Fatih ERGİN / YENİÇAĞ
AKP iktidarı ile FETÖ adeta bir koalisyon halinde birliktelik yaşarken, 17-25 Aralık 2013’de Fethullahçı yargı mensuplarının ve polislerin başlattığı soruşturmalarıyla kanlı bıçaklı hâle geldiler ve çekişmeler 15 Temmuz’a geldi dayandı.
15 Temmuz darbe girişimi sırasında halk darbecilere karşı sokağa döküldü. Fethullahçı cunta hesap etmedikleri beklenmedik bir dirençle karşılaştılar. Hiç tereddüt etmeden halkın üzerine ateş açtılar. 251 kişi hayatını kaybetti, 3 bine yakın kişi yaralandı.
Darbeden sonra, darbeciler yanında zamanında Fethullahçıların açtıkları okullarda okuyanlar, evlerde her cemaatte olduğu gibi yapılan sohbet toplantılarına katılanlar, bankalarına para yatıranlar toplandı, tutuklandı. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işinden atıldı. Darbecilerin dışında 50 bin dolayında kişi hapsedildi. FETÖ’nün gizli haberleşme sistemi olduğu söylenen ByLock kullandığı iddiasıyla 100 binin üzerinde insan soruşturmaya uğradı, birçoğu 6 yıl ceza aldı ve hâlâ mahkemeler devam etmekte. Daha sonra ankesörlü telefonlardan haberleştikleri iddiasıyla çok sayıda subay göz altına alındı ve hâlâ gözaltılar devam etmekte... Öyle ki, AKP’ye muhalif görülenler de kıyısından ucundan FETÖ ile ilişkilendirilerek gözaltına alındılar, soruşturmaya uğratıldılar.
Darbe gecesi neler yaşandığı, öncesiyle sonrasıyla neler olduğu tam aydınlığa kavuşmuş değil. Darbe kalkışmasının saatinden, bir binbaşının ihbarda bulunduğu iddiasına rağmen Millî İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) zaaflarına dek herkesin kafasında kuşkulara yol açan birtakım soruların cevapları hâlen verilemedi.
AKP dışında hemen herkesin FETÖ bağlantısı aranır, ilgisiz suçlamalar yöneltilirken, FETÖ’yü iktidarına ortak edip 15 Temmuz’a sebebiyet verdiği ileri sürülen iktidar partisinin FETÖ konusunda kendini “temiz” göstermesi uzanmaması tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Oysa arşiv, başta Erdoğan olmak üzere kurucu kadro ve AKP’ye sonradan katılan kim varsa hemen hepsinin bir Fethullahçı Cemaat övgüleri dolu. Bu yüzden, muhalif partilerin FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıkarılsın çağrısı karşılığını bulmamaktadır.
TSK’yı ele geçirmek için Ergenekon,. Balyoz, Casusluk ve daha birçok soruşturma icat ettiler, Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla TSK’nn kozmik odasına girdiler. Bütün bunlara yol açan ise AKP iktidarı idi.
DARBEYE GİDEN YOL
FETÖ, Apo’ya özenilerek uydurulmuş, kanlı bir örgütü basit bir sıra sokma adlandırmasından başka bir şey değildir. Fethullahçcı Terör Örgütü denecekse “FTÖ” diye adlandırılması gerekirdi. Ancak yanlışlık biline biline “FETÖ” diye adlandırıldığı için biz de “FETÖ” diyeceğiz.
Fethullahçı Cemaat’in ordu ve polisteki yapılanması çok eskiye dayanmaktadır. Buna girmeyelim. Ama darbenin ayak seslerini ilk ne zaman duyduğumuzu hatırlatalım.
2004 Millî Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı bir dönüm noktasıdır.
2004 AĞUSTOS MGK’SI
25 Ağustos 2004 tarihli MGK toplantısında, Fethullah Gülen’e karşı bir eylem planı hazırlanması kararı alındı. Milli Güvenlik Kurulu’nun, 2004 yılı Ağustos ayında yaptığı toplantıda, “Fethullah Gülen grubunun faaliyetlerine karşı alınması gereken tedbirler” başlığıyla, FETÖ’ye karşı bir eylem planı hazırlanmasını, tavsiye kararı olarak hükümete bildirdi.
