Avrupa Komisyonu’nun hali hazırdaki başkanı Ursula von der Leyen’in görev süresinin 2029'a kadar uzatılabilmesi için 27 AB liderinin onu bu göreve aday göstermesi gerekiyor. Bu da 720 koltuklu AB Parlamentosu’nda çoğunluğun desteğini alması ile mümkün. Ursula von der Leyen geçen seçimlerde süpriz bir şekilde aday gösterilip kazanmıştı. Fakat bugün sonlanacak seçimlerde durum çok daha farklı.
Ulusal liderler arasında ve Avrupa Parlamentosu'nda, Avrupa entegrasyonunun geleceği ve iklim değişikliği de dahil olmak üzere kilit alanlardaki ilerleme gibi konularda yoğun tartışmalar yaşanıyor. Farklı siyasi gruplara önemli vaatlerde bulunmasına rağmen Leyen, 2019'da çok küçük bir farkla, açıkça söylemek gerekirse sadece 9 oy farkla, seçildi. Geçen sefer Leyen'i destekleyen gruplar onun politik sözlerinin ne derecede tutulduğunu ve diğer alanlardaki performansını ciddi bir değerlendirmeye tabi tutuyorlar. Bu yazı da biz de Leyen’in başkanlığına kısa bir bakış atacağız.
Von der Leyen başkanlık koltuğuna oturduğu ilk gününden itibaren pek çok krizle baş etmek zorunda kaldı. Öncelikle göreve geldikten kısa bir süre sonra küresel bir salgınla, COVİD-19 pandemisiyle karşı karşıya kaldı. Bundan yalnızca iki yıl sonra, 1945'ten bu yana Avrupa topraklarındaki en büyük savaş patlak verdi. Aynı zamanda, üye ülkeler arasında demokratik gerileme yaşanırken, Slovakya, İtalya ve son olarak Hollanda gibi birçok ülkede son derece popülist ve aşırı sağa yakın hükümetler iktidara geldi.
Krizler sırasında güçlü bir lidere ihtiyaç duyulması son derece tabiidir. Avrupalı uzmanların bir kısmı Leyen’in, beklenilmedik bir liderlik performansı sergilediğini düşünüyor. AB'nin COVID aşılarının üretilmesi ve dağıtılmasına yönelik stratejisinin geliştirilmesinde oynadığı rol ve komisyonunun en önemli önceliklerinden biri olan “herkes için eşitlik”e ulaşma konusunda büyük adımlar atılması onu öne çıkartan unsurlar arasında zikrediliyor.
AB Milletvekilleri iş piyasasında ücret şeffaflığını ve eşitliği teşvik eden yasaları kabul etti ve parlamento kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadeleye ilişkin yeni kuralları onayladı. Bütün bu atılımların Layen’in ciddi lobi faaliyetleri sonrası atıldığı artık yüksek bir sesle dillendiriliyor.
Bazı uzmanlar ise Rusya'nın Ukrayna'daki savaşına tepki olarak gösterdiği performansın, onun güçlü bir liderlik yeteneğine sahip olduğunun nişanesi olarak kabul ediyor. Hatırlatmak gerekirse Leyen, işgalden sonra Kiev'e giden ve Ukrayna'nın AB'ye katılımı fikrini gündeme getiren ilk Avrupalı politikacıydı. Dahası, Layen liderliğindeki komisyon Rusya'ya karşı yaptırımların hazırlanmasında da kilit rol oynadı.
Von der Leyen'in “Avrupa'nın aydaki adamı” olarak adlandırdığı Avrupa Yeşil Anlaşması da bir diğer önemli girişim olarak sayılmayı hakediyor. Onun liderliğinde kabul edilen Yeşil Anlaşma, AB'yi yeşil geçiş yoluna sokan dönüm noktası niteliğindeki mevzuatın ortaya çıkmasına yol açtı. Ancak çiftçilerin şiddetli protestolarına tepki olarak somut önlemlerin çoğu iptal edildi.
