Meşhur “Haşlanan kurbağa” hikâyesini duymayanınız var mı bilmiyorum. Yapılan deneyde, bir kurbağa kaynayan suya atılınca aniden dışarı sıçrıyor; fakat soğuk suya konulup yavaş yavaş ısıtıldığında nasıl olduğunu fark edemeyip yavaşça haşlanarak ölüyor.
İşte bunun için, 2001 yılında yapılan ve dünyanın sonunun başlangıcının Miladı olarak kabul ettiğimiz ABD’deki “İkiz Kuleler saldırısı”ndan sonra dünya kazanı kaynatılacaktı;
İşte dostlar, İkiz Kuleler saldırısı sonrası ABD’nin; Afganistan işgali, 2003’teki Irak işgali, 2011’de Suriye işgali, 2010’da başlayan 14 Arap ülkesinin etkilendiği ve birçok Arap diktatörünün devrildiği Arap Baharı ismi verilen çalkantılar, Rusya-Ukrayna, İsrail-Gazze-Lübnan Savaşı, bombalamalar, suikastlar ve beklenen ABD-İran, ABD-Türkiye savaşı ve çıkarılacak diğer savaşlar, koronavirüs salgını, suni depremler vs. derken bizi kurbağa gibi yavaş yavaş haşlayıp öldürüyorlar.
Haberimiz var mı?
Konuyu daha iyi anlayabilmemiz için kısaca büyük fotoğrafa bir bakalım ve ABD-Türkiye savaşının kaç ay sonra başlayacağına birlikte karar verelim.
Önceki makalelerimde ısrarla ifade ettiğim gibi şu anda 3. Dünya Savaşı’nın içindeyiz. Yaşadığımız bu savaşın 2022 yılının Şubat ayında Rusya-Ukrayna savaşıyla ilk cephesi açılmıştı ve hâlen devam ediyor.
Peki, neden bitmiyor? Dünyanın ikinci büyük ordusuna ve silah gücüne sahip Rusya gibi büyük bir devlet, 10 gün içinde bir başından girip öbür başından çıkabileceği Ukrayna gibi zayıf ve küçük bir devleti nasıl yenemez ki? Bütün açık kaynaklara göre Yahudi bir aileden doğduğu ve Ukrayna’nın ilk Yahudi Cumhurbaşkanı olarak kayda geçtiği ifade edilen tiyatronun komedi oyuncusu Zelenski ile aynı soya mensup olduğu söylenen Putin, küreselciler adına kayıkçı kavgası yapıyorlar da ondan. Arada haşlanan ise Ukrayna ve Rusya’nın çeşitli halkları oluyor.
Ekim 2023’te başlayan İsrail-Gazze savaşıyla Dünya Savaşının ikinci cephesi açıldı ve bu savaş da devam ediyor.
Nitekim İsrail, Gazze savaşından 10 ay sonra Lübnan saldırılarını başlattı ve Hamas Lideri Haniye Suikastı ve diğer suikastlar oluyor ve İran ile ABD-İsrail gerilimi devam ediyor.
Yine önceki yazılarımda da belirttiğim gibi kimse bu savaşların kısa zamanda biteceğini düşünmesin.
Evet, 2024 yılının Ağustos ayındayız ve hâlen yaşadığımız Üçüncü Dünya Savaşı filminin ilk bölümündeyiz.
Peki, film nasıl devam edecek?
Bir önceki makalemde yazsam da şunu tekrar belirtmeliyim ki, 7 Ekim 2023’te başlayan İsrail-Gazze savaşının hemen arkasından yazdığım “Adım Adım Üçüncü Dünya Savaşı’na…” başlıklı birinci makalemde aynen şunu söylemiştim;
“Tahminlerimize göre bu savaş büyüyecek, diğer birçok devletin katılmasıyla bütün Orta Doğu’yu kaplayacak.