MGK kararında, “Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen grubuna” ait kurumların faaliyetlerinin engellenmesi için, “Ağır yaptırımlar getiren yasal düzenlemeler yapılmalıdır, eylem planı hazırlanmalıdır” deniyor.
25 Ağustos 2004 tarihli MGK kararının altında, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül’ün yanı sıra, beş ayrı bakanın imzası var. Aynı belgeye, MGK üyesi Aytaç Yalman, Özden Örnek, İbrahim Fırtına, M. Şener Eruygur da imza koymuş.
481 Sayılı MGK Kararı olarak kayda geçen kararda, “Bir eylem planı oluşturulmasının” kararlaştırıldığının altı çizilirken, resmî kurumların atacağı adımlar da tek tek sıralanıyor. Konunun “Psikolojik harekât boyutuna” dikkat edilmesi gerektiği de vurgulanıyor.
Fethullah Gülen Cemaati’ne karşı uygulanacak tedbirler için ise; Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu (BUTKK) koordinesinde, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığı görevlendiriliyor.
CEMAAT OKULLARI TAKİP EDİLMELİ
2004 tarihinde tavsiye kararı olarak alınan MGK kararlarındaki bazı maddeler şöyle:
“F. Gülen grubunun yurtiçi ve yurtdışı faaliyetleri, Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Fethullah Gülen Koordinasyon Kurulu (BUTKK) koordinesinde İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı ve ilgili diğer kurumlar aracılığı ile yakından takip edilmelidir.
Devletin yurt dışında görevli memurları aracılığı ile F.GÜLEN grubu yakından takip edilmeli gerekiyorsa Dışişleri Bakanlığı tarafından ilave tedbirler geliştirilmelidir.
F.Gülen grubuna ait özel okulların faaliyetleri, İçişleri Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından incelenmeli ve takibe alınmalıdır. Bu gruba ait okullardaki şüpheli ve yasa dışı faaliyetler periyodik olarak BUTKK’na rapor edilmelidir.”
MGK kararında Gülen cemaatine ait kurumlar için “Ağır yaptırımlar getiren yasal düzenlemeler yapılmalıdır” deniyor. Kararda, “öğrenci evleri”ne de vurgu yapılıyor. MGK kararında yasaların etkin hâle getirilmesi vurgulanarak şöyle deniyor:
“F. Gülen grubunun ‘öğrenci evleri’ kapsamında sempatizan ve yandaş edinme gayretleri İçişleri Bakanlığı nezdinde dikkatle takip edilmelidir. Yasal olmayan yollar kullanılarak din eğitimi veren ve bir nevi dini alet ederek yandaş toplama sistemi olan ‘öğrenci evleri’ uygulamalarına engel olunmalıdır.”
Karar, iki sayfa hâlinde getirilip, bir üst yazıyla ilgili kişilere veriliyor. 25 Ağustos 2004 tarihinde de tüm kurul üyeleri tarafından imzalanıp, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e sunuluyor.
MGK KARARI UYGULANMIYOR
2010-2013 yılları, TSK personeline hiçbir “ihraç” işlemi yapılmayan bir dönemdir. Buna karşılık, bu dönem aynı zamanda Gülen cemaatinin TSK’da Balyoz ve askeri casusluk gibi kumpas davaları üzerinden ciddi tasfiyeler yaptığı ve boşalan general ve amiral kadrolarına Yüksek Askeri Şûra’da (YAŞ) ağırlıklı bir şekilde Gülenci subayların terfi ettirildiği dönemdir.