2023'te kendi siyasi grubu olan EPP, AB'nin zarar görmüş ekosistemlerini onarmayı amaçlayan bir yasa tasarısına karşı oy kullanan aşırı sağcı milletvekillerine katıldı ve Layen adeta sırtından hançerlenmiş oldu.
AB'ye liderlik etmek devasa bir gemiyi yönetmek gibidir ve fırtınalı sular bunu daha da zorlaştırır. 2023'ün sonlarında İsrail ve Gazze'de durum tırmandığında Leyen, İsrail ve Filistin konusunda farklı konumlara sahip AB üye ülkelerini görmezden gelerek hemen İsrail yanlısı bir duruş benimsedi. Bu uluslararası kamuoyunda Layen’e karşı gösterilen en sert tepkilerin açığa çıkmasına neden oldu. Ayrıca İsrail’in savaş hukukunu ihlal eden saldırılarını Avrupa Adalet Divanı'na götürme konusundaki isteksizliği nedeniyle de sık sık eleştirildi.
Diğer taraftan von der Leyen'in ikinci dönem için İtalya'nın aşırı sağcı başbakanı Giorgia Meloni'nin desteğini alma girişimleri de İtalya dışında oldukça sert tepkiyle karşılandı. 23 Mayıs'ta Avrupa Parlamentosu'nda yapılan seçim tartışması sırasında von der Leyen, Meloni'yi "hukukun üstünlüğünden yana olan bir hanımefendi" olarak tanımlayınca kısa süreli bir kıyamet koptu.
Bu kısa özetten de anlaşılacağı üzere Layen’in liderliği kesinlikle kusursuz değil. Rakipleri, sınırlı sayıda güvenilir danışmanla iletişim kurmasından ve komisyonuyla yeterince bağlantısının olmamasından dolayı da Layen’i sürekli eleştiriyorlar.
Merkez solun komisyon başkanlığının önde gelen adayı Nicolas Schmit, Financial Times'a verdiği bir röportajda, von der Leyen'in liderlik tarzını "kabul edilemez" olarak nitelendirdi ve komisyon üyelerini sürekli olarak karar alma süreçlerinin dışında bıraktığını belirtti.
Beri yandan Layen’in krizler karşısında hızlı ve kararlı tepki alabilmesi rakipleri tarafından bile övgüyle karşılandı. Dahası, eleştirmenler bile onun iş ahlakına ve bağlılığına hayranlık duyduklarını belirten açıklamalarda bulunuyor. Hatta Avrupa Parlamentosu'ndaki Yeşiller grubunun eş başkanı Philippe Lamberts bir Layen hakkında "O, Delors'tan bu yana tartışmasız en iyisi" dedi. Lamberts’in adını andığı Delors, 1985 ile 1995 yılları arasında komisyon başkanı olarak görev yapan ve özellikle AB'nin tek pazarının ve para birliğinin oluşturulmasında kilit rol oynamasıyla tanınan bir siyasetçi.
Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre von der Leyen "artık herkesin tanıdığı bir isim" haline geldi. Avrupalıların yaklaşık %75'i “von der Leyen'i yakından biliyor ve yüzünü tanıyabiliyor.” Siyasetle yatıp kalkan bizler için ilginç gelebilir ama Avrupa için bu oran bugüne kadar görülmemiş bir düzeye işaret ediyor.
AB üyeleri ve uzmanlar tarafından genel olarak iyi performans gösterdiği kabul edilse bile yeniden seçilmek von der Leyen için hiç de kolay olmayacak. Zira başkanların performansı, seçimi etkileyen pek çok faktörden yalnızca biri. Son olarak Layen’in bugün sonuçlanacak seçimden galibiyetle ayrılması çok ama çok zor. Eğer başarırsa da çok önemli bir zafer elde etmiş olacağında şüphe yok.