ABD Kongresi’nden Türkiye raporu

ABD Kongresi’nden Türkiye raporu

ABD Kongresi, ABD-Türkiye ilişkileri yanı sıra Türkiye’nin iç meselelerini de konu alan bir rapor yayınladı. Rapor'da; Türkiye ekonomisinden asgari ücrete kadar birçok konuya yer verildi.

ABD Kongresi’ne bağlı Kongre Araştırma Servisi, İki ülke arasındaki gerilimler, ikili ilişkilerin geleceği hakkındaki soruları gündeme getirdi. Bu gerilimlerin ABD’nin, Türkiye''ye karşı yaptırımlara ve büyük yeni silah satışlarına ilişkin gayri resmi kongre bekletmelerine neden olduğu vurgulandı.

Oda TV’den Gamze İşler’in haberine göre; raporda Türkiye’nin mevcut ekonomisi ve siyasi ekosistemi şu başlıklarla ele alınmış:

ERDOĞAN YÖNETİMİ VE TÜRKİYE’NİN DÖVİZ KRİZİ

2021''in sonlarında artan para birimi krizinin, Türkiye’de büyük endişe yarattığı ve önemli bir enflasyonla karşı karşıya kalınmasıyla Erdoğan’ın, Türkiye''nin merkez bankasına faiz oranlarını düşürmesi için baskı yaptığı ifadeleri yer alıyor. Aralık ayında, faiz artırımlarını büyük ölçüde simüle edebilecek hayat pahalılığına ilişkin iç endişeleri hafifletmeye yönelik tedbirlerin açıklanmasıyla, Türkiye''nin para birimi dolar karşısında kaybettiği değerin bir kısmını geri kazandığı ancak, gelecekteki finansal istikrar belirsizliğinin korunduğu söyleniyor.

Yaşanan bu durumlar karşısında muhalefetin önde gelen politikacıları halkın artan hoşnutsuzluğunu gidermek için erken seçim çağrısında bulunduğu ibareleri yer alıyor. Ek olarak bazı gözlemcilerin özgür ve adaletli seçim yapılıp yapılamayacağını ya da “Hoşnutsuz Erdoğan” destekçilerinin muhalefet partilerine gerçekten oy verip vermeyeceğini konusunun tartışıldığı ve bazı kaynakların Erdoğan’ın sağlık sorunlarının ne olduğu sorgulandığı bilgisine yer verilmiş.

RUS S-400 ALIMI VE ABD TEPKİLERİ

Raporda, Türkiye''nin 2019''da Rus S-400 karadan havaya savunma sistemini satın alması, ABD-Türkiye ilişkilerinde önemli yankı uyandırdığı ve Türkiye''nin de F-35 Müşterek Serke Fighter programından çıkarılmasına yol açtığı şeklinde yorumlanmış. Türkiye’nin, Amerika Birleşik Devletleri ile ortaklaşa savaş uçağı havacılığını modernize edemezse, Rusya''ya veya diğer alternatif tedarikçilere yönelebileceği vurgusu var. Türkiye, Rus silah platformlarına geçiş yaparsa, Türkiye''nin stratejik yönelimi ve ABD/NATO üsleri konusunda savunma konularında NATO ile nasıl yakın bir şekilde bütünleşebileceği konusunda belirsizliğin oluşabileceği söyleniyor. Türkiye’nin stratejik olarak, savunma işbirliği için ABD ve NATO''ya, ticaret ve yatırım için Avrupa ülkelerine ve enerji ithalatı için Rusya ve İran’a sıkı sıkıya güvendiği ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizin bu bağları tehlikeye attığı bilgisi yer alıyor.

Türkiye''nin çevresindeki Suriye, Yunanistan, Kıbrıs ve Libya dahil olmak üzere bir dizi karmaşık ilişkisinin, Türkiye''nin daha bağımsız bir dış politika arayışında olduğu için ABD ve diğer kilit aktörlerle olan ilişkilerini etkiliyor. Türkiye’nin daha bağımsız bir dış politika arayışında olduğu ve bu sebeple ABD ilişkilerinin kilit faktör olduğu raporda yer alan bir diğer bilgilerden. S-400 işlemine ek olarak, son yıllarda bazı alanlarda Türkiye-Rusya işbirliği arttığı, bununla birlikte, Türkiye''nin (özellikle 2020''de) Rusya''ya karşı çeşitli çatışma alanlarında nispeten düşük maliyetle, doğal olarak üretilmiş drone uçakları ve Suriyeli paralı askerler, Türkiye-Rusya işbirliğinin kapsamlı olmaktan çok durumsal olduğunu öne sürülmüş.

Türkiye''nin Doğu Akdeniz''de Kıbrıs Cumhuriyeti (ROC) ve Greeve gibi ülkelerle yaşadığı gerilimler, bölgedeki bazı ülkelerle (Yunan, İsrail ve Mısır gibi) yakınlaşan bazı ülkelerle ilişkilerini olumsuz etkilediği şeklinde yorumlanmış. Bu bağlamda, bazı gözlemcilerin ABD''nin Türkiye''deki ABD ve NATO askeri varlıkları için alternatif üs düzenlemeleri araştırması yapması gerektiğinin savunulduğu yer alıyor.