15 Temmuz Darbe Teşebbüsü’nden sonra, 19 Ekim 2016 günü, TBMM Darbe Komisyonu’nda MGK’nın 2004 kararıyla ilgili olarak, 2002-2006 döneminde Genelkurmay Başkanlığı Orgeneral Hilmi Özkök şu açıklamada bulunmuştur:
“Bu işin üzerinde çok duruldu. Ve 2004 Ağustos ayında MGK toplantısında bizim önerimizle, yani Silahlı Kuvvetler dedik ki, bu örgüt çok büyük bir imkân kabiliyete kavuştu. İmkân kabiliyeti yıllar içerisinde oluşur ama niyet bir gecede değişir. Aynen böyle söyledik. Dedik ki ‘Bir icra planı yapılsın, bu iş takip edilsin’. Çünkü o zamana kadar bu tehlikeli bir örgüt olarak görülmüyor, şiltler veriliyordu. Biz MGK’da bunu açıkça söyledik. Hükümeti kesin olarak bilgilendirdik. Dedik ki, durum iyi değil. Ve orada bir karar alındı, ‘icra planı’ deniyordu. Hükümete tabii tavsiye ediyor MGK. Hükümetin asli unsurları da orada olmakla beraber, pek fazla bir şey yapıldığını görmedik. Yine biz her MGK’da bu örgütlerin tehlikesini dile getirdik. Duyduklarımızı elimizden geldiği kadar yaptık ama dediğim gibi kaynağa nüfuz etmemiz bizim mümkün olmadı. Özellikle ben çok arzu ettim, diğer kuvvet komutanları da beni kuvvetle desteklediler.”
Eski Genelkurmay Başkanı (2008-2010) Orgeneral İlker Başbuğ da komisyonun 3 Kasım 2016 tarihli toplantısında 2004 Ağustos MGK’sında Fetullah Gülen’in “yurtiçi ve yurtdışı faaliyetlerine dönük bir eylem planının hazırlanmasının önerildiğini” hatırlattıktan sonra “Hükümet bu MGK kararıyla ilgili adım atmamış. Hükümet 4 Ağustos kararını niye uygulamamış. Vallahi o benim sorunum değil, siyasi iktidara sorarsanız onlar anlatsınlar” demişti.
Akıllarda kalan sorunun cevabını o tarihte Başbakanlık Müsteşarı olan Ömer Dinçer, 1 Aralık 2013 tarihinde Sabah gazetesinde yer alan bir açıklamasında “MGK’da alınmış tavsiye kararı Bakanlar Kurulu’nda bir karara dönüştürülmemişse hiçbir yerde işlem yapılmaz. Gülen cemaatine ilişkin 2004’teki tavsiye niteliğindeki toplantı tutanağı Başbakanlık’a gönderildi, Bakanlar Kurulu gündemine dahi alınmadan dosyasına kaldırıldı” demişti.
Ömer Dinçer “Türkiye’de Değişim Yapmak Neden Bu Kadar Zor” başlıklı kitabında da bu knuya yer vermiştir:
“Milli Güvenlik Kurulu’nun tavsiye kararı Başbakanlığa bildirildikten sonra konuyu Başbakanımıza açtım. Gelen yazıyı dosyasına kaldırmaya karar verdik. Bu karar metni Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılmadı. Hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Konudan MGK toplantısına katılan bakanlar dışında kimsenin haberi olmadı. Bütün toplumsal ve siyasi riski hükümet adına Sayın Başbakanımız, hukuki riski ben üstlenmiştim.”
Darbeye nasıl gelindiğinin ilk işaretini 25 Ağustos 2004 günü MGK toplantısında görüyoruz. MGK karaları uygulansaydı herhâlde Türkiye böyle bir badireye sürüklenmezdi.
CEMAATİN NİYETİ ÇOK GEÇ FARK EDİLDİ
1990’lı yıllardan itibaren ordu, polis, yargı ve MİT’ten oluşan güvenlik bürokrasisi başta olmak üzere devlet içinde Fethullahçı örgütlenmeye yönelik çok sayıda haber, yazı, kitap ve raporlara rağmen bu grubunun üzerine gidilemedi. Açılmak istenen soruşturmalar da örtbas edildi veya yargılamalar beraatla sonuçlandı.
