Abdurrahman Dilipak’tan dehşet verici siber saldırı açıklamaları: Bir ‘TIK’lık canımız var!

Abdurrahman Dilipak'ın siber saldırla ilgili yaptığı açıklamaları, dünya için tehdit haline gelen tehlikenin sanılandan çok daha büyük boyutta olduğunu ortaya çıkardı.

İsrail’in Lübnan'da çağrı cihazları telsizler üzerinden gerçekleştirdiği siber saldırının yankıları sürerken dikkatler cep telefonları, elektrikli otomobiller ve yaygın kullanılan diğer elektronik cihazlara çevrildi.

Benzer operasyonların cep telefonları ve çeşitli elektronik cihazlar üzerinden de gerçekleştirilebilir mi sorusu gündem oldu.

Gerçektivi’de gazeteci Ali Tarakçı’nın programına konuk olan Abdurrahman Dilipak’ın konuyla ilgili açıklamaları, dünya için tehdit haline gelen muhtemel tehlikenin sanılandan çok daha büyük boyutta olduğunu ortaya koydu.

Mevcut teknoloji ile bu tür sabotaj ve saldırıların insanlığı çaresiz bırakacak hale geldiğine dikkat çeken Abdurrahman Dilipak, “Bir TIK’lık canımız var” diyerek yaşanması muhtemel dehşet verici tehlikeleri şöyle anlattı:

Bu işi İsrail, Kassam’ın harekete geçtiği günlerde planlamış. İddiaya göre sistemin içine jel şeklinde daha sonra katılaşan bir sentetik patlayıcı dolduruluyor. Aktif olması, patlaması içinse pili uzaktan mesaj göndermek suretiyle ısıtılacak. Isınma devam edip farz edelim 38 dereceye geldiğinde, onun saatini de ayarlayabilirsiniz ya da 28 dereceye geldiğinde patlama gerçekleşecek. Yani pil artı içindeki jel, bu şekilde bir düzenek söz ediliyor.

dilipak.jpg

ELEKTRONİK CİHAZLARA DİKKAT!

Kaldı ki hiç buna gerek olmadan mevcut cep telefonlarımız üzerinden bio hackerlara, bize yani şu anda bu televizyon, dizüstü bilgisayar olabilir, masaüstü bilgisayar olabilir… Masaüstüler direkt 220 volt ceryana bağlı olduğu için onların etki katsayısı çarpanı daha yüksek. Yani sürekli bağlı olanlar biorezonans yöntemiyle… İsterlerse beyin dalgalarını, karaciğer fonksiyonları bozabilir ya da kalp kapakçığımızı kilitleyebilirler. Sadece biorezonans tekniği kullanılarak biohackerlıkla bunu yapabilirler.

BİLGİSAYAR GÜVENLİĞİ KALMADI

Artık diğer hackerlar dönemi bitti. Çünkü kuantum bilgisayarları ile doğrudan bütün bilgisayarlara girilebiliyor. Herhangi bir şifreye gerek yok. Tanımıyor çünkü. Nanochipli bilgisayarları kuantum yazılımlarını tanımıyor. Bizim kullandığımız bilgisayarlar üzerinden uzun erimli sabotajlar yapılabilir. Kısa erimli de yapılabilir. Yani kanserde yapmaları ya da karaciğer fonksiyonlarını bozmaları, hatta sürekli bilgisayar başındaki memurların mesela ostrojen salgısını artıran frekanslar var. Kadınları erkekleştirir erkekleri kadınlaştırabilir.

BEYİN FONKSİYONLARINIZ BOZULABİLİR

Biyolojik olarak olmayacak ama hormonal dengesini, androjen östrojen dengesini bozarsınız. Ya da sürekli bilgisayarın karşısındayız, kulağınızın duymayacağı bir sesle, frekansla size “arkadaşını öldür” mesajı da, “anneni öldür” mesajı da verebilirsiniz ki, “mavi balina” olayında bir çocuğun ailesine suikast düzenlemesi söz konusuydu. Yani subliminal mesajlarla beyin fonksiyonlarını bozmak değil, sadece kişilik mental olarak dönüştürücü etki mekanizmasını da harekete geçirebilirsiniz. Evinizdeki robot süpürgeler ki, benzer bir süpürge bizde de vardı. Ben aldıktan kısa süre sonra bunun mahiyeti hakkında televizyonda da o zamanlar açıklamalarda bulunmuştum.

UYURKEN EVİNİZ PATLATILABİLİR

Bunlarda radar komponenti var. Radar komponenti olan cihazlar kameraya gerek göstermeden radar dalgalarıyla duvar arkasındaki fotoğrafı da çekebilir. Mesela şu anda Google'ın akıllı ev santralleri 50 dolara satılıyor. Google'ın ürettiği santral, evinizdeki bütün akıllı sistemleri birbiriyle ilişkilendiriliyor. Nesneler arası iletişim Network'ü oluşturuluyor ve uzaktan erimle her şeyi yapabiliyorsunuz. Televizyonu açabiliyorsunuz, ocağınızı yakabiliyorsunuz, kaloriferi kapatın açın, her şey mümkün. Gece siz uyurken ya da evde yokken şofbenerinizin, kombinizin çakmağını kapatıp gazını açıp 15 dakika sonra çakmağı çaktığında eviniz bomba gibi patlayabilir.

ROBOT SÜPÜRGE KATİLE DÖNÜŞEBİLİR

Bunu 7 yıl önce yazmıştım. Bizim evde kullandığımız süpürgenin içerisinde radar komponenti yokmuş yani uzaktan nesneler arası iletişim Network'ü dahil değilmiş. Onun için şimdi tekrar kullanabiliyoruz. ilk üretilenler ama evinizdeki bu süpürge fotoğrafınızı
Çekebilir, sesinizi kaydedebilir ve sizi öldürebilir, kayınvalidenizi, dedenizi, çocuğunuzu öldürebilir. Yaydığı frekanslarla kalp ritmini bozabilir. Bu televizyon için de geçerli, bilgisayar ayarlarınız için de geçerli, telefonlarınız, her şey için geçerli… IP'si olan her şeyin uzaktan erimle istenilen her şeyi yapmaları mümkün.

Dolayısıyla çok dikkat etmemiz gerekiyor.

TEK TIK’LIK CANIMIZ VAR

Bundan sonra buna daha çok şahit olacağız. Yani bu aslında geçmişteki mRNA’dan çok daha tehlikeli. Yani tek tıklık canımız var. Fabrikanı yakabiliriz, evinizi başınıza yıkabilir, frekanslarla sizi etkileyebiliriz ve dönüştürebiliriz. Bütün trafolarımız akıllı ve interconnecte sisteme bağlandı. Dolayısıyla şu anda Amerika'daki hackera da gerek yok. Tekrar söylüyorum; nanoçiple yapılan bilgisayarlar kuantum sistemiyle çalışıyorsa istediği sisteme doğrudan giriş yapabiliyorlar.
Geçen gün Ulaştırma Bakanı “85 milyon kişinin kimlik bilgileri çalındı” diyor. Bir defa, daha önce iki defa hackerlar tarafından çalındı. Benim bildiğim bir şey… Çünkü ben gidip söyledim, hatta elimdeki bilgileri kendilerine verdim. Görmek bile istemediler.

DATALAR ORTALIKTA SATILIYOR

Ondan sonra bu kuantum bilgisayarlarla artık bunu kopyalamalarına gerek yok, doğrudan giriyorlar.

Dataları değiştirebilirler, silebilir, yeni datalar yükleyebilirler. Eskisini görüyor istediği ha klonlar bunu isterse, yani doğrudan klonlar ve buraya da koyarım ben. Siz A harfini değiştirin ben burada görürüm.

Bakın dönemde hacklenerek elde edilen datalar şimdi Dark web'de satılıyor. Bunlardan bir tanesi de Yüksek Seçim Kurulu’nun seçmen listesi üzerinden iki tane alındı diyorum ya bir tanesi de onun üzerinden hacklenip kopyalanmıştır. Herkes kendi bilgilerine erişebilir dedik ama kripto sistemini unuttuk. Bütün vatandaşların numarasını değiştirecek haliniz yok artık. Peki sizin o Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ne oldu? Baypass oldu, tıklandı gitti.

TEK TIKLA ÜLKE FELÇ EDİLEBİLİR

Şimdi trafoları, evi de patlatırlar bir gecede. Hani elektrikler kesilecek diyor ya, tek tıkla bütün Türkiye'yi karanlık hale dönüştürebilir. Tabii sadece trafosunu yakmam, interconnecte sistemini yakmam, connect kartını yakmam, trafonun işletim sistemini yakarım. Yani aylarca elektriksiz bırakıp, hastanede makinaya bağlı hastalarınızı öldürebiliriz. Elektronik sistemler değil mi bunlar? Sadece yoğun bakımda ya da değil yani hastanenin herhangi odasında elektronik bir cihaz varsa kulağının duymayacağı bir sesle isterseniz mental olarak kişiyi zombiye dönüştürebilirsiniz, mankurtlaştırabilirsiniz.

MAALESEF SAVUNMASIZIZ

Şimdi buna karşı bizim bir savunma gücümüz yok. Şu anda sizin kullandığınız ister sivil, ister askeri, hava, kara demir, deniz yollarına ilişkin bütün sistemler uluslararası sistemin doğrudan müdahalesine açık. Bunu baştan bizim kendi sistemimizi kurmamız gerekiyordu.

OLACAKLARI ERDOĞAN’A ANLATMIŞTIM

Tayyip Erdoğan başbakanken de gidip anlattım bunları. Ben Türkiye'de ilk bilgisayar şirketi kuran ve kurduğumda “sektörü yok” denilip kuruluşu reddedilen bir kişiyim bundan 30 sene önce… O günden beri de yakınen takip ediyorum. Bu olaylar ortaya çıkınca Tayyip Bey’i hem başbakanlıkta, hem evinde ziyaret edip bugün olacak olanları o zaman anlattım. Daha sonra sanayi bakanı olan arkadaşımızı çağırdı. O yurt dışında bu konuda İhtisas yapmış. Ama ben biraz fütüristik baktığım için, uygulanan şeylerin ötesindeydi. Sonra tekrar konuyu Binali Yıldırım'a anlattım National Data Center kurmamız gerekiyor, mirrorlar kurmamız gerekiyor, kendi işletim sistemimizi arama motorlarımızı… Hala Amerika üzerinden Google'dan arama yapıyoruz. Mesela Selam World diye Rusların da ortak olmak istediği yani Yandex'in Kazak bir iş adamı Birleşik Arab Emirliği'nden bir zengin Türkiye'de Selam World’u kurdular. Bugün var olan sosyal medyaların hemen hemen tamamı vardı. Ve ben o projede danışmandım. Proje tamamlanma aşamasında Ankara'yla anlaşma olmadı, ne olduysa oldu adamlar çekip gittiler ve biz ortada kaldık. Şimdi ne ulusal bir Data Centerimiz var ne de hala bu vakayı tam olarak anlamış değiliz maalesef…