TOLGA ŞAHİN/ YENİÇAĞ- ÖZEL HABER
AKP Sözcüsü Ömer Çelik 99 depremi sonrası Yeni Şafak’ta yazdığı bir yazısında, “Depremin üzerinden geçen ilk saatlerde enkaz başında ellerinde silahlarıyla nöbet bekleyen erler bu “devlet refleksi”ni açık bir biçimde ortaya koyuyor. Enkaza müdahale etmek yerine enkazın başında otoriteyi tesis etmeye çalışan devlet” diyerek askerin sahada olmasını eleştirmişti.
Halbuki arama kurtarma faaliyetlerinde en ön safta yer alan Mehmetçik, kurtarma çalışmalarının yanı sıra bölgedeki yağma olaylarına karşı enkazların başında nöbet tutmaktaydı.
Yaşanan bu durum dönemin gazetelerine de yansımıştı. Ancak o dönem muhalefet etmeyi vazife edilen Ömer Çelik, arama kurtarma faaliyetlerinde canla başla çalışan Mehmetçiği suçlayan yazı yazmıştı.
Çelik, 25 Ağustos’ta yazdığı “Otoritenin tesisi adına” adlı yazısında ise şu ifadeleri kullanmıştı:
“Başta Sağlık Bakanı olmak üzere kamu yetkililerinin açıklamaları hala enkaz altına nasıl ulaşılacağını ve enkazdan kurtarılanların nasıl tedavi edileceğini “öncelemekten” çok “kamu otoritesi”nin nasıl tesis edileceğiyle ilgili görünüyor. Özellikle Sağlık Bakanı toplumun devletten daha becerikli ve aktif olduğu her durumda, toplumun kendi başına, devletten yardım almadan işini gördüğü her gelişmede olumsuz tavır takınmayı ve devletin himayesine girmeden kendi ayakları üzerinde duran her girişimi “şaibeli” hale getirmeyi iş edinmiş görünüyor. Depremin üzerinden geçen ilk saatlerde enkaz başında ellerinde silahlarıyla nöbet bekleyen erler bu “devlet refleksi”ni açık bir biçimde ortaya koyuyor. Enkaza müdahale etmek yerine enkazın başında otoriteyi tesis etmeye çalışan devlet”
“DIŞLAMAYA ÇALIŞIYORLAR”
“Görüşleri sık sık büyük medya tarafından hassas ve zinde güçlerin görüşlerinin yansıması olduğu söylenen bir emekli general, "sıkıyönetim ilan edilmesi gerektiğini" söylüyor. Zaten günlerdir devlet kurumları arasında sıkıyönetim ve olağanüstü hal ilan edilmesi konusunda tartışmalar ve görüş ayrılıkları olduğu dedikodusu almış başını gidiyor. Hatta bu dedikodular depreme geç müdahale edilmesinde bu görüş ayrılıklarının rol oynadığı "fısıltıları" ile birleşerek "duyum" mertebesine doğru koşuyor. Bütün bu hengamede görünen tek şey, devletin kendi himayesinde gelişmeyen her şeyi can kurtarmaya yarasa bile dışlamaya çalışmasından ibaret”
“YABANCILARI KOVALIYORLAR”
Kamu otoritesinin tesisi adına ortaya koyulanlar ise çok bildik şeyler. Şu anda devlet gücünün en gürültülü temsilcisi durumundaki Sağlık Bakanı buraya can kurtarmaya gelmiş Ermeni ekiplerini kovalamakla, Yunanlılar''''ı taciz etmekle ve ABD''''lilerin seyyar hastane yardımlarını para yardımına çevirmeye uğraşmakla meşgul.
“RANT İLE KRONİKLEŞEN İHMALLER”
Hayatının normal günlerinde devletin otorite tesis etme iştahı yüzünden hep olağanüstü bir ortamda yaşayan, ihtiyaç duyduğu zaman devleti hiçbir zaman yanında bulamayan ve kendi başının çaresine bakmaktan başka bir şansı kalmamış bir halk... Rant mekanizmasından başka tanımlayıcı ögesi kalmamış bir yönetim mantığı... Bütün ülkeyi içine alan ve artık yönetimin tek tanımı olan rant mekanizması içinde kronikleşen ihmallerin neticesi olan binlerce can kaybı... Hepsi kamu otoritesinin gururunun korunması adına; "gölgelerin gücü adına."