Cünkü; onun hareketleri, ta başından beri, uluslararası sorunları ve bunların Türkiye’ye etkilerini dikkate almak gerektiği üzerindeki ilgi ve uyanıklığını gösterir. 1938’de Mustafa Kemal’in ölümü, büyük bir kayıp olmuş ve Türk milleti için derin bir şok etkisi yapmıştır... Atatürk, XX. yüzyılın büyük insanlarından biri olarak kalacaktır. Bu eserin yazarı, diktatörlüğü ve otoriter metotları hoş görmemekle beraber; eğer ulusça hayatta kalınacaksa, millî hareketin ilk günlerinde başta kuvvetli bir iradenin varlığının gerekli olduğunu itiraf etmek zorundadır..."
Richard Robinson:
Kemal olmaksızın şimdi
bir Türkiye olmayabilirdi
Atatürk ile ilgili Amerikan kitapları arasında, bir öğretim görevlisi yazarın (Richard D. Robinson) Birinci Türkiye Cumhuriyeti adlı eserini de dikkate değer bulurum. 1963’te yayımlanan bu eserde şu görüşler göze çarpıyor: "...Şu anda, zamanca geriye, 1915’e, yeni Türk’ün prototipi olan Kemal’in bir Millî Kahraman olarak ortaya çıkışını mümkün kılan olaylar dizisinin başladığı döneme dönüyoruz. O dönem olmasaydı, Kemal’in siyasî iktidara yükselmesi belki de düşünülemezdi ve Kemal olmaksızın da, şimdi bir Türkiye olmayabilirdi... Kemal’in hayatının ilk aşamalarına askerlik hâkimdir ve kendisinin askerî deha sahibi olduğu hususunda hiç şüphe yoktur. Âmirlerinin gözünde popüler olmamasına rağmen, çabuk yükseldi. Askerî dehası en iyi olarak şu beş nitelikle tanımlanabilir:
1) Kişisel cesaret, 2) Başkalarının hareketlerini sezebilme yeteneği, 3) Sabır ve kendi hareketlerinin en etkili olabileceği zamanı kavrayış (iyi zamanlama.) 4) Kendi gerçek hedefini açığa vurmadan, başkalarını çeşitli yönlerde inandırıcı biçimde aldatabilme yeteneği. 5) Hasım kuvvetlerin nispî gücünü objektif biçimde ve doğru olarak değerlendirme kabiliyeti (gerçekçilik). Kemal’in adını çevreleyen destanca öykülerin hayat kazandırdığı cesareti, belki de kendine olan çok gelişmiş güveninden ve (yönetimdeki) amatörler ile politikacılara karşı beslediği hor görme duygusundan kaynaklanıyordu. Kendisi kuvvetli inançlı, kesin kararlı ve kararsızlığa tahammülsüz bir adamdı.. Geçmişe bakarsak; Kemal’in düşünceleri, psikolojik kökenleri ne olursa olsun, tam anlamıyla mantıklı görünümdedir.
Bu düşüncelere temel olan ilk ilke, Osmanlı İmparatorluğunu daha ufak, kültürel bakımdan daha uyumlu ve siyasal yönden daha yaşama güçlü bir Türkiye halinde küçültmek ve bütün emperyalist isteklerden veya kaybedilmiş toprakları geri alma iddialarından vazgeçmekti. Bu davranış, geçmişteki Osmanlı politikasından çok önemli bir ayrılış demekti.
Osmanlı İmparatorluğunun fetihlerden yararlanarak hayatta kaldığını ve başkalarının sırtından kazandığını hatırlayalım.
(Devam edecek)