Mektuplarda daha çok alışılmış hitap şekli, sanırım, "Aziz Cumhurbaşkanı"dır. Nitekim bundan sonra vereceğim iki örnek böyle başlar. Ama, Roosevelt’in hitap şekli, kanımca, daha samimî. Mektubun içeriği şöyle: "Birkaç akşam önce, White House’da bir film gösterisinde hazır bulundum... (Filmlerde görüldüğü üzere) nispeten çok kısa bir sürede başarmış olduğunuz olağanüstü birçok eseri seyrederken duyduğum büyük heyecanı size söylemek isterim. Sizi evinizde iken ve kumsalda küçük kızınızla (Ülkü’yü kastediyor olmalı) oynarken gösteren filmleri izlemekten özellikle mutlu oldum. Çok az olan dinlenme anlarımda, bana göndermek nezaketinde bulunduğunuz Türk posta pulu koleksiyonunu inceliyorum. Bu pullar üzerindeki manzaraları bir gün kendi gözlerimle görmeyi ümit ediyorum"
Kennedy’den deklarasyon
İkinci örnek, Başkan Kennedy’den. Başkan, Atatürk’ün ölümünün 25. anma yılında, 1963’te, şu deklarasyonu yayınlar: "Atatürk adı, bu yüzyılın büyük devlet adamlarından birinin tarihî başarılarını akla getirir... Çöken bir imparatorluktan özgür bir Türkiye’nin meydana gelmesi ve o zamandan başlayarak yeni Türkiye’nin bağımsızlığını gururla ilân etmesi ve sürdürmesi, Atatürk’e ve Türk halkına şeref kazandırır. Kuşkusuz, kendi ulusal varlığına güven konusunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşundan daha başarılı bir örnek yoktur. Atatürk, Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasında geleneksel olarak varolan dostça ilişkilerle derinden ilgili idi. Demokratik hükümetlerimize önem vermiş ve bir defasında kâhincesine, şimdi dostuz ve gelecekte daha yakın dostlar olacağız, demişti"
Üçüncü örnek, Başkan Ronald Reagan’dan. Reagan, Atatürk’ün Doğumunun 100. Yıldönümünü kutlama vesilesi ile yayımladığı mesajda şu noktalara değiniyor: "Atatürk, savaş ve barış zamanlarında büyük bir önderdi. Kendi vatandaşlarının kalbinde başta gelirdi ve (hâlâ da) öyledir. Türkiye ve halkı için Atatürk’ün Doğumunun 100. yılı, 1776’nın 200. yıldönümü bizim için olduğu kadar önemlidir. Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye Cumhuriyeti, bir nesilden daha uzun bir süreden beri dost ve müttefik bulunmaktadır. Harry Truman’dan başlayarak, her Amerikan Başkanı, güçlü ve istikrarlı bir Türkiye’yi, Amerikan siyasetinin en önemli bir amacı olarak görmüştür..."
Grevv: Hayret verici devrim
Şimdi de, yurdumuzda bulunmuş iki Amerikalı diplomatın Atatürk’le ilgili görüşlerini kısaca aktaracağım. 1927-1932 döneminde Türkiye’de Amerikan Büyükelçisi olarak hizmet gören Joseph C. Grevv’un tuttuğu günlüklerde gözüme çarpan pasajlara göre, "Bu hayret verici devrim, 1776’da bizim ülkemize ilham veren milliyetçilikle aynı yoğunlukta olmak üzere, kesin ve etkili bir milliyetçilik sayesinde gerçekleşmiştir; fakat, en büyük çapta, ülkeden yabancı saldırganları sürüp atan, Avrupa’nın Hasta Adamı’nı tedaviye koyulan ve onu devamlı olarak iyiye götüren ve güçlü kılan, bu ülkenin babası Mustafa Kemal’in eseridir... Büyük insanların çoğunda olduğu gibi, büyük işler başarmak için Gazi’de de büyük insanlara yaraşır bütün nitelikler vardı..."
(Devam edecek)