Terör örgütü Hizbullah’ın lideri Hüseyin Velioğlu’nun 17 Ocak 2000’de Beykoz’da öldürülmesinden sonra örgüt arşivi ele geçirildi. Ele geçirilen arşivle yurt genelinde seri operasyonlar gerçekleştirildi. Tetikçiler yakalandı, mezar evlerdeki cesetler çıkarıldı, örgüt cephanelikleri, domuz bağlı işkenceli sorguların yapıldığı sığınaklar bulundu.
Sözcü’den Özgür Cebe’nin haberine göre; tutuklu 18 sanık 165 vatandaşın öldürülmesi, 85’inin yaralanmasından sorumlu tutularak ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı. Dava Yargıtay’da görülürken uzun tutukluluğu düzenleyen CMK’nın 102. Maddesi yürürlüğe girince 10 yıl tutuklu kalan Edip Gümüş, Cemal Tutar, Fuat Balca, Sinan Yakut, Kemal Gülşen ve Mustafa İpek tahliye edildi. Yargıtay, 10 yılı tamamlamayan 12 sanığın ise cezalarını oy birliğiyle onayınca hüküm kesinleşti.
2019 SEÇİMLERİNDEN ÖNCE SERBEST BIRAKILDIKLARI ORTAYA ÇIKTI
Ancak Mehmet Veysi Özel, Rıfat Demir, Şeyhmus Kınay, Mehmet Varol, Mehmet Garip Özer, Yusuf Begiç, Mehmet Beşir Acar, Abdulkerim Kaya, Mehmet Tahir Ak, Mahmut Demir, Yunus Avcı, Mehmet Feysel Bozkuş hükümlü olmalarına 31 Mart 2019 yerel seçimleri öncesinde AİHM ve AİHS kriterleri ile yargılamanın yenilenmesi gerekçesiyle serbest bırakıldıkları ortaya çıktı. Tek bir tutuklunun bile kalmadığı Hizbullah ana davası, domuz bağları, işkenceli sorgu kasetleriyle uzun süre ülke gündeminden düşmemişti.
“SİZİ GAFFAR OKKAN’IN YANINA GÖNDERİRİZ”
Tahliye edilen ve 109 kişiyi bizzat tetik çekerek öldüren askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar son savunmasında,
“Hizbullah’ın her kademesinde görev aldım. Allah yeryüzünde İslam’ı hâkim kılmak için bize görev verdi. Pişman değilim. Cezaevinde patlamaya hazır bomba haline geldik. Sabrımız tükenmiştir. İçeriyi kan gölüne çevirebiliriz.
1991’de PKK’yla çatışma halindeyken Hizbullah’ı kurduk. PKK bizden birini vurunca biz 15 vurup anladığı dilden yanıt verdik. Bu işe girip PKK’lıları vuranlardan Allah razı olsun.
Cinayetleri Allah’ın yardımıyla yaptık. Bölgede asker ve polisin sevgisini kazandık. PKK eceli geldiği için cami duvarına etti. Eylem talimatlarını Hüseyin Velioğlu veriyor, ben de kuryeliğini yapıyordum.
Yaptığımız eylemlerle ilgili haksız olduğumuza beni ikna ederseniz size söz veriyorum askeri kanatta faaliyet gösteren herkesin adını açıklarım. Yoksa bu isimler benimle mezara kadar gider.
Beykoz’daki villada 15 milyon sayfalık örgüt arşivinin yüzde 99’unu imha ettik. Hard disklere sıktığımız her kurşun polisin beynine sıkacağımız mermiden daha önemliydi. Ermeni, Yahudilerin dini inancı yaşama özgürlüğü varsa bu özgürlük İslam’a da tanınmalıdır.
Anlattıklarımı hikâye dinler gibi dinliyorsunuz. Hiçbir şeyin hukukla çözüleceğine inanmıyorum. Cezaevinde bize baskı olursa o cezaevinin savcısı, müdürü, o ilin emniyet müdürü, bizi yargılayan mahkeme heyetini Gaffar Okkan’ın yanına göndeririz” demişti.
“DIŞARI ÇIKARSAM GÖZÜMÜ KIRPMADAN YAPARIM”
Serbest bırakılanlardan Kemal Gülşen de mahkeme heyetine,
“Bu eylemlerin hepsini Allah için İslam için yaptım. Şu anda dışarı çıkarsam gözümü kırpmadan yine yaparım. Hatta iddianameye yansımayan ve savcının çözemediği başka eylemlerim de vardır.
Savaşımız namaz içindir. Sizden adalet beklemiyorum. Mahkemenin vereceği karar siyasidir” demişti.
Gülşen, öldürülenlerin ailelerinin avukatlığını yapan Yaşar Altürk’ü de duruşmada savunma yaparken “Terör örgütü” dediği için askerlerin arasında mahkeme heyetinin gözü önünde yumruk ve tekmelerle saldırmıştı.
“HİZBULLAH''A BİAT ETMEYİ GÖREV BİLDİM”
Evinin altında domuz bağıyla öldürülmüş 4 ceset çıkan ve serbest kalan Mahmut Demir ise,
“Hizbullah’a biat etmeyi görev bildim. Büyük aşkla örgüte katıldım. Kuran’ın bütün dünyada hâkimiyeti için cemaate biat yemini ettim. Ölüm bizim için şahadettir. Şahadetin bize nasip olması için 5 vakit dua ediyoruz. Allah’ın yardımıyla Hizbullah galip gelecektir. Hizbullah bir aşk mektebidir” demişti.
Tahliye olan sanıklardan Mustafa İpek ise, işlediği cinayetlerle ilgili mahkemeye, “Emniyetin yetersiz kaldığı yerlerde Hizbullah devreye girip en güzelini yapmıştır” diyerek eylemleri sahiplendi.
KARARA BAĞLANDI
Hizbullah ana davası 2000 yılı Mayıs ayında 15 sanıkla açıldı ve sonradan yakalanan sanıkların davalarının birleştirilmesiyle 2009 yılının Aralık ayında 33 sanıkla karara bağlanmıştı. Beykoz Kavacık Villaları’ndaki örgüt karargâhında polisin eline geçmesin diye Edip Gümüş ile Cemal Tutar’ın kurşunladığı 41 bilgisayar ve 24 hard diskin İstanbul Teknik Üniversitesinde çözümü yapılamadığı için ABD’ye gönderilerek FBI tarafından çözümlemeleri yapılmıştı.
Sanıkların yargılandığı tarihte 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası yürürlüğe girdi. Mahkeme başkanı sanıklara “İçinizde yasadan yararlanmak isteyen var mı? Bakın bu yasa ile cezanızda ciddi bir indirim olacak” diye sormuş, ancak sanıklar cevap bile vermemişti