1960'ların İzmir Türkçüleri ve Ruhi Cebeci
Hangi ay olduğunu hatırlamıyorum. 1961 yılıydı. Türk Ocağı'nın İzmir Şubesi kurulmuştu. Hatuniye Camii'ni solda bırakıp devam eden yolun sonunda, Basmahane'ye dönen köşede Altınordu Kahvehanesi vardı. Üstünde de kocaman bir salon. İzmir Türk Ocağı işte bu salona yerleşmişti. Ocak başkanı, Topaltı İlkokulu öğretmenlerinden Kemal Fedai Coşkuner'di. Yönetim Kurulu'nda veya ocağın müdavimleri arasında, İzmir'de o zaman sayıları çok az olan Türk milliyetçileri vardı: Hüsamettin Gülcür, Mesut Kahratlı, Hüseyin Toparlak, Ruhi Cebeci, Özer Hiçyılmaz, Hasan Oraltay, Halil Tireli... Bir de gençler: İskender Öksüz, Ahmet B. Ercilasun, Muzaffer Hiçyılmaz, Ömer Işık, Hasan Kalaycıoğlu...
Fikir tartışmaları, sohbetler, seminerler, marşlar. Fevzi Paşa Bulvarı'nda, Hüsamettin Gülcür ile gençlerin uzun gece yürüyüşlerinde Türkiye'nin meselelerinin konuşulması.
1962 sonlarında İzmir Türkçüler Derneği de kurulur. Başkan Hüsamettin Gülcür'dür. Yönetim Kurulu üyeleri de şu isimler: Hayrani Ilgar, Mesut Kahratlı, Özer Hiçyılmaz, Ruhi Cebeci, Halil Tireli, Hasan Kalaycıoğlu, Ahmet Bican Ercilasun, Coşkun Yurdakan.
1960'ların başlarında işte bu isimler, birbirlerini besleyerek, sessiz, fakat yarınları hedefleyen mütevazı faaliyetler içindedirler. İlerleyen yıllarda bir kısmı İzmir'den ayrılacaktır. Kazak Türklerinin yolbaşçılarından Ali Bek Hakim'in oğlu Hasan Oraltay Almanya'ya giderek Azatlık Radyosu'nda çalışacak, Kazakistan haberlerini Türkiye'ye ulaştıracaktır. Halil Tireli de Almanya'da Türkçü faaliyetlerine devam edecek, fakat o çetin günlerde ülkücü şehitler kervanına katılacaktır. Mesut Kahratlı, Ankara'ya göçerek Yol-İş Sendikası'nda önemli görevler üstlenecektir. İskender Öksüz, ABD'de doktorasını bitirdikten sonra Ankara'ya yerleşecek, Türk milliyetçiliğinin önemli fikir adamları arasında yer alacaktır. Özer Hiçyılmaz, Bodrum'a yerleşip orada resim atölyesi açacaktır. Kardeşi Muzaffer Hiçyılmaz İngiltere'de doktorasını tamamlayıp Türkiye'nin önemli iktisatçılarından biri olacaktır.
Diğerleri faaliyetlerini İzmir'de sürdüreceklerdir. Bir takım dalgalanmalardan sonra Kemal Fedai Coşkuner de ülkücü şehitler kervanına katılacaktır. Ömer Işık, MHP İzmir İl Başkanlığı yapacak, o da kurşunlanacak ve ölümden dönecektir. Hayrani Ilgar, İzmir'den Türkçü dergilere yazılar yazmaya devam edecek, küçük romanlar yayımlayacaktır.
İzmir'i hiç terk etmeyenlerden biri Ruhi Cebeci'dir. 05 Temmuz 2017'de onu da kaybettik. Aramızda en neşeli, en güler yüzlü olan oydu. Belki de kahkahalarıydı onu yaşatan ve ülküsünden döndürmeyen. Özer Hiçyılmaz resim yapar, Ruhi Cebeci şiir yazardı. Hamasi şiirler. Bazen de lirik. Zaman zaman şiirlerini bize de okur ve hepimizi bazen coşturur, bazen duygulandırırdı. İzmir'deki milliyetçi faaliyetleri de Millî Yol dergisine haber olarak gönderirdi. İzmir'deki gençlerin müstehcen neşriyatı protestosunu, Galip Erdem'in konferansını... Daha sonra Büyük Türkeli ve Mücadele dergilerinde yazıları çıktı. Milliyetçi Çalışma Partisi'nin de ilk genel başkanı idi.
Ben de İzmir'den erken ayrılanlardan olduğum için uzun zaman kendisinden haber alamadım. Ama hayatının sonlarında gözlerinin görmez olduğunu öğrenmiştim. Uzun yıllar öyle yaşadı. Gözleriyle değil yüreğiyle gördü. Yüreğiyle hissetti, beyniyle Türk'ün kaderini düşündü. Tanrı, kuşatıcı rahmetiyle onu da kuşatsın!
İzmir Türkçülerinin gençleri şimdi 70'li yaşlarını sürüyorlar. Ömer Işık'ı geçen yıl kaybetmiştik. Büyükler birer birer Tanrı katına çıktılar. Hüsamettin Gülcür, Hasan Oraltay, Özer Hiçyılmaz... Atsız'ın deyişiyle Tanrı Dağı'nda, Kür Şad'ın huzurunda olmalı hepsi. Hayrani Ilgar ile Mesut Kahratlı hayatta.
Ben ara sıra İzmir Türkçülerini yazıyorum. Elbette yazdıklarımda maziye özlem ve vefa duygularının yeri var. Fakat milliyetçilik tarihimize not düşmek için de yazıyorum. Elbette Kayseri'nin de, Adana'nın da... Türk milliyetçileri var. Onlar da yazılmalı. Bilenler, şahit olanlar tarafından.
Kara günlerimiz bir gün ak günlere dönüşecekse -ki mutlaka dönüşecektir- bu, milliyetçilik uğrunda emek harcamış olan ölülerimiz sayesinde olacaktır.
Rahmi Oruç Güvenç ve Mehmet Başbuğ. İki büyük sanatkâr! Onlar da Tanrı katında. Başımız sağ olsun!