Osmanlı İmparatorluğunun ekonomik refahı iç kalkınma ile değil, yağma ve ganimetler yolu ile olmuştur. Buna göre, ikinci ilkeyi ortaya koyabiliriz: Türkiye’nin mutluluğu, fetihlere değil, iç kalkınmaya dayanmalıdır. Kemal’in düşüncesi, iç kalkınma ile zenginleşen nispeten küçük bir ulusal devlet kurmaktı. Üçüncü ilkeye gelince; iç kalkınma, ancak modern, endüstrileşmiş ve bilimsel nitelikli bir topluma dayanabilirdi. Bu amaca ulaşmak ve Türkiye’deki iktidar boşluğuna büyük devletler yönelmeden önce bunu gerçekleştirmek için, nispeten kısa bir sürede top yekûn bir devrim; dolayısıyla, yeni değerler, yeni kuruluşlar ve yeni bir Türk tipi gerekli idi; bu yeni Türk’ün prototipi Kemal’di. Kemal, ister askerî, ister sivil alanda, teknolojinin sosyo-politik ve ekonomik bir bütünün ayrılmaz bir parçası olduğunu açıkça kavramış olmalıdır. Modern teknolojiyi benimsemek, (aynı zamanda) sosyal ve siyasal reformları da gerçekleştirmek, diğer bir deyişle, top yekûn devrim demekti. İnsan, Kemal’in yargısının askerî savunmadan kaynaklandığına hükmeder; çünkü, Türkiye, büyük devletlerin uzun süreden beri göz koydukları bir bölge idi. Kendisi, modern bilim ve endüstri olmaksızın, çağdaş bir askerî teşkilâta sahip olmanın mümkün olmayacağının bilincinde idi. En önemlisi, Kemal, ülkenin insan gücünün en verimli şekilde kullanılmasını sağlamak için büyük ölçüde yenileştirilmiş bir siyasal ve sosyal sistem kurmadan, modem bir bilim ve endüstri ortamını gerçekleştirmenin imkânsız olduğunu biliyordu. Okuma yazma bilmeyiş, insanı güçsüz bırakan hastalıklar, dinsel katı inançlar ve kadere boyun eğiş, kadınların aşağılanmış durumu; bütün bunlar gitmeli idi, hem de hızla. Böylece, otoriter bir liderliğin zorunlu olduğu belli oldu. Çünkü; bu değişikliklerin çoğu başlangıçta boşa gitmeyecekti. 19 Mayıs 1919’da Samsun kıyısına ayak basan, işte bu adamdı: kesin hareketli, heyecan verici tek amaçlı ve neyin gerekli olduğunu sezebilme yetenekli bir adam. O sırada 38 yaşında idi. Kıyıya çıkınca; dört gün önce İzmir Bölgesinde başlayan Yunan istilâsı kendisine bildirildi.
Hiçbir tahrike dayanmayan ve Mondros Mütarekesi şartlarına aykırı olan bu saldırının, yorgun halkını, Türkiye’den arta kalanı kurtarmak amacıyla son bir umutsuz hareket için ateşleyebilecek bir kıvılcım olabileceğini derhal kavradı. Kemal, yine, tam bulunulması gereken yerde idi..."
Dankwart A. Rustow: Yaradılış
ve eğitim bakımından bir
hareket adamı idi
Amerikalı Profesör Dankwart A. Rustow, Atatürk ve ülkemiz ile ilgili yazılan dolayısıyla, sınırım, en fazla tanıdığımız bilim adamlarından biridir. Bazı görüşlerini paylaşmamakla beraber, Prof. Rustow’un takdire değer incelemeleri olduğunu söyleyebilirim. (Devam edecek)