Kıbrıs, Türkiye Cumhuriyeti’nin son 70 yılında 1 numaralı millî davası olmuş, Türk dış politikasının ve Türk diplomasisinin en büyük meşguliyetini teşkil etmiştir. Dış politikamız, uluslararası ilişkilerimiz Kıbrıs davası dolayısıyla çok büyük handikaplarla karşılaşmış, zaman zaman ülkemize askerî ve ekonomik ambargolar konmasına sebep olmuştur.
Yunanistan, Kıbrıs’ın yüzlerce yıl Osmanlı egemenliğinde bulunduğunu, Türkiye’nin bu adada vazgeçilemez tarihî, coğrafi ve demografik haklara sahip olduğunu hep inkâr etmiştir. Kıbrıs’ın ne kadar Türklere ait olduğuna Shakespeare’in ünlü Othello oyununda bile değiniliyor. 1967’de Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs sebebiyle çıkan ve iki ülkeyi savaşın eşiğine getiren kriz sırasında o zamanki BM’nin Kıbrıs temsilcisi, “Aman” demiş, “şu sırada Türklerin bu kitaptaki bilgiden haberi olmasın, yoksa onları hiçbir uzlaşmaya ikna edemeyiz!”
Kıbrıs’ta son 65 yıldan bu yana bütün çabalara rağmen iki toplum arasında uzun vadeli barış ve uzlaşma sağlanamamasının temel sebebi Rumların/Yunanlıların haksız, hukuksuz, ENOSİS (adayı Yunanistan’a bağlama) amaçlı politikalarıdır. Zaten tarihî Yunan “Megalo İdeası”nın en önemli hedeflerinden biri Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamaktır. Kıbrıslı Rumların 1960’lı, 70’li yıllarda her fırsatta Kıbrıslı Türklere yönelik saldırılarının, katliamlarının, barbarlıklarının esas sebebi bu amaca ulaşmaktır. Bu amaç uğruna altına imza attıkları anlaşmaları bile kolayca çiğnemişlerdir. 1959’da Türkiye, Yunanistan, İngiltere arasındaki Londra ve Zürih anlaşmalarıyla kurulan Kıbrıs Cumhuriyetini 15 Temmuz 1974’te Rum çete lideri Nikos Sampson eliyle yıkmaları da söz konusu amaca kısa yoldan ulaşma denemesidir.
Türkiye, Londra-Zürih anlaşmalarının kendisine tanıdığı garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974’te “Barış Harekâtı” adıyla Kıbrıs’a çıkarma yapmıştır. 20. Temmuz 2024, bu harekâtın 50. yıl dönümüdür. Geçtiğimiz 20 Temmuz’da Kıbrıs’ta gerçekleştirdiğimiz görkemli bir törenle kutladık.
Kıbrıs Barış Harekâtı, 20. yüzyılda Türkiye’nin sınır ötesi/denizaşırı ilk askeri harekâtıdır. Bu harekât, 1. ve 2. Dünya Savaşları sayılmazsa 20. yüzyılda dünyadaki en büyük deniz aşırı ve sınır ötesi harekâtlardan da birisidir. Bütün dünyada yankı yapan bu harekât üzerine birçok ülkede askerler ve diplomatlar çeşitli yayın organlarında değerlendirmeler yapmışlardır. O günlerde bir İngiliz hava generali de Türk Hava Kuvvetleri pilotları ile Kara Kuvvetleri helikopter pilotlarının çok iyi yetişmiş, çok başarılı olmaları üzerine hayranlığını ve takdirlerini dile getiren değerlendirmede bulunmuştu.
20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı kararını veren Türkiye Cumhuriyeti’nin o zamanki başbakanı Bülent Ecevit, gerçek bir liderlik ve devlet adamlığı ortaya koymuş, her türlü riski ve sorumluluğu hiç tereddüt etmeden yüklenmiş, Kıbrıs Türkü’nü mutlak bir soykırımdan kurtarmıştır. Bu yüzden Bülent Ecevit Türk tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir.
Aynı şekilde Kıbrıs Türkü’nün kahraman evladı Rauf Denktaş da, gerek Barış Harekâtı sırasında, gerekse bu harekâtın öncesinde ve sonrasında Rumların/Yunanlıların Türkleri sistemli bir şekilde yok etme girişimlerine, tarihsel karakterleri olan entrikalarına karşı verdiği bilinçli mücadele ile daima Kıbrıslı Türklerin ve tüm Türk milletinin gönlünde yaşayacaktır.
Türkler, İstanbul’un Fatihi Fatih Sultan Mehmet’in Yunanlılar için söylediği “Onlar gerçekte yunan (yıkanan, temizlenen) değil, yunmayanlardır” (kendileri gibi işleri, eylemleri de kirlidir) sözünü unutmamalıdır.
Kıbrıslı Türkler ve anavatan Türkiye için bugünün gerçekçi politikası Kıbrıs’ta bağımsız iki devlettir. Çünkü bu saatten sonra iki bölgeli, iki toplumlu federal bir devlet Kıbrıslı Türklerin Rumlara yem olmasından başka bir sonuca yol açmaz.