50 milyon kişiyi kimin önüne yatırdınız onun hesabını verin
İşe bakın...
"O kadın mıdır, kız mıdır", "Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum", "Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yaptırmak zorunda kalmasın", "Kadın iffetli olacak kahkaha atmayacak" zihniyetinin olmayacak uzuvlarında "kıl" olmaya gönüllü bir politik hareket, tutmuş, -üstelik de Türk siyasi hayatına bizzat kendileri tarafından kazandırılan "öne yatma" metaforunu kullandı diye- "kadına karşı üslup" dersi veriyor CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na;
Ayıpmış...
7'den 70'e bir millet, parlamento kürsüsünden bıyıklı bıyıklı adamlardan "vajina monologları" bile dinledikten sonra "ayıp" sahiden;
Suratının tam orta yerine boca edilen tükürüklere dahi "Yarabbi Şükür" çeken yüzü kızarma özürlüler "ayıp" kavramına mı sığınıyorlar bir de utanmadan!
Bizler nasıl kız mıymışız-kadın mıymışız(!) ki tepki vermiyor muşuz bu skandal yaklaşıma...
Şöyle:
Koyun can, kasap et derdinde!
Siz bakanınızı tecavüze teşvik primi gibi açıklamalarının siyasi bedelini ödemekten kaçırmaya uğraşırken, biz öğrendik ki toplu tecavüze uğramışız; 50 milyon kişi!
Önceki gece itibarıyla ülke nüfusunun yarısından fazlası panik halinde;
Banka hesaplarım da boşaltılır mı?
Kredi kartlarım patlatılır mı?
Adıma dolandırıcılık yapılır mı?
Evim satılır mı?
Arabam çalınır mı?
Can güvenliğim var mı?
Çünkü kimlik bilgilerimiz sızdı!
Kimiz, neyiz, nerdeniz, kimlerdenizi geçtim; artık hemen bütün bürokratik işlerimizin, mali trafiğimizin vs. "anahtarı" olan kimlik numaralarımız "birilerinin" elinde... Ev adreslerimiz öyle...
Çırılçıplağız bir manada;
Kimler, neler, neyin peşindeler bilmediğimiz bir siber çetenin önünde "yatıyoruz" öylece!
Ve bakın bu trajik durum karşısında, muhalefete "üslup" dersi veren iktidarın takındığı tavır ne:
Birinci açıklama tam -bizim gazetece pek sevdiğimiz benzetmeyle izah edecek olursak- bahçıvansın biberin yok bakan olmuşsun haberin yok tonunda:
"Bu haber çok eski bir haber... Güncel bir değeri yok. Bu, bildiğimiz bir konudur, geçmişte yaşanmış bir hadisedir..."
İkinci açıklama üzerine tüy diker gibi bir de "birbirinizden de haberiniz yok" diye saç baş yolduracak tarzda:
"Geçmişte de çıkmıştı da böyle haberler, bakanımız ondan öyle demiştir... Sızma doğru... Nereden sızdı, nasıl sızdı bilmiyorum. Rakamlara baktığınız zaman Türkiye'deki seçmen sayısına yakın bir rakam... Bu sızmanın araştırılması lazım. Öyle zannediyorum ki bu haberlerin çıkmasının ardından adli ve idari takip başlamıştır..."
Millet yandım anam diye feryat ediyor bakan bey "zannediyor" hâlâ... Onun işi değil; Manav Rıza yapacak işin adli-istihbari soruşturmasını! Olmadı bizim köşede bir bakkal var; ondan rica ederiz!
Ama hepsi bir yana -benim favorim- Başbakan'ın "tepkisi" bir yana:
"Evimin adresini sorsalar söylerdim..."
Valla kapımda bir koruma ordusu bekliyor olsa ben de söylerdim belki de; hırsızlığın, arsızlığın, sapıklığın, sapkınlığın, terörün, caniliğin, dehşetin kol gezdiği değneksiz köye çevirdiğiniz bir ülkede böyle mi rahatlatacaksınız yani bizi?
Kılıçdaroğlu'ndan hesap soracağınıza siz 50 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını kimin önüne yatırdınız, buna nasıl engel olamadınız onun hesabını verin önce demek istiyorum, aklıma geliyor;
Toprağımızı, bayrağımızı, çocuklarımızı koruyabildiler mi ki "mahrem"imizi korumayı becerebilsinlerdi!
---
Dün eşinin vefat haberini aldığımız Hürriyet gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici'ye başsağlığı ve sabır, merhume Serpil Bildirici'ye de Allah'tan rağmen diliyorum...