ABD hükümetine ait düşünce kuruluşu Kongre Araştırma Servisi’nin yayınladığı rapora göre, Türkiye’de yaşanan döviz ve ekonomik krizin etkisiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan''ın büyük ölçüde otoriter ve kutuplaştırıcı bir yönetim benimsediği vurgulanıyor.

GENİŞ BİR MUHALEFET OLABİLİR

Rapor''da Erdoğan’ın Ağustos 2014 yılında Cumhurbaşkanı olduktan sonra, 2017 Referandumunda ve 2018 cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde pekiştirdiği gücünü artırmak ve bir “başkanlık sistemi” talep ettiği söyleniyor. Bu bağlamda raporda "Her iki seçimde de seçmen sahtekarlığı ve manipülasyonu su yüzüne çıktı” ifadeleriyle durum değerlendiriliyor. 15 Temmuz FETÖ''cü darbe girişiminden bu yana, "Erdoğan ve İslamcı eğilimli AKP’nin, kısmen MHP''nin parlamento desteğine güvenmeleri nedeniyle daha milliyetçi iç ve dış politika yaklaşımları benimsediği" vurgulanmış.

Raporda CHP ve Erdoğan ile AKP''yi eleştiren diğer bazı partilerin, Haziran 2023''te yapılması planlanan ve yürütme gücü üzerindeki yasama ve yargı denetimlerini güçlendirmeye odaklanan bir sonraki ulusal seçimler için geniş bir muhalefet platformuna yönelik bazı adımlar üzerinde anlaştığı bilgileri yer alıyor. Bu muhalefet çevresinde Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın olduğu vurgulanmış.

Yayımlanan raporda Türk hükümetinin 2016''daki FETÖ''cü darbe girişimine verdiği kitlesel tepkide FETÖ''cü on binlerce kişiyi gözaltına aldığı, askeri ve sivil kurumlarda kapsamlı değişiklikler yaptığı ve örgütle bağlantılı çeşitli işletmeleri, okulları ve medya kuruluşlarını devraldığı ya da kapattığı yazıyor. Ayrıca aynı raporda “Ekim 2021''de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye''yi sivil toplum figürü Osman Kavala''nın hapishaneden serbest bırakılmasını isteyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına uymaya çağıran bir mektup için ABD de dahil olmak üzere Batı ülkelerinden 10 büyükelçiyi sınır dışı etmekle tehdit ettiği de aktarılıyor. Kriz, "Büyükelçilerin Türkiye''nin egemenliğine saygı duymayı alenen kabul etmesiyle sona erdi" ifadeleri de var.

2021''de Erdoğan hükümeti, HDP’nin kapatılmasına ilişkin Anayasa Mahkemesi kararını takip ettiği ve HDP’nin kapatılmaya çalışılması raporun gündeminde yer alıyor.

ERDOĞAN’IN EKONOMİSİ GÜNDEMDE

Aynı raporda “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, faiz oranlarını yükseltmenin enflasyonu etkilediği, yabancı sermayeyi çektiği ve para biriminin değerini desteklediği şeklindeki geleneksel ekonomi teorisine iddialı bir şekilde meydan okudu” değerlendirilmesi yapıldı. Erdoğan’ın benimsediği yeni ekonomi modeli için, “Erdoğan, 2021''de Türkiye''nin merkez bankası başkanı ve maliye bakanını değiştirerek Türk maliye ve para politikasını kendi görüşleriyle daha uyumlu hale getirmeye çalışmış görünüyor” şeklinde yorumlandı.

Yaşanan para krizinin Türkiye açısından çeşitli sonuçlara yol açtığı vurgulanırken yapılan şu değerlendirme de göze çarpıyor:

“Tüketicilerin yaşam maliyeti ve bankalar ve özel sektör şirketleri için uluslararası borçlanma maliyeti çarpıcı biçimde arttı çünkü Türkiye, nüfusunun enerji de dahil olmak üzere temel ihtiyaçları için büyük ölçüde ithalata bağımlı ve çoğu dış krediler dolar cinsinden veriliyor. Bir Türk ekonomist, yüksek eğitimli Türklerin olası bir "beyin göçü" konusundaki endişelerini dile getirirken, düşük faiz oranlarına rağmen, bu krizden kaynaklanan panik ve belirsizlik ve artan maliyetler nedeniyle ekonominin büyümek yerine küçülebileceğini belirtti.”

ASGARİ ÜCRET VE ALIM GÜCÜ VURGUSU

Geçtiğimiz ay açıklanan asgari ücret konusundaki değerlendirme, raporda şöyle:

“7 Aralık''ta Erdoğan Türkiye''nin asgari ücretine %50 zam yapıldığını açıkladı. Muhtemelen zayıflayan lira göz önüne alındığında Türklerin satın alma gücünü artırmayı amaçlasa da, daha yüksek ücretler işverenlerin işten çıkarılmasına yol açabilir. 16 Türk resmi kaynakları faiz indirimlerini haklı çıkarabilecek bazı bilgiler sundu. Kasım 2021 tarihli bir merkez bankası finansal istikrar raporu, Türk bankacılık sektörü yeterince güçlü ve liranın değeriyle ilgili riskleri yönetmek için yeterli likit varlığa sahip. Diğer kaynaklar Türkiye''nin finansal sisteminin esnekliğini sorguladı.”

İlgili Haberler