Akılsızca davranışlar ve kendisinin parlaklığını reddedenler karşısında son derece tahammülsüzdü. Astlarına karşı çok otoriterdi; fakat, üstlerinin otoritesine saygı göstermeyi de reddederdi. Bu nedenle; gerek Jön (Genç) Türk hareketinde ve gerek orduda, yeteneğinin ve tecrübesinin kendisine hak kazandırdığı mevki ve rütbeleri alamadı. Fakat bu durum, belki de milleti felâkete götürmüş olan Jön Türk Grubundan kendisini uzaklaştırarak, siyasal kariyerinin vakitsiz olarak sona ermesinden kurtarmış oldu... (Jön Türk Yönetimi), Kemal’in İstanbul’da sürekli eleştirilerinden kurtulmak için, onu görevle çeşitli yerlere yollardı... Ama, nereye gönderilirse gönderilsin; temel askerlik bilgisi, emrindeki insanları anlamak, etkilemek ve yönetmek hususundaki olağanüstü yeteneği; onu aksilikler karşısında bile, zafere götürdü ve böylece, savaşı izleyen karışıklık (kaos) döneminde başa geçmeye itecek askerî üne kavuşturdu. İstiklâl Savaşı sırasında, aynı nitelikler, Türkleri zafere ulaştırmasını sağladı... Otoriter yaradılışı, sadece kendisinin haklı olduğu inancı, muhalefet kabul edememesi, normal insanları kendine çekebilme yeteneği gibi, kendisini fena bir çalışma ortağı, (fakat) iyi bir asker yapmış olan bütün bu nitelikler, şimdi, Türk zaferi için zorunlu olan kuvvetler birliğini gerçekleştirdi.
Ayrıca; yapılması gerekli ilk şeyleri öne almak, uzun vadeli ilkeleri kısa vadeli sorunların çözümünden sonraya bırakmak, siyasal kuvvetleri tahlil etmek ve kullanmak; nihayet köklü değişiklikleri, yol temizleninceye kadar ertelemek gibi daha önce bilinmeyen bir yetenek de gösterdi...
Sabır ve zamanlama duygusu gibi nitelikleri, Cumhuriyet yılları sırasında da kendisine çok yararlı olacaktı..."
Osmanlı’nın küllerinden
Türk milletinin yeniden doğuşu
Amerika Birleşik Devletleri kaynaklarından sunduğum örneklere göre, Atatürk’le ilgili değerlendirme ve yorumların büyük bir bölümü, sanırım, birbirini bütünleyen bir benzerlik ve uyumlu bir yaklaşım gösterir. Örneğin; Atatürk’ün ulusal kurtarıcı ve devlet kurucu rolü ön plânda ele alınır ve bir yandan, bir profesör (Eleanor Bisbee), Atatürk’ü "Yeni bir milletin büyük kurucusu..." olarak tanımlarken; bir araştırıcı uzman (Elain Smith), "Bütün çabaların kıvılcımı olarak, Mustafa Kemal, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntılarında nispeten çağdaş bir devlet meydana getirdi..." ifadesini kullanır; ya da, diğer bir profesör (Stanford Shaw), "... Kemal’in hayatının... özel amacı ve yönü, Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden Türk milletinin yeniden doğuşunu başarmaktı..." der. Bana göre; bu alanda belirtilen en anlamlı görüş ise, üç otoritenin (Büyükelçi Jozeph Grew, tanınmış yazar Hans Kohn ve Prof. Donald Webster’in) şu sözlerinde yansıyor: "Yeni Türkiye, Mustafa Kemal’in eseridir." Bu nedenledir ki; Profesör, tanınmış kitabına "Atatürk Türkiyesi" adını vermiştir.
(Devam edecek)