8 yıllık AKP döneminde “ödül” rekoru
Bilindiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e Kraliçe 2. Elizabeth tarafından iki defa ödül verildi. Birincisi 15 Mayıs 2008’de takılan “Büyük Şövalye/Büyük Haç” nişanı, ikincisi ise 9 Kasım 2010’da Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nün (CFR’nin ikiz kardeşi olarak biliniyor) Chatham House “Yılın Devlet Adamı” kristal ödülüydü.
Her iki olayla ilgili olarak kamuoyumuza Yeniçağ ve bir kısım basında sınırlı da olsa bazı bilgiler verilmişti. Bu anlamlı iki ödülün niçin verildiğine dair açıklanan gerekçelere dikkat çekmek ve okuyucularımıza birkaç soru yöneltmek istiyoruz.
“Büyük Şövalye Nişanı” ; İngiltere’ye önemli hizmetler yapmış, adeta “adanmış kişilere” takılıyor. Nişan üç kraliyet tacı ile “üzerinde güneş batmayan İmparatorluk” işaretini taşıyan güneş sembollerinden oluşmaktadır.
“Yılın Devlet Adamı Kristal Ödülü” verilmesinin gerekçesi ise, daha ayrıntılı ve uzun bir listeye dayanıyor. Bunlardan bazıları şöyle:
Gül;
Türkiye’de sivil-demokratik yönetimin güçlendirilmesi, siyasi ve yasal reformlarla insan haklarında Avrupa standartlarına yaklaştırılması için yaptığı liderlikten,
* Hem Türkiye, hem uluslararası arenadaki çabalarından,
* Orta Doğu ile geleneksel bağları derinleştirmesinden,
* Ulusal, bölgeler ve uluslararası lider kalitesinde oluşundan,
* Kıbrıs’ın bütünleşmesi konusunda çok önemli adımlar atmasından,
* Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleşmesi için başrol oynamasından,
* AB üyeliğinin önemli destekçilerinden olmasından,
* Afganistan ve Pakistan arasında dostluk inşa etme çabalarından,
* Irak’ta çatışan kesimleri bir araya getirme girişimlerinden,
dolayı kristal ödüle layık görülüyor.
Önemli bir ayrıntıyı daha hatırlatalım. Cumhurbaşkanı Gül, bu ödülü almak için İngiltere’ye gittiğinde, Başbakan David Cameron ile Downing Street’deki Başbakanlık konutunda bir araya geldi. İngiltere Başbakanı Cameron, Gül’ü, makam arabasından inerken değil, Başbakanlık Konutu’nun giriş kapısında karşıladı.
BM Anayasası (Şartı) her ne kadar, bağımsız devletlerin siyasi eşitliğini esas saydığı için, Cumhurbaşkanının muhatabı yine Cumhurbaşkanı olmak durumundadır. Bunun için Cumhurbaşkanları, diğer ülkelerin başbakanlarının ayağına gitmez, onları kendi makamında kabul ederler. Yurt dışında ise Cumhurbaşkanının makamı, ülkenin büyük elçiliğidir. Dünyamızın geçerli kuralı budur.
Buna rağmen, “dünyanın önde gelen liderlerinden” olduğu gerekçesiyle ödül almaya layık görülen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gül, İngiliz Başbakanı’nın konutuna gidebilmiştir. Herhalde bunun bir anlamı olsa gerektir.
Sonuç olarak İngiliz Krallığı yukarıda sayılan gerekçelerle, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gül’ü iki defa ödüllendirmiştir. Bu ülkenin insanları olarak bizler, diplomatik üslupla hazırlanmış olan bu gerekçelerden neyi anlamalıyız?
Başka bir ifade ile İngiltere, bizim Cumhurbaşkanımızı, Türkiye’nin hak ve çıkarlarını başarılı bir şekilde koruduğunu mu söylemek istiyor? Böyle ise İngiltere bundan ziyadesiyle memnun mu oluyor?
Veya Türkiye’nin yanında ilgili ülkelerin de haklarını gözettiğini, bundan mutlu olduğunu mu göstermek istiyor?
Veyahut, ....? İngilizler, iki asır buraların patronluğunu (!) yaptı da...
Düşünmekte yarar var sanıyorum. Bayramda vaktiniz olabilir. Hani silahsız savaş denilen diplomasinin dili için, “sizi cennete gönderiyor diye büyük bir sevinçle cehenneme gidersiniz de haberiniz olmaz” denir ya...
Değerli okuyucularımızın mübarek Kurban Bayramlarını kutluyor, selam, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.