği PYD yardım konvoylarının ülkeden geçmesine izin vermişti.
Bugün ABD için Türkiye tarafında bulunan PKK'lı teröristtir, ancak eğer aynı PKK'lı Suriye tarafında ise terörist değildir. Suriye tarafındaki PKK-YPG'yi ABD'nin açıkça kara kuvveti olarak kullandığı nasıl göz ardı edilebilir?
Diğer yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "PKK terör örgütünün hücrelerinden çıkan silahlarda Rus, ABD, Batı'nın silahları var mı, var. Nereden geliyor bu silahlar" siteminin cevabı da sorunun içinde saklıdır.
Paranoyak ve şabloncu olmamak gerekir ancak bir ülkenin ABD gibi bir dostu varsa, düşmana ihtiyacı da yok demektir! ABD gibi ülkelerle ilişkilerde her türlü oyun içinde oyunlara hazırlıklı olmak aklı başındaki yönetimler için zorunluluktur. Dostluğa, iş birliğine hazır olmak ama tedbiri de elden bırakmamak gerekir. Sitem ABD gibi bir ülkede hiç karşılığı olmayan bir duygusal dışa vurumdur. ABD ya da Rusya gibi bir güçle ancak onların koyduğu kurallarla mücadele edilebilir. Düşmanın koyduğu kurallarla da zaferin mümkün olmadığı unutulmamalıdır. Bunun için oyunu, kuralları koyanlardan daha iyi oynamak gerekir!