Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

18 yıldır vizyonda: İstikrârın sessizliği

Aslına bakarsanız mesele kongre meselesi olmaktan çıkmış durumda... Olağanüstü kongre için gerekli olan delege imzalarının toplanması, genel merkeze verilmesi, ardından kongrenin toplanması, delegasyonun hür irâdesiyle yeni genel başkanı ve yönetimi seçmesi olmaktan çıktı mesele...

'Çakılı defans' siyâset yapan bir genel başkan ve yönetiminin 12 seçimin her birinde seriye bağladıkları yenilgilerinin ardından bir vizontele repliği gibi "dimdik ayaktayız" cümlesiyle "peki sen hangi ara dayak yedin?" sorusuna muhatap olan bir genel başkan ve yönetiminin elindeki oyuncaktan vazgeçememesi de değil aslında asıl mesele...

Ramiz Dayı'nın "Fırtınada ağaçlar nasıl çatırdar bilir misin kardeş?" diye sorması ya da "Mesele kongre değil kardeş, mesele daha derin" demesi gibi bir şey aslında...

Yaşları en azından dört onluğu devirmiş bulunanlar hemen hatırlayacaklardır, tek kanallı televizyonumuz TRT'nin yayınlarında zaman zaman kesintiler olur ve ekranda hemen İznik işi bir 'necefli maşrapa' görünürdü. Genelde bir Türk Sanat Müziği şarkısının enstrümantal bir fon olarak dinletildiği birkaç dakikalık kesintiler olurdu bunlar. Sabırla beklerdik yayının tekrar başlamasını ekrandaki 'necefli maşrapa'yı izlerken...

Genel Başkan ise hükümet olduğu yıllarda Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz ikilisinin arasında tam bir 'necefli maşrapa' görünümünde tedirgin bakışlarla etrafını süzüp, Topkapı Sarayı'nı ziyârete gelen şaşkın bir turist gibi ve bulunduğu yeri yadırgayan bir psikolojiyle deruhte ettiği Başbakan yardımcılığı vazifesinden sonra Salı günlerinin grup toplantılarında îrâd ettiği nutuklarla idâre ettiği muhalefeti daha bir sevdi...

AKP'nin ayak izlerine basarak kendisine ve partisine yön tâyin etti yıllardır...

"AKP parçalanırsa ülke kaosa sürüklenir" diyecek kadar sıkı tâkip etti AKP'nin ayak izlerini, ayak numaraları da aynı olmalı ki milimi milimine aynı izlere bastı...

Mesele tam olarak bu galiba...

Türk siyasetinin vizyonundaki 'istikrârın sessizliği' filminin kapalı gişe oynamasının devamını sağlamak...

Hannibal Lecter kendi partisini yiyor... İki seçim arasında pişiriyor ve seçimde yiyor...

Seçim sonrası yine aynı rahatlık, aynı sorumsuzluk, aynı özgüven, aynı hikâye, "yıkılmadık ayaktayız..."

Peki sen ne ara dayak yiyorsun seçmenden, dimdik ayaktasın da yüzündeki morlukların, kolundaki kırıkların, dökülmüş dişlerinin sebebi ne?

Sandığı kontrol etmeyen teşkilât mensupları da dâhil olmak üzere seçmen dâhil herkes suçlu...

Hırsızın hiçbir zaman kabahati yok...

Pişkinlik, komplo teorilerinin içine sos olarak katılıyor, bir çeşni gibi...

Muhalefet dışarıdan yönlendiriliyor, düşman odakların parti üzerindeki oyunları bu kongre talepleri...

Denizli, Manisa, Tekirdağ, Edirne, Aksaray, Elazığ, Çorum, Samsun, Tokat, Sivas'ta partililer ayakta...

12 yılın tüm seçim yenilgilerini, 12 yılın tüm siyâsetsizliğini, ezilmişliğini, güvensizliğini ümide, heyecana, enerjiye, mesâiye dönüştürmeye hazırlanıyor... Kartopu gibi büyüyor heyecan... Bir domino oyunu gibi, son domino taşı devrildiğinde yerdeki taşlar 'iktidar' yazacak...

Bütün bunları görüp de hâlâ 8 Nisan'daki mahkeme kararından medet ummak, mahkemenin kongrenin toplanmasının önüne geçen bir muhtemel kararından medet ummak, el kararıyla koltuğunu korumak ve 'istikrârın sessizliği' isimli filmin vizyonda kalmasını ve iktidarını seyircisiyle kapalı gişe oynamasını devam ettirmek de kötü bir tercih ama bir tercih nihâyetinde...

12 seçimin tabelâsı "git" diyor... Delegasyonun yarısı resmî imzayla "git" diyor... Teşkilâtların "git" diyor... Tüm siyâsî etik kuralları "git" diyor...

Fakat sen "gitmem" diyorsun hâlâ...

'İstikrârın sessizliği' filmindeki başrolünden Oscar mı bekliyorsun?

Kim verecek sana bu Oscar'ı?

"Mesele kongre değil yeğen, daha yapacak çok işiniz var, berâber ıslanacaksınız siz o yağmurlarda..."

Yazarın Diğer Yazıları