ABD seçimlerinde neden 'oy hakkı' istemiyorlar?
ABD Ankara eski Büyükelçisi Robert Pearson, 20 Temmuz 2003 tarihinde Hürriyet gazetesine verdiği bir mülakatta aynen şöyle diyordu:
- “Anadolu’nun güneyini, doğusunu ve Kuzey Irak’ı alırsanız, tek bir ekonomik bölge olduğunu görürsünüz. Bütün ulaşım yolları, haberleşme hatları, petrolün sevki, hep bu yönde gidiyor. Irak’ın kuzeyinde Türk yatırımlarını, petrol ticaretini artırarak, yerel ticareti teşvik ederek, Güneydoğu’ya ve Doğu’ya da refah getirebilirsiniz.”
Bu sözler, Irak’ın kuzeyinde temeli atılan ‘Yahudi/Kürt Devleti’nin başındaki Mesud Barzani’ye ait bir Sanalağ (Internet) adresinde aynen şu şekilde yorumlanıyordu:
- “Kürdistan’ın güneyi ile kuzeyinin tek bir ekonomik bölge ve bütünlüklü pazar şeklinde birbirine bağlanıp siyasi şekillenmeye dönüşmesi, Türk devletini tamamen bölgeden tasfiye edecektir.”
Pearson, yine, ‘genel af’ çıkarılıp, ‘siyasi çözüm’ için adım atılması halinde, teröristlerin ‘güç kullanılarak’ bölgeden atılabileceğini söylüyordu.
Teröristleri dağdan indirmeye yönelik yeni ‘paket’ hazırlıkları ve Barzani ile yeniden kurulan diyalog, tam altı yıl önce açıklanan planın devamından başka bir şey değildir.
* * *
Tayyip Erdoğan, iktidara geldiğinden beri ‘Ankara merkezli’ bir hükümetin başı gibi değil de, ne yazık ki ‘Washington uzantısı’ bir manda yönetiminin uygulayıcısı gibi hareket ediyor.
Irak’ın kuzeyine yönelik sınır ötesi bir operasyon için ‘arkasındaki küresel güçleri ürkütme’ korkusu ile aylarca TBMM’den yetki tezkeresi çıkarmaya yanaşmayan Erdoğan, kamuoyundan yükselen tepkiler üzerine ‘gaz almaya’ yönelik de olsa sınırlı bir harekât için Beyaz Saray’da pazarlıklar yapmış, “Verilen süreyi aştınız, hemen çekilin” uyarısı karşısında da ne yapacağını şaşırıp kenara çekilmişti.
Aynı Erdoğan, yine ‘Türk kimliğinden’ arındırılan yeni Anayasa taslağını da, ‘Türk milletinden’ önce, Washington’a gönderdiği bir heyet ile ‘stratejik ortağının’ beğenisine sunmuştu.
Zamanında iktidara gelmek için, ‘icazeti’ Washington’da arayanlar, iktidarlarını sürdürmek için de ‘kendilerine ‘tak’ diye verilen talimatları ‘şak’ diye yerine getirmek zorundadırlar.
Aksi takdirde, Sam Amca, hiç gözünün yaşına bakmaz, “Kullanım süren doldu” diyerek adamı anında ‘deliğe’ süpürüverir.
* * *
“İcazeti Amerika’da aramak”, ne yazık ki 50 yıldan beri süregelen bir gelenek.
‘Bağımsızlıkmış’, ‘milli egemenlikmiş’, ‘demokrasiymiş’ aslında hepsi milleti uyutmaya yarayan ‘sanal’ bir görüntüden ibaret.
Kabullenmek istemesek de ‘gerçek’ olan şu:
Türkiye, Amerika’dan idare ediliyor.
İktidar sahiplerine çağrımız şudur:
Gelin, milleti daha fazla aldatmayın.
‘AB bayrağının’ gölgesindeki TBMM’nin önüne bir de ‘ABD bayrağını’çekin.
Devlet dairelerinden indirilmek istenen ‘Atatürk’ün resimlerinin yerine ‘George Washinton’un resimlerini asın.
‘Türkiye Cumhuriyeti’nin arkasına bir de ‘51’nci ABD eyaleti’ sıfatını ekleyin.
Ve hiç vakit kaybetmeden Kasım ayında yapılacak ABD Başkanlık seçimlerinde, T.C. vatandaşlarının ‘oy kullanması’ için başvuru yapın.
Gariban vatandaş, en azından ‘kime’, ‘ne için’, ‘neden’ oy verdiğini bilsin.
* * *
Obama mı, yoksa McCain mi?