18 yıl önce bugün öldü: "Bu kalp seni unutur mu?"
Ülkemiz sınırları içinde yaşamış en değerli müzisyenlerden biri Fikret Kızılok. Özellikle, batı kültüründeki singer-songwriter folk anlayışı ile kendi geleneğimiz olan halk ozanlığını en etkileyici biçimde harmanlamış sanatçılardan biri: Farketmeden, Zaman Zaman, Bu Kalp Seni Unutur Mu? Bir Harmanım Bu Akşam, Haberin Var Mı, Sevda Çiçeği, Gönül, Yeter Ki ve Gecenin Üçünde gibi daha sayabileceğimiz birçok ölümsüz işin sahibi.
1946 yılında İstanbul'da doğan Kızılok, müzikle ilk defa Galatasaray Lisesi'nin ilkokul kısmında tanıştı. Lise yıllarında ise Elvis Presley'den etkilenerek eline gitarı aldı.
Barış Manço ile Timur Selçuk Kızılok'u cesaretlendiren ilk kişiler oldu.
Kızılok'un en büyük yerli ilham kaynağı ise şüphesiz Âşık Veysel'di. Kendisi ile bir usta-çırak ilişkisine sahip olmuştu.
Âşık Veysel 1973'te hayatını kaybettiğinde, cenaze töreninde "Ustam öldü, toprak oldu. Ustamın parmaklarına değen bu sazın da toprak olması gerekir. Artık ona can veren parmaklar yok" diyerek sazını kırdı ve bir süreliğine müziğe ara verdi.
1998'de ise Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını Atatürk'ün ağzından anlattığı, araştırmalarını, metin yazarlığını, söz ve bestelerini tamamen kendisinin yaptığı veda albümü Mustafa Kemal - Bir Devrimcinin Güncesi ile destansı bir eser meydana getirdi.
Böylelikle, sanatçının (…) ruhumuza işleyen parçalarının ardında çok farklı hikâyeler saklı. Modern halk ozanımızın bu eserleri ise her zaman onun gibi ölümsüz kalacak!
(Özet bilgilerin kaynağı Barkın Ünlüeroğlugil'e teşekkürler,).
Hasan-Âli Yücel'in dedesi ve
ERTUĞRUL FİRKATEYNİ ŞEHİTLERİ
Geçen Pazar yazımdaki "Ertuğrul Faciası" bölümüyle ilgili değerli araştırmacı-yazar hemşerim Ayhan Yüksel'den önemli bir bilgi ve belge geldi.
Önemli alıntılara yer vermek Pazar yazılarımın formatında var.
Bilinmeyen yeni bilgilerin yer aldığı Yüksel'in yazısını aynen veriyorum.
Ertuğrul Firkateyni künye defteri.
Unutamayacağımız ve genç kuşaklara aktarmamız gereken denizcilik tarihimizde ayrı bir yeri olan "Ertuğrul Firkateyni Faciasını" kaleminizden hüzünle okuduk, gündeme getirdiğiniz için sevindik.
Bilindiği üzere II. Abdülhamid, 1889'da hem Japonya imparatorun kendisine verdiği nişana cevap vermek, hem de Osmanlı bahriyesindeki genç subayların tecrübelerini artırmaları amacıyla Bahriye Miralayı Osman Paşa kumandasında 650 kişiden oluşan bir heyeti Ertuğrul firkateyniyle Japonya'ya gönderdi.
Ertuğrul firkateyni dönüş seyri esnasında Kaşinozaki Burnu'nda yakalandığı fırtınada kayalara çarparak battı.
Yenilik, sağlamlık ve makine kuvveti yönüyle üstün Asar-ı Tevfik'in yerine altı ayda gitmesi planlanan yolu on bir ayda tamamlayabilen Ertuğrul firkateynin gönderilmesi, bilgi eksikliği, "batarsınız, hava fenadır" diyen Japonların nasihatlarının dinlenilmemesi, seyir sırasında belli bir yere kadar Japon kılavuz alınmaması, seyirin kıyı boyu yapılmaması kazaya davetiye çıkaran etkenler oldu…
Sonuç: geride kalan gözü yaşlı anneler, babalar, eşler ve kardeşler…
Burada Giresun için ilginç olan husus gemi süvarisi Ali Bey'in aslen Göreleli olan şair-yazar Hasan-Âli Yücel'in anne tarafından dedesi olması; mektepli kaptanların pîri Giresun-Keşaplı Hamid Naci Efendi'nin (1854-1937) irade çıkmadığı için atanamayınca faciadan kurtulmasıdır…
[Sizin de memleketiniz olan] Tirebolu'dan Ertuğrul firkateyni şehitleri arasında yer alan on iki denizcinin isimlerinin yaşatılması için Kadıköy-Tirebolu Kültür ve Yardımlaşma Derneği anıt yapılması çalışmalarına başlamıştır.
Belgede Ertuğrul firkateyni şehitlerinin künye defterinden örnek kayıtlar yer almaktadır… Kayıtta Ertuğrul firkateyninin batış tarihi 7 Eylül 1306 (19 Eylül 1890) olarak gösterilmektedir. Ancak, doğru olarak Japonya Hariciye Nezareti tarafından Osmanlı Hariciyesine gönderilen telgraflarda verilen 16 Eylül 1890 tarihi kabul edilmiştir.
(Araştırmacı Yazar Sevgili Ayhan Yüksel'e teşekkürler).