ABD mi; zinhar işi olmaz darbeyle!
Sabah haberlerinde denk geldim;
"Türkiye'yi ilgilendirmeyen konu"ları konuşup tartışacak halimiz yok ya; varsa yoksa iddia olunan(!) Erdoğan-Obama görüşmesi üzerine gaipten kulisler vardı gündemde.
"ABD Türkiye'de darbeye mi hazırlanıyor" polemiği çerçevesinde bir gazeteci şöyle dedi:
- Niye yapsın canım! ABD böyle bir şey yapmaz! Uluslararası ilişkilerde 'ben seni istemiyorum, sen git öteki gelsin' diye bir şey olmaz. Asıl olan ülkelerin çıkarlarıdır.
Doğru, uluslararası ilişkilerde asıl olan devletlerin çıkarlarıdır. Peki o çıkarlar çatıştığında; ya da şöyle sorayım "müttefiki"nin çıkarları ABD'nin çıkarlarıyla çatıştığında ne olur?
Olmuşu var:
27 Mayıs... 12 Eylül...
Ne müttefikler gördük; sadece siyaset mezarlığına defnedilmekle kalmadılar, kimi idam, kimi linçle canlarından da oldular...
Hoş, "AKP artık ABD'nin çıkarlarına hizmet etmiyor" demiyorum. Kaldı ki bu saatten, yani ülkeyi çıkmasının hiç de kolay olmadığı bir bataklığa soktuktan, geri dönüşü kanlı onca adım attıktan sonra etmese ne olacak!
Dediğim şu;
"Son kullanım tarihi"nin geçtiğini sezdiği anda ABD, Türkiye'de de dünyanın herhangi bir yerinde de darbe yapar. Hiç Şili'den, Kamboçya'dan yahut Saddam'ın, Kaddafi'nin akıbetlerinden bahsetmeyeceğim. Dedim ya, bu topraklarda sayısız ve hazin örneği var.
Johnson mektubu neydi?
TBMM, Kıbrıs'taki saldırıların "Türk soykırımı"na dönüşmesi üzerine İnönü hükümetine "müdahale" yetkisi verince; ABD alenen "Sovyetler'in önüne atmakla" tehdit etmedi mi hükümeti? İnönü neden onca hakarete rağmen "diplomasi" yolunu seçip, üstelik de iktidarını tehdit eden Johnson'un uçağıyla apar topar ABD'ye gitti sanıyorsunuz?
Dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'in binlerce kere günümüze taşınan "afyon pazarlığı"na dair notlarını hatırlayın. Amerikan Büyükelçisi'nin "haşhaş ekimini durdurun" talimatına uymayınca, elçiden "bundan çok fena neticeler doğacak" cevabını alan Süleyman Demirel'in 3 ay sonra alaşağı edilmesi darbe değil mi?
Ya hem Kıbrıs'a çıkarma yapıp hem de "ambargo" yüzünden ABD'ye nota vermesinden sonra "kanlı 1 Mayıs" gibi provokasyonlar dışında bir de bakanlar kurulu toplantısını "mum ışığında yapacak" derecede "muhtaç" hale getirilmesi?..
12 Eylül'e girmiyorum bile. Malum;
"Our boys have done it!"
Velhasıl, neredeyse "kapıdan kovulup da bacadan girmeye çalışarak" itibarımızı yerle yeksan ettiğimiz bir seyahate istediğiniz kadar "Amerikan rüyası" cilası atın;
Gerçekler -Adana'dayım- dün bu şehri bir kere daha acıya, yasa, feryada boğan 24 yaşındaki özel harekat polisi Volkan Çay'ın ay-yıldıza sarılı tabutunda saklı!
Anlayana...