AB(D) Türkiye'yi aşağılıyor!
Dün bu köşede, özelde ABD ve genel olarak Batı, yani Haçlı Siyon ittifakı PKK’yı tasfiye etmeyi kafaya koymuşsa, PKK için ASALA’laşma süreci başlamış demektir, demiştik.
Peki ASALA’laşmak neydi?
ASALA’laşmak, Batı’nın Türkiye’nin başına çorap örmede, “Terör örgütü” safhasından, “Siyasî zemine geçme” safhasıydı.
Yani ASALA’nın yerini nasıl ABD’de eyalet parlamentoları ve Avrupa’da millî meclis ve Avrupa Parlamentosu aldıysa ve bugün asılsız Ermeni iddiaları ASALA dönemindekinden çok daha ciddi şekilde Türkiye’yi tehdit eder hale geldiyse, PKK da ASALA’laştığında aynı şey olacak, yani Kandil’dekilerin yerini ABD’de lobiler ve ABD Meclisi, Avrupa’da meselâ Fransız milli meclisi, İtalyan, Alman, İngiliz, Hollanda, İsviçre meclisleri ile Avrupa Parlamentosu alacak, böylece, bugüne kadar PKK’nın Türkiye’yi atomize etme talepleri ’terör örgütü talebi’olduğundan kolay kolay kabul görmezken, mesele terörden arındırılıp siyasi zeminine çekildiği için, bundan böyle çok daha rahat ve arsızca, “E, Kürtler haklı, onların da ayrı bir parlamentoya, ayrı bir eğitim diline, onların da vergi toplamaya, onların da başka uluslarla ikili ilişkiler kurma hakları var!” denilecek, kardeş kardeşe düşürülecek ve böylece Sevr’in güncelleştirilmiş versiyonu Ankara’ya ve Türk halkına, suyun içindeki tuz gibi eritilerek, “yüksek tansiyona şifa” niyetine bir güzel içirilip, son Haçlı Seferi, zafer tacına doğru uzanacak.
Türkiye Tanzimat ve Islahat’ı böyle yaşadı ve Batı, tarihten Osmanlı’yı böyle sildi. Sıra, aynı merhalelerden geçerek Türkiye Cumhuriyeti’ni bir başka şeye dönüştürmeye geldi; doğrusunu söylemek gerekirse hayli de mesafe alındı.
Bakınız DTP şimdiden “Özerklik” demeye başladı bile.
Sakın ola ki “Stratejik ortak ABD” ile “PKK artık ortak düşmanımız” diye sevinmeyiniz. ASALA tarihten silindikten sonra Ermeni iddiaları Türkiye için nasıl daha ciddi bir tehlike haline geldiyse ve aynı ABD, terörün başı Öcalan’ı Ankara’ya teslim ettikten sonra Türkiye, nasıl biraz daha iç savaş ve bölünmenin sınırına dayandıysa, ABD ile PKK bahsindeki stratejik ortaklığın da sonu farklı olmayacaktır.
Evet, hafızamızı bir kez daha tazeledikten sonra gelelim AB(D)’nin “Türkiye’yi aşağılama” bahsine.
Ey millet, Kandil başta olmak üzere Irak’ın kuzeyinde şu anda en az 1200’den fazla PKK militanı var mı, yok mu?
Elbette var.
Bunların ellerinde ABD ordusundan temin ettikleri silahlar, mayınlar, roketatarlar mevcut mu, değil mi?
Elbette mevcut.
Bu 1200’den fazla militan, fırsatını bulduğunda Türkiye’ye sızıp çoluk çocuk ve güvenlik güçlerini katletmeye, sabotajlar yapmaya yeminli mi, değil mi? Tabii ki yeminli. Ve bu militanlar kendi içlerinde istediklerini öldürüyor, istediklerine tecavüz ediyor, istediklerine her türlü işkenceyi yapmıyorlar mı?
Yapıyorlar.
Yine bunlar Türkiye’den tutunuz da Avrupa’nın her noktasında haraç topluyor, eroin ticareti yapmıyorlar mı? Yapıyorlar.
İyi de, dünyanın neresinde yeri yurdu belli tepeden tırnağa silahlı asgari 1200 kişilik bir çete orada öylece durur da insanlık buna seyirci kalır, kalabilir?
Böyle bir kepazeliğe hiçbir hukuk izin vermez ve hiçbir devlet müsaade etmez. Amma hedef Türkiye yani Kürt’ü ve Türk’üyle bu millet olunca işte orada, yani Kandil ve çevresinde asgari 1200’kişilik cinayet şebekesine işte böyle kol kanat gerilir. Canı yanacak olanlar Müslümanlar ise silahlı 1200 câni ABD ve Avrupa Birliği’nin güvencesi altında söndüreceği ocakların, işleyeceği cinayetlerin ve piyasaya süreceği eroinin plan ve programlarını işte böyle rahatlıkla yapabilir..
Türkiye, “Gideyim şu uyuşturucu, şu haraç, şu cinayet şebekesini çökerteyim!” dediğinde, “Gidemezsin” deniyor.
Türkiye Cudi’de 10 El Kaide mensubuna kol kanat gerebilir mi?
Geremez, gerdirtmezler!
Amma elin oğlu Kandil’de 1200’den fazla katile işte böyle kol kanat gerer.
Bu Türkiye’nin aşağılanması değildir de nedir!