Abdullah Gül zehirlendiğini niye gizliyor?
Pazartesiyi de bekledik ki.. Belki Cumhuriyet Savcıları harekete geçer, “Nedir bu Abdullah Gül’ün zehirlendiği iddiaları” diye YURT Gazetesinde yazan YURT’un sesi köşesinin “Keskin Kalem” ini sorguya çeker umuduyla..
Pazartesi savcılardan çıt çıkmadı.
“Keskin Kalem” dördüncü gün adeta feryat etti:
“Üç gündür, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e suikast düzenlenerek zehirlendiğini yazıyoruz. Kaynaklarımız çok sağlam. Deyim uygunsa bu bilgiyi iktidar çevrelerinin pilot kabininden aldık” diye...
Salı günü de savcılar harekete geçmedi.
Bugün Çarşamba...
“Keskin Kalem” in iddiaları ise gerçeği ortaya çıkaracak Cumhuriyet Savcılarını o köşede öylece bekleyip duruyor..
O iddialar ki yenilir yutulur iddialar değil:
“Haberimiz Türkiye gündemini sarstı. Ancak bu ciddi iddia üzerine bir araştırma ya da soruşturma açılmasını bekledik, bir şey olmadı. Kimseden çıt çıkmıyor. Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklama son derece zayıf. İki satırlık rutin açıklama, beklendiği gibi haber yalanlanıyor ve Gül’ün sağlığının iyi olduğu bildiriliyor, o kadar. Adeta doğrulama gibi bir açıklama.”
Haklı olarak diyor ki “Keskin Kalem” :
“Normal şartlarda böyle bir haber, devleti ayağa kaldırır. Medya bütün olarak olayın üzerine gider.
Düşünebiliyor musunuz; bir ülkede Cumhurbaşkanı’na suikast yapıldığını ileri sürüyorsunuz, kaynağınız sağlam, haberinizin arkasında duruyorsunuz ama o ülkede yaprak kımıldamıyor.”
Gerçekten ilginç bir durum.
“Kaynağım sağlam” diyor.
“Haberimin arkasında duruyorum” diyor.
Ve ilave ediyor:
“Daha da önemlisi, bu suikastın AKP iç iktidar mücadelesinden kaynaklandığını” söylüyor ve şahit olarak da bizzat Abdullah Gül’ü gösteriyor:
“Çünkü haberimiz doğru ve bunu Abdullah Gül biliyor.”
İşte biz de bu iddia üzerine, “Abdullah Gül zehirlendiğini niye gizliyor?” diye soruyoruz. Öyle ya, bu kadar tutarlı, bu kadar ısrarlı bir iddia için nasıl savcılar harekete geçmez? Mutlaka bir kıpırdanma olmuştur kanaati taşıyoruz. Savcıların harekete geçmeme konusunda özel rica ile engellendiği hissine kapılıyoruz.
Hukukun normal olduğu ülkelerde böylesi durumlarda savcılar kendiliğinden harekete geçer. Geçmese bile habere konu olan devlet büyüğü, “Ne duruyorsunuz?” diye hukukun işlemesine katkı sağlar. Eğer Cumhurbaşkanı gerçekten kendisinin zehirlendiği ile ilgili haberin doğruluğuna inanmıyorsa, o zaman da yapması gereken, iddia sahibi hakkında suç duyurusunda bulunmalı, öyle değil mi?
Öyle ya, müddei hem “ispata hazırım” diyor, yetinmiyor, bir de bizzat Sayın Abdullah Gül’ü, “Haberimiz doğru, o biliyor” diye şahit gösteriyor.
Türkiye’nin AKP dönemi aynı zamanda “tuhaf davaların” da dönemi olarak tarihteki yerini alacak?
Bir türlü çözülemeyen Muhsin Yazıcıoğlu cinayeti, Deniz Feneri davası, Ergenekon, Balyoz ve Oda TV davaları ve bu iş böyle kapanırsa bir türlü “davaya dönüştürülemeyen” Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün zehirlendiği iddiaları, ilk aklımıza gelenler...
Görüyorsunuz..
Nasıl da alıştırılıyoruz!