23 Nisan 2008, kahroluyor insan!
Davul zurnalar eşliğinde, “Bundan böyle gavura gavur denilmeyecek” diyerek ilân ettiğimiz Tanzimat ve devamındaki süreçlerde Osmanlı gibi bir devleti ve milyonlarca kilometrelik toprakları kaybettik, bir Kurtuluş Savaşı vermek mecburiyetinde kaldık, sonra öyle şeyler oldu ki, dünkü Haçlıların yerini alan bugünkü Haçlıların dayatması ile, “Gavura gavur dememe” noktasından, “Türk’üm diyememe” ve “Türk’e hakaret etmenin önünün açıldığı”, şu anki adı “Avrupa Birliği süreci” olan yeni bir Haçlı istila ve irtica sürecine girdik.
Dün nasıl Osmanlı’da Batı’yı insan hakları ve demokrasinin Kâbe’si olarak gören ve İstanbul, yani devletinden nefret eden Tanzimatçılar var idiyse bugün de aynı değerlerin Avrupa Birliği’nde olduğunu ve AB’nin bu değerleri Türkiye’de görmek istediğine inanan Ankara, yani kendi devletinden korkan, ürken ve, “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınmayı demokratlık ve çağdaşlık” zanneden “Çağdaş Tanzimatçılar” var.
Dün Abdülhamit’i Fransız’a, İngiliz’e şikâyet edenler kimler ise bugün Ankara’yı, kendi ordusunu, kendi mahkemesini Avrupa Birliği’ne, Avrupa Parlamentosu’na şikâyet edenler de aynı aklın ve aynı aymazlığın uzantıları.
Öyle olduğu içindir ki, bu akılla gidersek Osmanlı’nın başına ne geldi ise Türkiye Cumhuriyeti’nin başına gelecek de o dur.
Dünün Tanzimatçı aydınları “Hasta Adam Osmanlı’yı parçalamak isteyenlerin” art niyet ve çifte standartlarını bir türlü fark edememişlerdi, bugünküler de AB’nin çirkin yüzünü bir türlü görmediler, görmek istemiyorlar. Tanzimatçı sıkıştı mı Fransa’dan, İngiltere’den medet umardı, Abdülhamit yani devleti jurnal ederlerdi, bugünküler de aynısını yapıyor, Avrupa Parlamentosu’na, “Partimizin kapanmaması için Türkiye Cumhuriyetine saldırın” diye yüzsuyu döküyorlar.
Sen bir Haçlı olarak binlerce yıl Haçlı Seferlerinin önünü kesmiş bir ülkeden, sen bir Emperyalistler topluluğu olarak, daha dün emperyalizme karşı tarihin ilk milli mücadelesini vermiş bir milletten böyle bir teklif gelir de fırsatı kaçırır mısın, onlar da kaçırmıyor.
Hemen:
l AKP’yi kapatma, yoksa Batılı olamazsın..
l 301’i değiştir, bir an önce Türk’e hakaret serbest olsun..
l Ergenekon soruşturmasında sonuna kadar gidin, emirlerleri yağdırıyorlar.
Dünkü Tanzimatçılar Haçlı isteklerindeki çifte standardı göremedikleri gibi bugünkü Tanzimatçılar da AB maskeli Haçlıların çifte standardını göremiyor, bir kısmı ise zâten her şeyi biliyor, bir görev ifa ediyor, “İşte Türkiye’nin çanına şimdi ot tıkadım” diye içten içe gülüyor.
Öyle ya, sen bir yandan AKP için açılan davada hukuk sürecinin durdurulmasını istiyorsun, diğer yandan, henüz iddianamesi bile ortada olmayan Ergenekon bahsinde, “Sonuna kadar gidin” diyorsun.
Bu ne ikiyüzlülük, bu ne çifte standart!
Kendileri Avrupa Birliği üyesi olmalarına rağmen Almanya’da Cumhurbaşkanına hakarete 5 yıl hapis, İtalya’da Cumhuriyete, yasama organına, hükümete, Anayasa Mahkemesi ve silahlı kuvvetlere hakarete binlerce Euro nakit, İspanya’da Krala, Kraliçe, velihat prens ve prensese hakarete bile hapis cezaları verilirken, hiçbir zaman AB üyesi yapmayacağın aday ülke Türkiye’den sen, Türk devlet ve milletine hakaret etmeyi serbest bırakmasını isteyebiliyorsun ve bugünkü Tanzimatçılar da dünküler gibi, “Gavurdur, ne derse haklıdır” diyerek, sana hak veriyorlar..
AB dün Refah Partisi kapatılırken Türkiye’ye “İyi ediyorsun, hukuk işte bunu gerektirirdi” derken, aynı AB, AKP bahsinde niye “Sakın ha!” diye aba altından sopa gösteriyor, bunu bile fark edemiyorsun.
Çünkü Refah AB’ye, Haçlı zihniyete ve Siyonizm’e karşı idi, ama AKP işte bütün bu unsurlarla el ele, öyle olduğu içindir ki, yaşasın çifte standart, kahrolsun RP, yaşasın AKP!..
Acı hakikat bu olduğu için 23 Nisan 1920’deki gibi neşe ve umut dolmuyor, aksine 23 Nisan 2008’de umutlar biraz daha azalıyor ve kahroluyor insan...