Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

AB, Türkiye ve dış politika

Milletler ve devletler yaşam enerjilerini kendi dinamiklerinden alırlar.

Varlığını uluslararası kurum, kuruluş ve birliklere bağlayanların gelecekleri her zaman tehdit altında demektir.

Herkese ve her şeye rağmen var olma iradesi gösteren milletler ancak devlet olarak var olabilirler.

Dış politikada ifrat/tefrit ve kişisellik!

Ani dost, ani düşman, bir dost bir düşman dış politika olmaz.

Elli ya da altmış yıllık ilişkiler, istenmiş olsa da elli dakikada sona erdirilemez.

Buna ekonomi, sosyoloji, tarih ve jeopolitik izin vermez.

Dahası kurumsal ilişkileri şahıstan şahısa ilişkilere indirgemek de hem zararlı hem de tehlikelidir.

Şahıslar gelir, şahıslar geçer. Baki olan devletten devlete ve milletten millete olan ilişkilerdir.

Bu bağlamda Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini Erdoğan-Trump, Erdoğan-AB ya da Erdoğan-NATO ilişkisine indirgemek yanlış üstüne yanlış yapmaktır.

Altmış yıldır tutmayan dikiş: AB

AB'yi bir kuruluş, kurtuluş ve demokratikleşme sorunu olarak görmek hatanın kendisidir.

AB, Batılı özellikle de Hristiyan ülkelerin kendi aralarında gerçekleştirdiği siyasi ve ekonomik çıkarlar birliğidir.

AB'ye istiklal ve istikbali garanti kılmak için değil siyasi ve ekonomik çıkarları korumak için girilir.

Sunduğu fırsatlar oluşturduğu riskten daha az olan bir AB'ye girmek için can atmanın akli bir temeli yoktur.

Hristiyan ülkeler arasında savaş değil barış, ihtilaf değil uyum, çatışma değil iş birliği kurmak amacını taşıyan bir mekanizmaya Müslüman bir ülkeyi üye olarak almak var oluş amacına aykırıydı.

AB ile Türkiye arasında bu anlamda gen uyuşmazlığı vardır.

İlişkiler bir anda girelim demekle girilemeyecek, çıkalım demekle de çıkılamayacak çok yönlü ilişkilerdir.

AB dikişi altmış yıldır tutmamış, bundan sonra da tutmayacaktır.

Ancak ilişkilerin bir anda kopartılması ya da yok sayılması da mümkün değildir.

Her iki taraf için de ilişkilerin -tam üyelik olmadan- kör/topal sürdürülmesinde yarar vardır.

Gerçek budur.

AB ne vazgeçer ne de tam üye yapar!

AB, Türkiye'den vazgeçmek niyetinde değil ama üye yapmak da istemiyor.

İlişkiler ne koparılmak isteniyor ne de tam üye yapılacak düzeye çıkarılmak isteniyor.

Zamana yaymak, sonra da uyutmaya terk etmek AB'nin uyguladığı stratejidir.

Türkiye de kendi şartlarında mevcut ilişkileri en iyi biçimde kullanmak zorundadır.

AB'nin kurallarıyla üyelik oyununu oynamaya başlayan ülkelerin başka şansı yoktur.

Gerçekler törpüler!

AB'nin üyelik, ABD'nin de bölücülük (YPG) konusundaki tavrı nettir.

Her ikisi de Türkiye'nin hayati gördüğü çıkarlarına aykırı bir strateji izliyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her ikisine yönelik olarak yaptığı eleştiriler de doğrudur.

Ancak ABD ile ilişkilere "nokta koymak", AB ile ilişkileri referandum konusu yapmak miting söylemiyle olacak işler değildir.

Son zamanlardaki bu gelişmeler üzerine Erdoğan, 'AB konusunu halka götürebileceklerini' çeşitli defalar ifade etti.

Son zirveye gitmeden önce de haklı olarak "AB Türkiye'yi kendi kapısında dilenci mesabesinde göremez; böyle bir hakkı da yok" dedi.

Hatta AB'nin bilinçaltını okuyarak; "Siz Türkiye'den ne bekliyorsunuz? onu soracağız. AB, 'Türkiye kendisi çekilsin', bunu bekliyor havasında. Biz de diyoruz ki, böyle bir şey varsa kararı siz verin. Biz de işinizi zorlaştırmayız."

Erdoğan'ın sözlerinden kriz yaşadığı anlaşılan Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkisinin sona ermediği, devam edeceği yine Erdoğan tarafından dönüşte açıklandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'la birlikte ABD'yle ilişkilere nokta koyan, AB ile ilişkileri referanduma götüren yanaşma basın AB konusunda da açığa düştü.

Nitekim Erdoğan, dönüşte "Referandum sürecinde yaşananların geride bırakılması gerekiyor." deyiverdi.

Gerçekler sivrilikleri törpüler!

Yazarın Diğer Yazıları