Hanım Ayten’in 35 yıllık evlat hasreti, İzmir’in Karşıyaka ilçesinde 1989 yılında yaşadığı trajik olayla başladı.
1989 yılında devlet hastanesinde bir erkek çocuk dünyaya getiren Hanım Ayten, doğum sırasında ev sahibi G.S.’nin refakatinde bulunuyordu. Doğumdan iki gün sonra bebeği rahatsızlanınca yine G.S. ile birlikte Behçet Uz Çocuk Hastanesi’ne gitti. Ancak, iki günlük tedavi sürecinin ardından bebeğini almaya gittiğinde, hastane personeli bebeğinin komşusu G.S. tarafından alındığını ve hastaneden çıkarıldığını söyledi. G.S., Hanım Ayten’e bebeğinin öldüğünü ve gömüldüğünü söyledi, ancak Hanım Ayten bu açıklamalara inanmadı ve bebeğinden bir daha haber alamadı.
Hanım Ayten, seneler boyunca bebeğini aramaya devam etti ancak bir sonuca ulaşamadı. Kendisi okuma yazma bilmediği için resmi işlemleri komşusu G.S.’nin yürüttüğünü belirtti. Hanım Ayten, bebeğinin eşyalarını geri getiren komşusunun büyücülükle ilgilendiğini ve bebeğini sakladığından şüphelendiğini ifade etti. Ev sahibinin kendisini sürekli yanlış hastanelere yönlendirdiğini ve gerçek bilgiye ulaşmasını engellediğini iddia etti. G.S.’nin hala hayatta olduğunu ve en son bir buçuk yıl önce kendisine ulaştığını, ancak daha sonra telefon numarasını değiştirdiğini söyledi.
Hanım Ayten, televizyon programlarında kayıp çocukları izlediğini ve bazen bu gençlerin kendi oğluna benzediğini düşündüğünü söyledi. Ayten, gözyaşlarının artık son bulmasını ve yıllardır süren evlat hasretinin sona ermesini dilediğini ifade etti.
Hanım Ayten’in kızı Ayşenur Ayten de, kardeşinin hayatta olduğuna inandığını ve annelerinin daha fazla evlat hasreti çekmesine izin vermeyeceklerini belirterek, olayın çözülmesi için savcılığa başvurduklarını söyledi. Ayşenur Ayten, kardeşini bulmak için ne gerekiyorsa yapacaklarını ifade etti.