Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolun başlangıcında milletimizin Büyük Atatürk’ün “kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti” kurmak üzere “ya istiklâl ya ölüm” ilkesi ile başlattığı Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşımız yer alıyor…
Nedir Cumhuriyet biliyor musunuz?
Geri kalmamıza; aydını, münevveri, devlet adamı, askeri ve sivil bürokrasi kadroları ile Osmanlı’nın son iki yüzyılı boyunca kafa patlatıp bulduğumuz çarenin adıdır!
19. yüzyılı en iyi okuyan ve döneminin en aydın ve donanımlı insanları olan Türk milliyetçilerinin, aziz milletine armağanı, Türk milletin imanını, kanını, cesaretini, izzetini temelinde bulunduran çınardır.
Onun içindir ki Atatürk, Cumhuriyetin temel dayanağını Türk topluluğu olarak göstermiştir.
Cumhuriyet; İnönü mevzilerinde, Sakarya önlerinde ve Dumlupınar''da Türk kanı, Kara Fatma''nın, Tayyar Rahime''nin, Şerife Bacının şahsında sembolleşen Türk kadını ve anasının azmi, kararlılığı ve duası, Rıfat Börekçi, Mehmet Akif gibi karakter abidelerinin erdemi, Atatürk''ün Kocatepe''den ufka süzülen gözleridir!
Cumhuriyet sensin, Cumhuriyet senindir Türk milleti!
Egemenliğin bir kişiden alınıp sana verilmesi için ödenen bedelleri unutma!
Cumhuriyetine sahip çık!
Türk milleti ifadesi ülkedeki tüm yurttaşları kapsar haldeyse, Cumhuriyet sayesindedir. Ulus Devlet denilen budur.
Cumhuriyeti yaşatmak ve yeniden kimsesizlerin kimsesi yapmak, en yakın kızıl elmamız olması dileğiyle; egemenliğin Saray''dan alınıp millete verildiği 29 Ekim''in 98. yılı kutlu olsun!
Türk istikbalinin evlatları yine başaracak, emin olun!
Cumhuriyetin, kapatılacak bir ''reklam arası'' olmadığını Türk istikbalinin evlâtları gösterecektir...
Son sözü Yahya Kemal Beyatlı’ya bırakalım;
Osman Gazi’nin aşiretinden iki yüz senede cihangirane bir devlet çıktığını mucize addedenler, Ankara’nın muzdarip bağrından dört sene içinde yeni bir devletin çıkmasını nasıl telakki ederler?
