Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

ABD nerede, Türkiye orada!..

6 Şubat 2007 tarihli medya haberlerine göre: Pentagon, ABD’nin Afrika kıtasındaki askeri faaliyetlerini yönetmek amacıyla Afrika Merkez Kuvvetler Komutanlığı (Afrıcom) kurmaya karar vermiş. Afrıcom’un çalışması kara kıtayı kapsayacakmış. Mısır bunun dışında, doğrudan ABD Merkez Kumandanlığı’na bağlı kalacakmış. Amaç, Afrika’da “barış ve güvenliği geliştirmek, ortak hedeflerden olan kalkınma, sağlık, eğitim, demokrasi ve ekonomik büyümeyi teşvik etmek”imiş. Sanki Irak, Afganistan ve Somali’nin, şimdi de Libya’da olanlar bilinmiyormuş gibi. Yine Başbakan Erdoğan’ın; 21 Şubat 2006, Grup toplantısında, “Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika inisiyatifinde rolümüz var. Burada bizim bir eşbaşkanlık görevimiz var.” Veya 13 Ocak 2009 Grup toplantısında, “Büyük Orta Doğu Projesi’nin amaçları bellidir ve o amaçların içerisinde Türkiye’nin üstlendiği görev de bellidir. BOP, Orta Doğu’da barışı sağlamak için kurulmuştur ve bölgenin ekonomik kalkınmasına, özgürlüğüne, kadın haklarına yönelik iyileştirmeleri hedeflemektedir. BOP çerçevesinde Türkiye de Eş Başkanlık görevini üstlenmiştir” dediği gibi. Devam edelim. Bush, Afrıcom’un 30 Eylül 2008’de işbaşı yapmasını istiyormuş. Buna göre birçok Afrika ülkesinde yeni askeri üs açılacakmış. 11 Eylül 2001’den sonra Pentagon, Pan-Sahara İnisiyatifi kurulmuş. Şu anda Trans-Sahara, Anti-Terör İnisiyatifi’ni yönetiyor. Bu sayede ABD askeri personeli, petrol zengini Afrika ülkelerinde “terörle mücadele” adına rahatça dolaşabiliyor. Neticede Nijerya, ABD’ye petrol sağlayan ülkeler arasında ilk beş içine girmiş. Cezayir, Angola ve Gabon ise ilk 15’de. Sahra-altı Afrika’sında ham petrol üretimi 2000 yılında, günlük 4 milyon varili geçmiş. Bu İran, Venezuela veya Meksika’dan daha büyükmüş. Ulusal İstihbarat Konseyine göre, Gine Körfezi’nden petrol ihracatı, 2015 itibariyle ABD ithalatının yüzde 25’ine ulaşacakmış. Sudan’ın bölünmesi, Nijerya’da yaşanan terör eylemleri ve bölüneceği yorumları dikkat çekiyor. Tunus, Mısır, Yemen gibi ülkelerde yaşanan kanlı ayaklanmalar, Kaddafi rejiminin tasfiyesiyle Libya kaynaklarına el konulması, ülkenin bölünme sürecine girmesi, dış kışkırtmayla Suriye’de başlayan isyan ve akan kan, İran’a yönelen kuşatma ve baskılar, Rusya ve Çin’in karşı koyuşu, bölgemizde gerilimi alabildiğine tırmandırıyor. Bunlar Orta Doğunun yeniden şekillenmekte olduğunun belirtisi olsa gerektir. “Arap baharı” denilen yıkım başladığında, Türkiye en öndeydi. Sanki bu işin planını biz çizdik. Libya devletinin yıkılmasına uçak ve gemiyle katıldık. İzmir harekatın idare üssü oldu. Hasılı Afrika; Somali, Mısır, Tunus, Libya siyasilerimize yol oldu. Afrika boynuzu denilen, ABD için stratejik önemi çok büyük olan Somali için çırpınıyoruz. Vizeler kaldırılıyor. Türkiye iş arayanların istilasına uğradı. Ülkemizde, devletten yardım alan, çeşitli illere dağıtılmış, binlerce yabancı yaşıyor. İşte küçük bir hesap: Afrika (bütün ülkeler) ithalatımız (Mısır dahil) 2006’da 5.5, 2010’da 3.8 milyar dolar. İhracatımız 2006’da 3.2, 2010’da 6.7 milyar dolar. Mukayese için Suriye’ye bakalım. Ticaret hacmimiz; 2006’da 0.9 milyar dolar iken, 2010’da 2.4 milyar dolara çıkmış. Kayıt dışı olanı hariç. Irak göstergesi de böyle. İşgalci ABD vahşetini destekledik. “Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliği kırmızı çizgilerimiz” dedik. Ama şimdi, PKK hâmisi Barzani ve Irak’ı bölen ABD tarafındayız. Türkmenler susturulduğu, liderleri katledildiği halde. Kazanan sadece ABD emperyalizmi değil mi? Bu tabloya rağmen, ABD nerede, Türkiye orada olmalı diyenler çıkabilir. Onlara uzaklara gitmeden evimize bakalım deriz. Evet evimize... PKK’yı Kandile yerleştiren, koruyan, devletimize ortak etmeye, Ermeni soykırım yalanını tanımaya, Patrikhanenin ekümenliğini ve tüzel kişiliğini kabule, Barzani yönetimini tanımaya, Kıbrıs’ı Rumlara vermeye, TSK’yı çökertmeye, Komşumuz Suriye, Irak ve İran’la çatışmaya, zorlayan, ağır baskılar yapan ABD değil mi? Bütün bunlar evimizde yok edilmek değilse, nedir? Afganistanlara, Afrikalara gitmeye ne hacet... Neticede yüzümüzü Afrika’ya, sırtımızı Türk Cumhuriyetlerine döndük. Dünya ticaret ve siyasetinin merkezi Orta Asya’ya kayarken. Padişahımız, “Uyan ey gözlerim gafletten uyan” demiş. Ama...

Yazarın Diğer Yazıları