30 saniye bankacılık
30 saniyede bankacılık mı olur?
Türkiye'de olur.
Hesap kitap bilmeyen, öngörüsüz banka yöneticilerinin batırdıkları büyük çaplı kredilerin zararını kurtarmak için 30 saniyede bankacılık yapmaya çalışırlar.
Aslında 30 saniyede bankacılık olmaz tabii ki!
Olayın kahramanı banka, zararları şube çalışanlarına verdiği saçma sapan hedeflerle çıkartmaya çalışıyor.
Bunu yaparken de ne iş kanunlarını ne de iş ahlakını dikkate alıyor.
O çok bilen(?) yöneticiler tüm şube çalışanlarına her gün 25 kişilik bir müşteri listesi atıyor, bunları aramak ve ürün satma zorunluluğu getiriyor.
Bankacı aradığı müşteriye başlıyor ürünleri saymaya.
Kredi kartı vereyim, ihtiyaç kredisi faizi çok uygun onu kullanır mısınız, otomatik fatura ödemenizi alayım, başka bankada paranız varsa getirin biz daha iyi faiz veririz, gibi bir dizi tekliflerde bulunuyor.
Tabii ki bunları yaparken de personele şart koşuyor: En az 30 saniye müşteri ile konuşmak zorundasın.
Müşteri kızıp 30 saniyeden önce kapattı mı o günlük hedefini tutturamıyorsun.
Müşteri senden herhangi bir ürün istemese bile hedefini tutturmak için onunla en az 30 saniye konuşman gerekiyor.
Böyle saçma sapan bir hedef olur mu demeyin bal gibi oluyor. Hem de aylardır bu bankanın çalışanları bu komediyi oynuyor.
Bu saçma hedef dediğim gibi bazen komedi filmlerindeki sahneleri aratmıyor.
Mesela bankacı 30 saniyeyi tutturabilmek için müşteriye ilginç şeyler söylüyor.
***
Bir banka çalışanı bu trajediyi şöyle anlatıyor:
"Bazen müşteri konuşmak istemiyor. Çünkü artık bankaların aramasından bıkmış. Doğal olarak daha sen konuşmadan kapatmak istiyor. Hedef için hemen farklı bir konu ile o kişiyi konuşturmaya çalışıyoruz. Eğer telefondaki kişi öğretmen ise ilkokul öğretmenim olup olmadığını soruyorum."
Komedi bununla da bitmiyor. Bazen listedeki müşteri bankaya geliyor. Fırsatı değerlendirmek isteyen bankacı telefonunda arıza olduğunu öne sürüp deneme amaçlı müşterinin telefonunu arayıp açık telefonu masa üstünde 30 saniye tutuyor.
İşte Türk bankacılık sisteminin geldiği son nokta.
Bir eşi benzeri olmayan çalışma yöntemleri sadece bu ülkede.
Deniz tükendi, vatandaş bitti, şirketler battı, batmayan ise kıvranıyor.
Artık bu denizden balık avlayamayacaklarını halen anlayamayan bankalar çalışanını rezil ettiği gibi kendi markasını da yerle bir ediyor.
Geçen hafta bono ihracı yapan bir banka, personeline satış yapması için öyle bir baskı yaptı ki!
Bonoyu alanların büyük bir bölümü yatırımdan çok kendisini arayan bankacının ağlamasından, dahası yalvarmasından dolayı acıdığı için aldı.
Bir yandan yalvararak yapılan satışlar, müşteri bulması için sokaklara çıkarılan şube çalışanları bankacılık sektörünün itibarını da yok ediyor.
Dev plazaların en üst katında oturup, yüzbinlerce dolarlık maaşı alabilmek için şube personelini komik duruma düşüren yöneticiler bu gerçeği ne zaman görecek çok merak ediyorum.
Sizin bu açgözlülüğünüz yüzünden insanlar artık banka şubelerine gitmeye korkuyor.
Vatandaş cep telefonunda bankanın numarasını görünce ya reddediyor ya da açıp bağırıyor...
İşte bu hale getirdiniz sektörü.
Teknolojiniz ve binalarınız muhteşem olabilir ama marka değeriniz ve mesleğiniz yerlerde sürünüyor.