Queen Elizabeth, Anadolu yakasında bulunan Hamidiye I ve Çimenlik Tabyalarını, Agamemnon, Lord Nelson ve İnflexible ise boğazın Rumeli yakasındaki Yıldız, Mecidiye, Hamidiye II ve Namazgah Tabyalarına ateş edeceklerdi. Düşman ordusu büyük saldırışa geçeceği sırada Türk bölgesi savunma karargahında durum şöyleydi;
Karargah komutanı Albay Cevat, 18 Mart’tan önce Bozcaada’da düşman savaş gemilerinin toplanmakta olduğunu haber almıştı. 18 Mart sabahı da bir araştırıcı uçağımız Bozcaada’da büyük bir kaynaşma olduğunun haberini getirmişti. Ne var ki, komutanlık bu haberleri büyük bir saldırının ilk işaretleri olarak kabul etmedi. Albay Cevat, 18 Mart sabahı karargahtan ayrılıp Kirte’deki birlikleri teftişe gitmiş ve ancak 16.30’da karargaha dönebilmişti. Bu nedenle savaşı Kurmay Binbaşı Selahattin Adil (paşa) yönetmişti. Savaş sırasında yanında bulunmuş olan yardımcıları Kurmay Kolağası Osman Zati ile Yüzbaşı Hamdi’dir. 18 Mart saldırısı bir baskın biçiminde başlamıştır.
Saldırının başlaması
Birinci küme ile kendilerine hedef olarak gösterilmiş plan tabyaları arasında düello saat 11.15’te başlıyor. Queen Elizabeth, ağır toplarıyla uzak mesafeden ilkin Çimenlik’e sonra Çanakkale şehrine daha sonra da Hamidiye tabyasına ateş ediyor. Çimenlik’e iki isabet oluyor. Çanakkale’de yangın çıkıyor. Hamidiye’de yıkıntı meydana geliyor.
Saat 11.35’te Lord Nelson, Rumeli yakasındaki Hamidiye II tabyasına; George ve Triumph, Mecidiye, Yıldız ve Dardanos tabyalarına ateş açıyorlar. Fakat zırhlıların büyük şikayeti bu tabyalardan olmaktan çok, görünmeyen ve göründüğü anda hızla yer değiştiren sahra bataryalarındandı. 12.30’da Amiral de Robeck Fransız gemilerinden kurulmuş olan ikinci küme gemilerine kıyılara yaklaşarak, yakın mesafeden bombardımanı sürdürmesi emrini veriyor.
Bunlar Erenköy hizasında duran İngiliz gemileri arasından geçerek kıyıya 400 metre kadar yaklaşıyorlar. Bütün ağır toplarıyla Rumeli yakasında Kilitbahir ile Mesudiye tabyaları, Anadolu yakasında da Dardanos ile Beyaztepe mevkilerini ateşe tutuyorlar. Büyük armada boğazın en dar yeri olan Kilitbahir ile Çanakkale arasına yönelmişti.
Buraya gelmeden önce birkaç gemi feda edileceği de hesaba katılmıştı.
Bu kayıpları karşılıksız olmayacaktı. Boğaz geçilip İstanbul alınmakla, Osmanlı ile müttefiklerin bağlantısı kesilecekti, çember içine alınan Avusturya ile Almanya da pes demek zorunda kalacaklardı.
Sözün kısası savaşın seyri muhteşem armadanın birkaç kilometre daha ilerlemesine bağlı kalmıştı. Tarihsel Fransız cesareti ile İngiliz soğukkanlılığı Türk’ün alçak gönüllü kahramanlığı karşısına bu alınacak yerde bir sınav verecekti. Deniz savaşının en bunalımlı anı iki taraf için de gelip çatmıştı. Dünya bu olaya kadar Türk’leri fetih savaşlarında tanımıştı. Yurt savunmasında ise güçlerinin neye yettiğini ilk kez hecelemeye başlayacaklardı. Hava şartları Türk’lerin lehineydi. Gemi bacalarından ve toplardan çıkan dumanlar sayesinde Türk bataryaları görünmüyordu. Türk savunma komutanlığı düşman zırhlılarının merkez bataryalarına 14 kilometre kadar yaklaşması üzerine bu bataryalar tarafından da ateş emri verildi. (Devam edecek)