24 Haziran seçimleri ve iktidarın elindeki ikinci el araba...
1960 Amerikan seçimleri...
Demokrat Parti adayı John. F. Kennedy ve Cumhuriyetçi Parti adayı Richard Nixon karşı karşıyadır.
Richard Nixon, McCarthy'ci 'cadı avı'na katılan, yasa dışı örgütlerle çalışan ve nihâyetinde Watergate skandalıyla istifa etmek zorunda kalacak olan adaydır.
John F. Kennedy, Nixon'un ne denli güvenilmez ve yalancı birisi olduğunu biliyordur.
Amerika'da, güvenilmez insanlar için kullanılan bir benzetmeyi seçim afişlerine taşır Kennedy, afişte Nixon'un fotoğrafının altında yazan cümle şudur:
'Would yuo buy a used car from this man?'
"Siz bu adamdan ikinci el araba alır mısınız?"
Seçimde Amerikan toplumu Nixon'u güvenilmez bulur ve ikinci el arabasını satın almaz...
24 Haziran 2018 seçimleri ve Türkiye...
Başbakan, TBMM, Bakanlar Kurulu ve yetkili tüm organlar yok sayılarak muhalefete muhalefet eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin erken seçim önerisine, aradan geçen 24 saat içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan cevap geldi ve seçimler erkene de değil 'baskın seçim'e çekildi. Yangından mal kaçırırcasına iki aylık bir süreye alınan seçimler, devletin tüm imkânlarını tepeleme kullanan iktidar partisine ve küçük ortağına orantısız avantajlar sağlayacak, haksız ve adâletsiz rekabet şartları içinde gerçekleşecek...
İktidar, elindeki on beş yıllık ikinci el arabasını satışa koyuyor. Arabanın her yerinden ses geliyor. Şanzıman dağılmış, yataklar sarmış, balatalar sıyrılmış, kaporta dökülüyor. Fakat iktidar, satışa koyduğu arabasını 'doktordan, tertemiz ikinci el' diyerek satmaya çalışıyor, yani yalan söylüyor.
Erken seçim talepleri için 'vatana ihanetle eş değerdir' diyen Erdoğan ve küçük ortağının, 2019 Mart ayında yapılacak mahallî seçimlerin neticelerinden ve bu neticelerin 2019 Kasım ayında yapılacak milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yansımalarından duydukları korkunun eseri bu 'baskın seçim' ilânı. Erken seçim talebini Meclis'te yaptığı konuşmada dile getiren Bahçeli'nin açıkça bu korkuyu telâffuz etmesi ve yine korkularını devletin bekâ sorununa bağlaması en bâriz göstergesiydi baskın seçimin gerekçelerinin.
Korkunun ecele faydası yok...
Cumhur ittifakının 2016 Nisan referandumunda aldığı evet oyları ancak %51'di. Nasıl alındığı da malûm...
Referandum vaatlerinden bir tanesi bile gerçekleşmedi.
Terör bitmedi.
Ekonomi her geçen gün daha da kötüye gitti ve gidiyor.
Türkiye uçacaktı, uçamadı.
Dış politikaları aynı güvensizlikle devam ediyor, pinpon topu gibi bir ABD safındalar, bir Rusya.
İstihdam açığı büyüdükçe büyüyor, işsizlik artıyor.
Eğitim sistemi Arapsaçına dönüştü, çözülemiyor.
Üretim neredeyse durma noktasında, dövizin yükselişi durdurulamıyor.
"Referandumda evet deyin Türkiye şahlanacak" diyorlardı, şahlanamadı yere çakılacak adeta.
Yapılan araştırmalarda toplumun en yüksek beklentisi %70 ile adâlet ilk sırada. Yargı iflas etmiş durumda, siyasetin gözünün içine bakıyor karar vermek için, kararlarıyla konuşması gereken hâkimler, siyâsî irâdenin sufleleriyle konuşur hâldeler.
Başbakan gerçekten Başbakan olduğunu sanıyor, milletvekilleri kendilerini gerçekten yürütmenin bir unsuru sanıyor, oysa bürokrasi de dahil olmak üzere devletin tüm unsurları baypas olmuş vaziyette ve ülkede yalnızca bir kişi konuşuyor ve karar veriyor.
Her şeyin daha kötüye gittiği bu durumda, referandumda %51'i zorla alabilen iktidar ve küçük ortağının oluşturduğu 'cumhur ittifakı' hangi göstergeler ve gerekçelerle 24 Haziran'da %50+1'i alabilecek?
Bu seçimler adâlet ile adaletsizlik arasında, hak ile haksızlık arasında, doğru ve yanlış arasında, haram ve helâl arasında, gizlilik ve açıklık arasında, güvensizlik ve güven arasında, sevgisizlik ve sevgi arasında, kabalık, nobranlık ve hakaret ile nezâket arasında, laubalilik ve ciddiyet arasında, hile ve dürüstlük arasında, doğru ve yalan arasında geçecek...
Ve bu seçimlerin anahtarı İYİ Parti'nin ve Merâl Akşener'in elinde olacak.
Seçimlere sokulsa da, sokulmasa da bu seçimlerin anahtarı İYİ Parti'nin ve Merâl Akşener'in elinde olacak.
Türk milleti artık bu adâletsizlik düzenine "yeter" diyecek.
Türk milleti iktidarın allayıp pullayamayacağı ikinci el arabasını almayacak. Çünkü, arabanın ârızalarını ve arabanın sahibi ve küçük ortağının güvenilmezliklerini artık çok iyi biliyor.
Dün erken seçim taleplerine 'vatana ihanet' diyen ve bugün 'baskın seçim' isteyenlerin ne kadar güvensiz olduklarını çok iyi biliyor.
Dün, PKK ile görüşmeyi, masaya oturmayı reddeden ve ardından "Müsteşarımı Oslo'ya ben gönderdim" diyenleri, dün odasındaki saati 17.25'te durdurup bugün aday bile çıkaramayan, seçimlere tek başına girmeye korkarak iktidarın kanatları altında 'baskın seçim' isteyenlerin güvensizliklerini çok iyi biliyor...
24 Haziran'da seçmenin cevaplayacağı soru şudur:
Bırakınız Başkanlığı ve ülkeyi teslim etmeyi, bu güvenilmez iktidarın elindeki ikinci el arabayı alır mısınız?