Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

ABD işine geldiği gibi…

ABD, Türkiye’yi “NATO mütefikiymiş, önemli bir konumdaymış, değerliymiş, dostmuş” gibi söylemlerle oyalayarak, hiç bir insani ve ahlaki değeri dikkate almadan, sadece kendi çıkarları yönünde hareket etmeye devam etmektedir.

Bu bildik duruma, Afganistan savaşında, Libya operasyonunda, Irak’ın işgalinde, Filistin/Gazze felaketinde İsrail’e verdiği sorumsuzca ve her türlü insani değerlerden uzak sınırsız desteğinde de şahit olunmuştur.

Suriye’de uyguladığı politika da bunlardan farklı değildir. PKK/YPG/SDG terör örgütü için hiç bir şekilde geri adım atmayacağını açıkça ortaya koymuştur. Türkiye’nin güvenliğini ve bekasını yok sayan davranışlarına devam etmesi, artık tolere edilemeyecek bir mecraya girmiştir. Bu nedenle yeni stratejiler uygulamamızın kaçınılmaz bir duruma geldiğini söylemek mümkündür.

PKK/YPG/SDG’ye verdiği destek kabullenilemez

PKK’yı terör örgütü olarak kabul ettiğini ve Türkiye’nin PKK’ya karşı mücadelesinin haklı olduğunu söylese de, başka yollardan ve başka isimler altında bu örgüte ve onun uzantılarına destek vermeye devam etmektedir. PKK’nın Suriye’deki ismi olan YPG/SDG’yi IŞİD’le ‘sözde’ mücadelede müttefiki olarak görüp, Suriye’nin Kuzey Doğusunu ve kuzeyde bazı bölgeleri birlikte kontrol etmeye devam etmektedir.

Erbil’e getirdiği malzemeleri batıya, Suriye kuzeyine geçirerek, kontrol altında tuttuğu yerleri sürekli güçlendirmektedir. Terör örgütüne eğitim vermekte, danışmanlık yapmaktadır. Onları organize etmiş ve teşkilatlandırmıştır.

TSK’nın teröristle mücadele için uçurduğu Suriye’nin kuzeyindeki SİHA’sını, ABD askerlerine yaklaşarak tehdit oluşturduğunu bahane ederek, düşman uçağı olarak nitelendirip, bugüne kadar hiç bir NATO müttefiki için reva görmediği düşmanlığı Türkiye’ye karşı yapmıştır. Bu durum kabul edilemez.

Gerçi düşmanları için uyguladığı CAATSA yaptırımlarını, sözde müttefiki Türkiye’ye karşı uygulayan, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki varlığını ve operasyonlarını, kendi ülkesinin ulusal güvenliğine tehdit olarak gören bir ülkenin bunu yapmasını sürpriz olarak da görmemek gerekir. Ancak Türkiye’nin bu olaya gösterdiği tepki yeterli olmamıştır.

12 şehit verdiğimiz saldırının arka planı

Irak’ın kuzeyindeki ileri üs bölgelerine PKK’nın yaptığı saldırıların acısı devam ederken, ABD danışman askerlerinin PKK/YPG/SDG teröristlerine verdikleri silah eğitimleriyle birlikte düzenledikleri ve icra ettikleri tatbikatın görüntüleri basında yer almıştır. Acımızın çok taze olduğu bir zamanda dahi bunların dünya kamuoyuna ifşa edilmesinin de maksatlı olduğuna kanaat getirilmiştir. Amacının, bu terör örgütüne olan desteğin ve birlikteliğin, her hâl ve ortamda devam edeceğini göstermek, örgüte moral, Türkiye’ye de gözdağı vermek ve onu yıldırmak olduğu düşünülebilir.

Irak’ın kuzeyinde ileri üs bölgelerindeki birliklerimize yapılan saldırıların, çok zor arazi ve hava şartlarında yapıldığı ve bunun baskın tarzında icra edildiği ve şartların her iki taraf için de söz konusu zorlukta olduğu dikkate alındığında, bu eylemi PKK’nın tek başına yapmasının neredeyse mümkün olamayacağı söylenebilir.

