İsrail-Filistin savaşı, son haftalarda yaşan bir dizi gelişme ile İsrail adına dramatik bir sona doğru ilerliyor. Axios'un haberine göre ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, çalışanlarından Gazze savaşının sonunda “Filistin devletinin ABD ve uluslararası alanda olası tanınmasına ilişkin politika" seçeneklerini gözden geçirmelerini istedi. Tahmin edilebileceği üzere bu “son derece hassas” bir konu. Zira ABD'nin uzun süredir devam eden politikası, Filistinlilerin devletleşmesini ancak “İsrail ile Filistin Yönetimi arasında doğrudan müzakereler” sonrasında destekleme yönündeydi. Açık söylemek gerekirse bu ihtimalin gerçekleşmesi hiç de olası değil.
İsrail Lideri Benjamin Netanyahu ve İsraillilerin pek çoğu egemen bir Filistin fikrine “şiddetle” karşı çıkıyor. Henüz resmiyet kazanmasa da bu olasılığın, Filistin devletinin bazı Avrupalı ülkeler tarafından tanınmasının ardından gündeme gelmesinin altını çizmek gerekir.
Politico'nun haberine göre İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron, Filistin'in BM'de tanınması için “bastırmayı düşünüyor”. Cameron bu hafta yaptığı açıklamada “Bir Filistin devletinin neye benzeyeceğini, nelerden oluşacağını ve nasıl işleyeceğini belirlemeye başlamalıyız” ifadelerine yer verdi.
Netanyahu, Ocak ayı ortasında, hükümetinin Gazze Şeridi üzerindeki otoritesinden vazgeçen hiçbir senaryoyu kabul etmeyeceğini açıkça belirtti. Bir sosyal medya paylaşımında “Ürdün'ün batısındaki tüm topraklar tamamen İsrail güvenlik kontrolünde kalancak. Bundan asla ödün vermeyeceğim” dedi. Eğer durum buysa, Filistin devletinin önündeki yol nedir? Yorumcular ne diyor?
The New York Times köşe yazarı Thomas Friedman'a göre Filistin'in tanınması ABD'nin “Orta Doğu'da genişleyen krizi” çözme çabasının bir parçası olarak kabul edilmeli. Gazze ve Batı Şeria'yı kontrol eden “askerden arındırılmış” bir devletin İsrail tarafından kabuk görmesi için “bu devletin yaşayabilir olmasını ve İsrail'i asla tehdit edememesini sağlayacak güvenlik yeteneklerine sahip olmaması” güvence altına alınmalı. Fakat İsrail'in güvenliği için olumlu sonuçlar doğuracak bu ihtimalin bile İsrail tarafından kabul edilmeyeceği ön görülüyor.
National Review analistlerinden Noah Rothman, geçenlerde gündeme gelen söz konusu seçenek hakkında “Dışişleri Bakanlığı aklını kaçırdı” diye yazdı. Böyle bir tanımanın İsrail-Suudi Arabistan yakınlaşmasını sağlamak gibi faydaları olsa da İsrail'in güvenlik sorununu çözmeyeceğini iddia eden uzmanların sayısı da bir hayli fazla ve Rothman da bunların başında geliyor. O konu hakkında kaleme aldığı yazısında “Hamas'ın saldırıları sonrasında Filistin'i egemen bir devlet olarak kabul etmek, Filistin Yönetimi'ne itidal empoze etmeyecektir. Aksine silahlı saldırıları meşru kılarak terörün önünü açacaktır” ifadelerine yer verdi.
İsrail merkezli Haaretz Gazetesi'nde dün yayınlanan bir yazıda ise “İsrail bir Filistin devletine evet demelidir” denildi. Bu oldukça ilginç bir gelişme: İsrail'de yayın yapan bir Yahudi Gazetesi, Filistin'in tanınmasını istiyor, bu gerçekten fazlasıyla "garip."
Beri yandan ABD ve İngiltere tarafından yapılan son açıklamalar “İsrail-Filistin çatışmasında diplomatik ayak sürümeye geri dönmenin mümkün olmadığını” kabul etme işaretleri veriyor. Netanyahu ve diğer İsrailli liderler on yıllardır bir Filistin devletinin kurulmasına izin vermemek için direniyorlar. Fakat bu artık savunulabilir bir durum olmaktan çıkmışa benziyor. Zira Netanyahu'nun diplomatik engellemeleri 7 Ekim'de tabiri caizse elinde patladı. Sonraki İsrail operasyonları da İsrail'i uluslararası kamuoyunda giderek daha da yalnızlaştırıyor. Pek çok uzman, ortaya çıkan bu durumu Filistin'in tanımasını “acil bir gereklilik” haline getirdiğini iddia ediyor.
BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Axios'ta çıkan bir analiz, ABD'nin BM'nin Filistin'i tam üye devlet olarak kabul etmesine izin vermek de dahil olmak üzere birkaç farklı seçenek üzerinde çalıştığından bahsediyor. Bilindiği üzere Filistin, 2012 yılında BM'ye “gözlemci devlet” olarak kabul edilmiş ancak tam olarak tanınmamıştı.
Washington merkezli Free Beacon'ın haberine göre, tanıma yönünde atılacak herhangi bir adım Amerikalı muhafazakarların sert muhalefetine maruz kalacak. Temsilciler Meclisi üyelerinden Tom Emmer böylesi bir adımın “Orta Doğu'daki en güçlü müttefikimize yapılacak büyük BİR ihanet olacağını” belirtirken Senatör Tom Cotton ise bir Filistin devletinin “Küresel terörizm için bir yerleşim bölgesi ve İsrail için varoluşsal bir tehdit” olacağını iddia etti.
The Times of Israel'in haberinde ise ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Filistin'in tanınması konusunu açıktan tartışmaktan kaçmasında ABD'li senatörlerin tepkisi olduğu belirtiliyor. Ne de olsa ABD, İsrail-Filistin çatışmasında resmi politikası olarak uzun zamandır “iki devletli çözümü” destekliyor.
ABD Dışişleri Bakanlık sözcüsü Matt Miller medyada çıkan haberler üzerine “Bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını desteklediğimizi açıkça ifade ettik. Bu bir süredir ABD'nin politikasıdır. Önemli olan bunun hangi şartlarda ve nasıl olacağıdır” açıklamasında bulunarak oldukça diplomatik bir yolu seçmiş oldu. Şimdi bütün gözler kıta Avrupası ve ABD'nin atacağı resmi adımlarda. Bunların da ne olacağını görmek için biraz daha vakte ihtiyacımız var gibi duruyor.