ABD, Türkiye'yi vurur mu?

2003 yılında Irak'ın işgali ile başlayan demografik değişimler, zaten huzursuz olan coğrafyayı alt-üst etmiş durumda. Müslüman kanı üzerine Kürt devletçikleri kurulmak isteniyor. İslam dünyasının içine salınan sentetik akımlar ve bölünmüşlük haliyle bu süreç destekleniyor.

Irak'ta Barzani peşmergeleri, Suriye'nin kuzeyinde ise PYD üzerinden Kürt devletçikleri oluşturuluyor. Müslüman kanı üzerine inşa edilen bu yapılar giderek etki alanlarını genişletirken, çıkış noktalarını "IŞİD'i temizliyoruz" bahanesi oluşturuyor.

Orta Doğu'da "IŞİD temizliği" artık bir slogana dönüşmüş durumda. ABD kuvvetlerinin IŞİD temizliği, doğrudan kendilerine bağımlı, Türkiye'ye düşman küçük devletler kurması anlamı taşıyor.

Maksat, parçalanmış bir Orta Doğu'da "Görünmeyen Sömürge İmparatorluğu..." Bu sayede başsız, şekilsiz, dağınık ama kontrol edilebilir bir bölge oluşturuluyor.

Bölgede aniden ortaya çıkarılan IŞİD gibi terör örgütlerinin, yayılma ve etki gücünün iyi okunması gerekiyor. Çünkü ABD'ye rağmen, IŞİD'in petrol yataklarını ele geçirmesi mevcut şartlarda imkânsız.

Dünü olmayan bir terör örgütünün birdenbire ortaya çıkması; teknolojinin son imkanlarından yararlanması, ordu envanterlerinde bile olmayan silahlara kavuşması ve bunları etkin bir şekilde kullanması, yerel yönetimler noktasında koordineli hareket edebilmesi olağan bir durum değildir. Dolayısıyla IŞİD'in nasıl önünün açıldığını görmek ve anlamak durumundayız.

PYD ve Barzani'nin bu denli güçlendirilmesinin temelinde de bu anlayış yatıyor. Böylece IŞİD bahanesiyle bölge tarumar edilmeye devam ediyor.

Bush döneminde ABD kamuoyunda, Irak'ta hayatını kaybeden askerler için ciddi eleştiriler yapılmaktaydı. Paralı asker olmalarına rağmen, Amerikan kamuoyu ölümleri eleştiriyor, ölen asker anneleri Beyaz Saray önünde çadır kurarak Irak'taki ABD varlığını protesto ediyorlardı.

Obama dönemi ile birlikte ABD, Orta Doğu'daki politikasını ciddi anlamda değiştirdi. Kara gücünü sıcak çatışma alanlarından kaydırarak, bölgeyi kendi içinde parçalama yoluna gitti. Kendisine sınırsız biat eden PYD, peşmerge gibi oluşumları güçlendirdi ve kullandı. Trump da bu politikayı aynen sürdürüyor.

Türkiye ise bu dönemde çok ciddi hatalar yaptı. ABD'nin PYD ile el sıkışmasına çözüm sürecinde göz yumdu, hatta sürece tam destek verdi. PYD'nin ele başları Türkiye'de "Başkan" sıfatıyla ağırlanırken, örgütün yaralanan teröristleri sınır bölgelerinden Kızılay'ın resmi ambulanslarıyla toplanıp Türk hastanelerinde tedavi edildi. Sonra PYD'nin Türkiye'yi satacağı anlaşılınca durum tamamen değişti.

Türkiye'nin bölgedeki durumlara müdahalesi ise geç oldu. Hem içerideki darbe girişimi hem çözüm sürecindeki hatalar hem de dış politikada değişken tutumlar, Türkiye'yi köşeye sıkıştırdı. Şu anda ise ABD, Türkiye'yi açıkça "düşman" ilan edebilecek konumda.

Mehmetçiği hedef alan PYD ve Barzani için düzenli ordu kuruluyor. Sınırımıza ABD bayraklarıyla gelip, açıkça meydan okuyorlar. PYD'lilere zırhlı araçlar verildi, şimdi de ağır silahlarla donatıyorlar, açıkça ordu kuruluyor!

Çok yakın bir zamanda ABD'nin Türkiye'yi vurma planlarının dahi konuşulduğu bir döneme girmek üzereyiz. Türkiye'yi çekmek istedikleri bu kaos tablosunda, başkanlık gibi referandum süreçleriyle ikiye ayrılmak en büyük hatamızdı. Ne yazık ki 2019'a da bu tartışmalarla gidiyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları