Sakarya Hendek’te 7 işçinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin yaralandığı Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası patlamasına ilişkin davaya bugün devam edildi. Mağdurlar, bugün mahkemede verdikleri ifadede, Soma''da 301 işçinin hayatını kaybetmesine neden olan benzer ihmallerin olduğunu söyldi. İfadelerde üretim tesisinde, "ekipmanların yetersiz, koruyucuların eksik olduğunu, patlamadan önce malzemelerdeki ısınma konusunda yetkilileri uyardıklarını, ancak herhangi bir önlem alınmadığı" açıklandı.
Şirket sahiplerini gerekli önlemleri almamak ve iş güvenliği ile ilgili ekipmanları sağlamamak ve uyarıları dikkate almamakla suçlayan mağdurların çoğu, Sorumlu Müdür Asiye Angın, İş Güvenliği Uzmanı Aslı Bozkurt ve müşteki sanık Ahmet Çağrıcı''dan şikayetçi olmadı.
ŞİKAYETÇİ OLMAYAN ENES DİLBER, İŞVERENDEN TAZMİNAT ALDIĞINI SÖYLEDİ
Patlama mağdurlarından Enes Dilber''in "Çin Mahallesi’nde barut üretimi yapılmadığı" şeklindeki ifadesine sanık müşteki Ahmet Çağırıcı ve diğer müştekiler tepki gösterdi. Salonda tansiyon yükseldi, fenalaşanlar oldu. Enes Dilber’in fabrika sahiplerinden para aldığı iddia edildi. Ancak, Enes Dilber, sanıklardan şikayetçi olmadı. Müşteki avukatları, Enes Dilber''in 15 Eylül''de savcılıkta aksi yönde ifade verdiğini anımsattı. Enes Dilber''e ifadesindeki cümleler hatırlatıldı. Dilber, 15 Eylül 2020 tarihli ifadesini nasıl verdiğini hatırlamadığını, o dönem aklının yerinde olmadığını söyledi. Dilber, patlamadan sonra işverenden tazminatını aldığını, ancak bu konuda herhangi bir tutanak imzalamadığını söyledi. Dilber, "Barut kırma işi yapılıyordu, sıfırdan barut üretilmiyordu" dedi.
"BAĞIRA BAĞIRA GELDİ BU PATLAMA"
Müştekilerin çoğu ifadelerinde patlamadan önce malzemelerde ısınma olduğunu, yetkililerin uyarıldığını, ancak herhangi bir önlemin alınmadığını belirtti. Üretim artsın diye baskı gördüklerini ifade eden mağdurlar, pandemi nedeniyle ürünlerin depolarda biriktirildiğini söyledi. İş güvenliği için sağlanması gereken ekipm anların yetersiz olduğuna ve koruyucu olmadığına dikkat çeken mağdurların ifadelerinde öne çıkanlar şöyle:
"Ekipmanlar yetersiz ve koruyucu değildi. Üretim artsın diye üzerimizde baskı vardı. ''Elimizde olması gerekenden çok fazla mal var'' diye uyarılarda bulunduk. Denetimlerden önceden haberleri oluyordu. Hemen temizleme yapılıyordu. Malzemelerimiz azaltılıyordu. Barut üretildiğini duymuştum. Leğenlerle malzeme taşıtıyorlardı. Patlama olacağını bekliyorduk, mallarda kızışma vardı. Pandemi nedeniyle ürünler depolarda biriktiriliyordu. Depolama, taşıma, depodan çıkarma işlemlerini de bize yaptırıyorlardı. Burada can güvenliğimiz yoktu. Burada yapılan elimize kum gibi eriyordu, barutlar kalitesizdi. İşçiyi sürekli aşağılama vardı. Isınan malların imha edilmesi gerekirken koli yapmaya devam etmek için bizi çalışmaya zorluyorlardı. Uyarılar yaptık, müdahale edilseydi bu patlama olmazdı. Bağıra bağıra geldi patlama."
“İŞÇİLERİN HAYATINA DEĞER VERMİYOR MU, ÜSLUBUNU TAKIN"
Müşteki Melike Taş, fabrika sahiplerinden Yaşar Çoşkun’un asistanlığını yaptığını, patlama olduğunda patronunun kendisini gördüğü halde kurtarmadan binadan ayrıldığını söyledi. Bunun üzerine sanık avukatlarından Abdurrahim Burak, o esnada Yaşar Çoşkun’un oğlunun da binada olduğunu ifade ederek, “Yaşar Coşkun işçilerin hayatına değer vermiyor mu yani? Sen nasıl böyle bir şey söylersin? Üslubunu takın” dedi. Bunun üzerine salonda tartışma yaşandı. Müşteki avukatları “İşçilere insan gibi davranacaksınız” dedi.
Çıkan gerginlik nedeniyle hakim duruşmaya kısa bir süre için ara verdi.