Abant'ın üç maymunları
Bağlı medyalarından, bağlı üniversitelerinden "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" imzalı ve fakat özünde PKK'nın hiç de akademik olmayan terörist faaliyetlerini mazur gören/gösteren bildiriye tam destek gelmesinden belliydi, ayrıca bir delile ihtiyaç yoktu aslında. Belliydi ki paralelinin de, meridyeninin de, o yamuk-yumuk sorsan organik zerzavat görünümlü ve fakat içten içe çürük zihinlerin yollarının kesişmesinin tek sebebi, her birinin "milli istikamet" tabelasını gördüklerinde kırıvermeleriydi direksiyonlarını gerisin geri...
Yine de gözleri olup da görmeyen, kulakları olup da duymayan; duyuları işlevsizler için bırakmış şuracığa:
***
Ne diyordu Cizre'de, Sur'da yaşanan isyanı, işgali perdeleyerek gündemi "ifade özgürlüğü" polemiğine kilitleyen akademisyenler bildirisi:
"Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir...
Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor (...) Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz.
(...) Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz..."
***
"Türkiye'nin en büyük sorunu Kürt sorunudur. Güneydoğu'da yaşananları görmeden yeni bir anayasa yapılamaz", "Bu devlet halen Kürtlerin devleti olamadı, bu ülke hâlâ Kürtlerin ülkesi olamadı. Kürtlere halen maraba olarak bakılmakta ve Kürtlerden bu marabalığı kabul etmesi beklenmektedir, ancak ben bu marabalığı kabul etmemekteyim" gibi ilmi(!) tespit(!) ve görüş(!)lerin dile getirildiği Abant Platformu toplantısı sonrasında yayınlanan bildiri ne diyor peki:
"Kürt sorunu merkezli çok yönlü şiddetin yoğun olarak yaşandığı Sur ve Cizre ilçeleri başta olmak üzere, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde sivil insanlarımız zarar görmekte, göç etmek zorunda kalmakta ve kadim kültür mirasımız yok edilmektedir. Kürt sorununun çözüm yöntemi silahlı mücadele ve şiddet değildir; şiddetin tırmandırılması bölge halkına da, demokrasiye de hizmet etmemekte ve dahası otoriterleşme sürecini beslemektedir..."
Akademisyenlerinkinden bir tık daha örtülü veriyorlar mesajlarını; hepsi bu.
***
Bu aynılığa dikkat çekmemin asıl sebebi "yok aslında birbirinizden farkınız" demek değil; bunu hep diyoruz zaten.
Bu aynılığa dikkat çekmemin sebebi "akademisyenler bildirisi"ne karşı Cumhurbaşkanı ile aynı tondan, aynı sertlikte tepki veren bazı muhalefet partilerinin özellikle bazı mensuplarının, söz konusu "Abant bildirisi" olunca "üç maymun"laşıvermesi!..
Bütün samimiyetimle soruyorum;
Neden?
Devletin terörle mücadele operasyonlarını "şiddet" hatta "katliam" olarak tanımlayan akademisyenlere en üst perdeden karşı çıkabiliyorsunuz, kınamalar yayınlayabiliyorsunuz, uyarı(!)larda bulunabiliyorsunuz da, devletin terörle mücadele operasyonlarını PKK'nın katliamlarıyla eşitleyip, her ikisini de "şiddet" diye genelleyen Abant bildirisini neden kınamıyorsunuz, kınayamıyorsunuz?
Hem 7 Haziran'dan, hem de 1 Kasım'dan önce hesapta fazladan 3-5 oy gelsin diye bu yapıya nasıl kol kanat gerdiğinizi, nasıl kalkan olduğunuzu hatırlar/hatırlatırız diye mi korkuyorsunuz?
Korkun bence de;
Hafızamızdan değil ama..
Binlerce "ah"a rağmen, "kumpas şehitleri"nin kemiklerini sızlatmak uğruna üstlendiğiniz vebalden korkun!
++++
Balbay sorusu
Mustafa Balbay, adıyla özdeşleştiği Cumhuriyet gazetesinden kovuldu. Öne sürülen gerekçe "milletvekili olması." Bu Balbay'ın "milletvekili" olarak 2. dönemi, dün seçilmedi. Yazacak çok şey var da yer darlığından bugün için şunu sormakla yetineyim:
Balbay, CHP Genel Başkanlığı'na aday olmamış, bayrak açmamış olsaydı da gazete yönetimini yine rahatsız edecek miydi "siyaset yapması?"