Her türlü teknolojik silahın yanında nükleer silahlar da kullanılacak, dünya kurulduğundan beri gelmiş geçmiş bütün savaşlar bunun yanında çocuk oyuncağı kalacak, felaket büyüyecek, insan ölümleri milyarları bulacak ve insanlığın büyük bölümü yok olacak.”
Daha sonraki gelişmeler ışığında “Devam Eden Üçüncü Dünya Savaşında Lübnan’la 3. Cephe Açıldı Ve Suikastlarla Büyüyor” başlıklı 5 Ağustos’ta yazdığım üçüncü makalemde ise;
İsrail’in Gazze Savaşını büyüterek önce bütün Orta Doğu’yu ateş çemberine çevireceği sonra da ABD, İngiltere ve Fransa gibi diğer batılı devletlerin katılımıyla bu savaşın Dünya Savaşına dönüşeceğini yazmıştım.
Yaşadığımız günler itibarıyla hâlihazırda görünen o ki, Haniye suikastı sonrası karşılıklı sözlü ve füzeli cenkleşmelerden anlaşılmaktadır ki sırada İsrail-ABD ikilisinin İran’la savaşı görünmektedir. Tabii ki, İsrail ile Yemen, Lübnan, Hizbullah, Suriye vs. aksesuar savaşların devamıyla…
Günümüzden yüz sene kadar önce Yahudi asıllı gazeteci yazar Theodor Herzl başkanlığındaki komite tarafından karar verilmiş Siyonizm’in Dünyayı ele geçirme ve bundan önce Nil’den Fırat’a kadar “Vadedilmiş topraklar”da Büyük İsrail Devleti’nin kurulması planına göre devam eden bu savaşlarda Türkiye de kapsam alanında olduğuna göre bize ne zaman sıra gelecek?
Yani açık söyleyelim, ABD’nin yaramaz, psikopat çocuğu İsrail, babası ABD ile İngiltere, Fransa gibi diğer arkadaşlarını da yanına alıp bize ne zaman saldıracak?
Okuyanlar hatırlarlar, Dünya Savaşını anlatan yukarıda başlığını verdiğim bir önceki makalemde aynen şunu yazmıştım:
“Tahminler bizi yanıltmazsa İran ile ABD ve İngiltere destekli İsrail, savaşa tutuşacak. Füzeler ve bombardıman uçakları havada uçuşacak. Derken bir sene civarında bir zaman diliminde Nil’den Fırat’a Büyük İsrail ütopyasına bağlı olarak savaş Türkiye’ye sıçratılacaktır.”
Bütün bu gelişmelerden haberdar olan Türk Devlet aklı hazırlıksız mı? Elbette değil. Hatırlanacağı üzere 22 Mayıs 2024 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile;
1990 yılında yürürlüğe konulan “Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü” yürürlükten kaldırılmış ve yerine “Seferberlik ve Savaş Hâli Yönetmeliği” yürürlüğe konulmuştur.
Buna göre eski tüzüğe göre seferberlik ve savaşı ilan etme yetkisi evvelce Bakanlar Kurulu’na ait iken yeni yönetmelikle Cumhurbaşkanının yetkisine geçiyor. (!)
ABD bize saldıracak dedik ya. İşte aşağıda bir delili:
İsrail’in Oded Yinon Planı
Oded Yinon bir şahsın ismidir. Bu şahıs eskiden İsrail Dışişleri Bakanlığında çalışmış İsrailli bir gazetecidir. Plana onun adı verilmiştir.
Bu adam oturmuş Büyük İsrail’in nasıl kurulması gerektiği konusunda kanlı bir plan hazırlamış. Uzun bir makale şeklindeki bu doküman 1980 yılında bir kısım basın organlarında yayımlanmış. Bunu Büyük Siyonist planının bir alt planı olarak düşünün.
Bu plan kısaca, İsrail'in yayılmacı politikası kapsamında, komşu Arap ülkelerinin zayıflatılmasını ve sonunda parçalanmasını ve yutulmasını öngörmektedir.
