ABD KAYNAKLARINDA ATATÜRK (15 Ocak 2014)

ABD KAYNAKLARINDA ATATÜRK (15 Ocak 2014)

İmparatorluk yıkıntılarından nispeten çağdaş bir devlet meydana getirdi

Sonuç, bütün ülkede, özellikle Osmanlı Ordusu birliklerinin bulunmadığı yerlerde, millî mukavemet gruplarının ortaya çıkışı oldu. Bu dağınık mukavemet grupları (Kuva-yı Milliye), değişik büyüklükte idi ve her ne kadar kahramanca ve iyi savaşmışlar ise de; Yunanlılara karşı etkili bir harekât, ancak merkezî bir yönetim ve koordinasyonla başarılabilirdi. Bu ihtiyaç, Yunanlıların İzmir’e çıkmasından dört gün sonra, Kuzey Anadolu’da Samsun’a ayak basan Mustafa Kemal tarafından karşılandı ve böylece, bu grupları bir ulusal hareket çerçevesinde birleştirme yolundaki zor işlem başladı. Bu hareket bir ordu, bir fiili hükümet ve bir dış politika meydana getirdi. Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), Gelibolu ve Suriye’de İngilizlere karşı kazandığı askerî başarılarla o sırada bütün Türklerin gözünde büyük bir kahramandı ve Türkiye’nin aşağılanmış koşulları altında, müttefik esareti saydıkları duruma mukavemet etmek isteyenler için de bir umut sembolü idi... Bir buhar silindirinin düzleştirici etkisini andıran taktiği, derin sezgi gücü, ölçülü diktatörlüğü ve kendisini izleyenlerin yardımı ile, bütün çabaların kıvılcımı olarak Mustafa Kemal, Osmanlı imparatorluğunun yıkıntılarından nispeten çağdaş bir devlet meydana getirdi... Çekici kişiliği ve kuvvetli azmi ile ihtiraslı bir genç olan Mustafa Kemal, Genç Türk ihtilâlinde aktif bir rol oynamış ve I. Dünya Savaşında askerî bir kahraman olmuştur. Böylece; 1918 yenilgisi ile Türkiye’nin yere serildiği sırada, Mustafa Kemal’in dinamik liderliği, iyi belirlenmiş ve sınırlanmış amaçları ve Türkiye’nin bağımsız bir devlet olarak varolma hakkı üzerindeki sarsılmaz ısrarı, Türk’ün hayatta kalmasını mümkün kılmıştır...
Mustafa Kemal’i eleştirenler, genellikle, onun kişisel (özel) hayatına, otoriterliğine, yolunu açmak için giriştiği dolambaçlı politik manevralarına saldırırlar. Bununla beraber; bu eserin yazarının (Elaine Smith) görüşüne göre, yeni bir milletin bir büyük kurucusunun değerlendirilmesindeki ölçüler, o kişinin özel hayatı ve davranışlarında bulunacak unsurlar değil; fakat, ilke olarak onun felsefesi, amaçlarını gerçekleştirme metotları, yönetim yeteneği, insanları yönlendirme bilgi ve becerisi ve bir millete rehberlik için zorunlu siyasal ileri görüşlülüğüdür... Mustafa Kemal, plânlı bir liderdi. Felsefi fikirlerinin (bana göre, bazılarının) orijinal olmadığı doğrudur; fakat, büyük Türk Sosyolog ve Filozofu Ziya Gökalp’in siyasî öğretilerini benimsemiş ve onun nazarî fikirlerini bir devletin pratik alanda kurulması yolunda uygulamaya çalışmıştır... Gökalp, ulusu kurtaracak büyük bir lider arayışında idi. Gerçekten; bazı fikir ayrılıklarına rağmen, Gökalp, Mustafa Kemal’de Türkiye’nin kurtarıcısı olabilecek büyük bir lider kişiliği görmüştür...
Atatürk, bir birey, bir kişi olarak değil; daha ziyade, bir düşünce, bir felsefe örneği olarak tanımlanmalıdır... Atatürk, her ne kadar güçlü bir milliyetçi idi ise de bu milliyetçiliğin uluslararası faaliyetlerin dışında kalma şeklinde düşünülmesi yanlış olur. (Devam edecek)