Teröristlerin elindeki silahlar, sahip oldukları teçhizat, kullandığı düşünülen gece görüş cihazlarının niteliği ve menşei düşündürücüdür. Ayrıca bunları etkin olarak kullanabilmeleri için, danışmanlardan eğitim almalarına ve bunun tatbikatını da yapmalarına ihtiyaç duymuş olmaları gerekir. İlaveten, bu teröristlere yerden, havadan ve uydular vasıtasıyla istihbarat ve görüntü desteği sağlandığı, hatta yönetildiği de akla gelmektedir.

Bu düşünceler ışığında olayın tüm boyutlarıyla incelenmesi, hem ders alınarak tekrarına fırsat vermemek, hem de kasıt varsa, müttefikimiz olan ülkeye karşı alınacak tedbirleri ve uygulanacak politika ve stratejileri belirlemek açısından önemli olduğu değerlendirilmektedir.

PKK/PYD/SDG yapısına özerklik

kazandırma çalışmaları

Terör örgütü PKK/YPG’nin siyasi kolu Demokratik Suriye Meclisi, Washington ve uluslararası kurumlarla ilişkilerini geliştirmek için, ABD merkezli halkla ilişkiler firmasıyla lobi sözleşmesi imzaladığı haberi alınmıştır.

Haberde, lobi şirketinin PKK/YPG’nin Suriye’de oluşturduğu sözde özerk yönetime vereceği hizmetlerin içinde, ABD Kongresiyle, komitelerle, bakanlıklarla ilişki kurulması ve görüşmeler düzenlenmesinin de bulunduğu belirtilmektedir. Ayrıca önde gelen dini ve sivil toplum kuruluşları ve medyayla ilişkilerin sağlanması, BM kurumlarıyla ve insan hakları organizasyonlarıyla toplantılar düzenlenmesi de söz konusudur.

Şirketin, sözde Rojava özerk yönetiminin haklarının güvence altına alınması, korunması ve tanınması için çalışacağı da ifade edilmektedir.

Görüldüğü üzere ABD bölgede kalıcıdır. Kalıcı olmakla birlikte PKK/YPG/SDG’yle müttefiktir. Aynen İsrail’in bölgedeki varlığını koruduğu ve vekili olarak gördüğü gibi, terör örgütü de onun bölgedeki vekilidir. Onun varlığını devam ettirmek ve kalıcı kılmak için çalışmaktadır.

Demek ki oluyormuş!

ABD Başkanı Biden, bir yandan İsrail'e, Gazze’deki sivil can kayıplarını en aza indirmesi çağrısı yaparken, diğer yandan da ona silah satmak için Kongre'nin onay sürecini ikinci kez atlamıştır. Özellikle mühimmat konusunda sıkıntı çeken İsrail’e, sanki “daha fazla insan öldürün” dercesine mühimmat vermeye devam etmektedir.

Açıklamaya göre, İsrail'e derhal satış yapılmasını gerektiren acil bir durum olduğuna karar verilerek, Kongre incelemesinden geçirme gerekliliğinden feragat edildiği, söz konusu askerî malzemelerin ve hizmetlerin ulusal güvenlik çıkarları doğrultusunda İsrail hükümetine derhal satılmasını gerektiren acil durumun mevcut olduğuna dair Kongre'ye ayrıntılı gerekçeler sunulduğu ifade edilmiştir.

Demek ki bizim F-16 projesini yönetimin desteklediği, ancak Kongre’den geçirilemediği koca bir yalanmış. Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasından dolayı, müttefikinin ihtiyacının karşılanmasında zaruret olduğu gerekçesiyle Başkan onay verebilirmiş. Bunu da dikkate almakta yarar vardır.

Yazarın Diğer Yazıları