İşte 80’li yıllardan bugüne kadar Orta Doğu’da yukarıda anlattığımız yaşanan bütün savaşlar ve bütün değişiklikler detaylarına kadar hep bu planda yazıldığı şekilde uygulanmış ve gerçekleşmiş.
Adım adım uygulanan bu plana göre, Mısır’daki Nil Nehri’nden Türkiye’nin güney doğusundaki Fırat Nehri’ne kadar olan bölgeyi kapsayan bu planın tamamlanması için sıra İran ve Türkiye’ye gelmiştir.
İşte ikinci delil:
Binyılın Meydan Okuması
Taa 2002 yılında ABD’nin Nevada eyaletinde, bir NATO üyesi olmasına rağmen Türkiye’nin davet edilmediği, Lozan anlaşmasına hatırlatırcasına 24 Temmuzda başlatılan, Sakarya savaşını hatırlatırcasına 22 gün sürdürülen ve üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin hedef seçildiği işaretleriyle Türkiye’yi gösteren bir tatbikat yapılıyor ve hedef ülkenin işgali senaryosu tatbik ediliyordu.
İşte “Bin yılın meydan okuması” ismi verilen tatbikatla Türkiye’nin işgalinin tatbikatı dahi yapılıyordu.
Üçüncü delile gelelim:
“Türkiye’ye Atom Bombası At.”
Bundan on gün kadar önce İsrail’den Levi adında bir şarkıcı, kaydettiği bir videoyu paylaşıyor ve Binyamin Netanyahu’ya şöyle sesleniyor:
“Netanyahu’ya sesleniyorum. Arkandayız. Kutsal kitabımız (Tevrat) düşmanlarımızı yok etmemizi emrediyor. İran’a, Yemen’e, Türkiye’ye atom bombası at.”
Yaşlı bir erkek şarkıcı olarak bu ürkütücü ifadeleri kullanan kişi sorumsuz bir mevkide olsa da Yahudi halkının koyu ırkçılığı ile birlikte düşünüldüğünde “Söyleyene değil, söyletene bak” demeli değil midir?
Bu da kesin delil:
"Türkiye'ye saldırmaları için
PKK/YPG'Yİ hazırlıyoruz"
Bundan bir hafta kadar önce de ABD'li emekli albay ve Savunma Bakanlığı eski danışmanı Douglas McGregor, "Türkiye'ye saldırmaları için Suriye'de güçlerimizi hazırlıyoruz şu anda. Kimleri mi kastediyorum? PKK, YPG ve onlarla birlikte hareket eden diğer bazı örgütleri Türkiye'ye saldırmaları için teşvik ediyor ve silahlandırıyoruz.
Türkler de bunun farkındalar ve bundan çok rahatsızlar. Bunu geçmişte de düzenli bir şekilde yaptık. Ama bu sefer iş çok ciddi. Ruslar da kuzey Suriye'de yeni bir üs kurdular. Onlara karşı doğrudan eylemde bulunacağımız bir pozisyonda olmamızı istemiyorlar. Yani Türkiye ve İsrail'in de parçası olduğu büyük bir savaşa doğru gidiyoruz. Biz ABD olarak zaten bunun bir parçasıyız."
Bu yarı resmî bir kişiden çıkan haddini aşan beyanlar ABD derin devletinin “Sahibinin sesi” gibi önümüzde durmuyor mu? Yani küresel güçlerin dürterek konuşturduğu sataşma sözleri…
Şimdi, ABD-İsrail ve avenelerinin Türkiye’ye saldırma düşüncesi kesinleşti mi?
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in Gazze’deki soykırım ve katliamlara yönelik bir açıklamasında “Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız” diyordu.
Şimdi de, kesinleşen savaşın kaç ay sonra başlayacağına gelelim:
Aslında savaş başladı bile, şöyle ki;
Hatırlarsanız 1 Ekim 2023 tarihinde TBMM’nin yeni dönem açılışının sabahı Ankara’da İçişleri Bakanlığı önünde bir terör olayı meydana geliyordu.
PKK’lı olduğu anlaşılan kişi, araçtan indikten sonra ateş ederek bakanlığın nizamiyesine kadar geliyor ve üzerindeki bombayı patlatıyordu. İki terörist öldürülüyordu ve Allah’tan ki kahraman polislerimizin atik davranması neticesinde iki polisimizin yaralanmasından başka zarar veremiyorlardı.
Olaydan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan “Eylem, terörün son çırpınışlarıdır' diyordu.
Dünyadan ise; Avrupa Birliği, NATO, Arap Birliği ve çok sayıda ülkeden kınama ve Türkiye ile dayanışma mesajları geliyordu.
Evet, dünyadan teröre karşı dayanışma mesajları gelse de devlet adamlarımızın sık sık yaptıkları açıklamalardan da bilindiği gibi PKK, YPG, DEAŞ gibi terör örgütlerinin ve onların gerçekleştirdikleri eylemlerin arkasında ABD’nin bulunduğu artık bir sır değildi.
Yani bu olay ABD beslemesi PKK’nın bir eylemiydi ve Türkiye’nin merkezine yapılmış bu ağır saldırının arkasında da onların bulunmadığını düşünmek saflık olacaktı.
Evet, bu önemli olay Türkiye-ABD (ve ortağı İsrail) savaşı için bir işaret fişeği, bir kıvılcım oluyordu.
Bu olay üzerine Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Suriye operasyonuna dair “Üçüncü tarafların PKK/YPG’li tesislerden ve şahıslardan uzak durmasını tavsiye ediyorum” açıklamasını yapıyordu.
Bu defa da 6 Ekim 2023’te yani ilk olaydan 5 gün sonra Suriye'nin kuzeybatısındaki Haseke yakınlarında Türkiye'ye ait bir SİHA'mız ABD F-16'sı tarafından düşürülüyor, ABD Savunma Bakanlığı da bunun üzerine Türkiye'ye ait SİHA'yı hedef gözeterek düşürdüklerini açıklıyordu. Evet, ABD ilk defa savaş kışkırtıcılığını açık ediyordu.
Bu olay üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Afrika Ekonomi Forumu Kapanış Töreni'nde yaptığı konuşmada;
"Biz Amerika'yla NATO'da beraber değil miyiz? Beraberiz. Peki, bizim SİHA'mızı Amerika düşürdü mü? Düşürdü. Biz seninle NATO'da nasıl beraberiz ya? Nasıl böyle bir şey yapabilirsin? Aramızda güvenlik sorunu var." diyordu.
ABD-Türkiye arasında yaşanan bu iki olaya, ABD tarafından sıcak savaş için yola döşenen taşlar olarak bakılmalıydı. Yani silahların çekilmesinden önceki yumruklaşmalar…
Yukarıda yazdığım gelişmelere ve hızına bakıldığında, birincisi; savaşın kesinleştiğine karar veriyoruz, ikincisi; önümüzdeki on-on beş ay sonrasında da ABD’nin çeşitli savaş tahriki ve tırmanan olaylarıyla resmî savaş kararının alınacağını ve ateş çemberinin etrafımızı saracağını tahmin etmek bir gerçek olmuyor mu?
Savaş geliyor… Geldi dostlar! Öyleyse ülkemizin yetkili makamlarında oturanlar her türlü siyasi bölünmüşlüğe, ayrışmaya ve Meclis kavgalarına bir son vermeliler. Yeni bir kurtuluş savaşı için hazırlıklı olmalıdırlar ve her türlü ayrımcılığı bırakıp başta savaş ve olağanüstü hallerde görev yapacak görevlere olmak üzere bütün makamlara, arayıp bulup liyakatli olanları getirmelidirler. Yoksa liyakatsiz ve iş bilmez eller yüzünden binlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz depremlerde olduğu yetkililer de dâhil olmak üzere hep birlikte bombaların altında kalacağımızı bilmelidirler.