Kısa süre sonra, FETÖ’nün en önemli insan ve para kaynağı durumundaki dershanelerin kapatılması teşebbüsüyle başlayan savaş, 2013 yılında, 17/25 Aralık diye bilinen hükümeti hedef alan yolsuzluk ve MİT TIR’ları soruşturmalarıyla geri dönülemez bir “meydan muharebesi”ne dönüştü. Hemen ardından gelen mahalli seçimlerde oy kaybetmesine rağmen birinci parti çıkan AKP, birkaç ay sonra Erdoğan’ı da Cumhurbaşkanlığı koltuğuna taşıyınca FETÖ için sonun başlangıcına gelindi.
Bürokrasinin kilit noktalarından FETÖ kadroları tasfiye edilmeye başladı. Emniyet teşkilatındaki FETÖ mensubu olduğu öne sürülen çok sayıda üst düzey polis ya tutuklandı ya görevlerinden alındı.
Yine yargı içinde FETÖ mensubu olduğu bilinen birçok hâkim savcı da pasif görevlere atanarak kızağa çekildi.
FETÖ’nün finansal kaynaklarını da kurutmak için birçok holdinge, hükümete yönelik muhalif yayınlarına son vermek için de FETÖ’ye ait oldukları bilinen medya organlarına kayyım atandı.
TSK TEMİZLENECEKKEN…
FETÖ, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde kendisin çok iyi gizlemişti. İzmir ve Ankara merkezli yürütülen iki ayrı soruşturmada isimleri belirlenen birkaç yüz subay şüpheli olarak fişlenmişti. Ağustos Şûra’sında tasfiye edilmeleri hemen hemen kesindi. İzmir merkezli soruşturmayı yürüten Savcı Okan Bato, eğer 15 Temmuz kalkışması olmasa idi ertesi sabah erken saatlerde TSK içindeki FETÖ örgütlenmesine yönelik büyük bir operasyon kararı almıştı. Bu gelişmelerden haberdar olan FETÖ mensubu askerler, başka bir tarihte yapılması planlanan darbeyi öne çektiler ve 15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye Cumhuriyeti tarihine çok kanlı bir sayfa eklediler.
FETÖ’YE GÜCÜ SAĞLAYAN PÜRÜ-Ü PAK MI?
FETÖ, örgütlü oldukları polis ve yargı teşkilatındaki güçlerini TSK içindeki önlerine çıkan engelleri yok etmekte kullandı. AKP iktidarıyla kurulan ortaklığın sağladığı siyasal destekle, TSK içinde “darbecileri” yargılama kılıfı altında çeşitli örgüt davaları açıldı.
Ergenekon ile başlayan hukuksuzluk zinciri 2010 sonrasında Balyoz, Askeri Casusluk, Poyrazköy gibi davalarla devam etti. Bu davalar yüzünden yüzlerce kurmay subay terfi alamadı. Kumpas davaları sırasında üç yıllık YAŞ toplantılarında sırayla 12, 37 ve 12 olmak üzere toplam 61 general ve amiral emekli edildi.
Balyoz davasında, Birinci Ordu Komutanlığı bünyesinde yapılan bir plan seminerinden hareketle karacı subayların faaliyetleri üzerine gidilse de 194 sanık arasına Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan 22 amiralin yanı sıra yine önemli bir bölümü amiralliğe terfi sırası gelmiş ya da gelmekte olan 90 kurmay albay yer alıyordu. Balyoz süreci daha sonra iki ek iddianameyle de genişletilirken, daha sonra İstanbul ve İzmir’de açılan casusluk ve diğer benzer davalarla da 50 dolayında deniz kurmay albayı da tasfiye planlarına eklenmiş oldu. Terfilerle önleri kesilen yaklaşık 140 denizci kurmay albayın çoğu TSK’den atıldı ya da ayrılmak zorunda kaldı. Böylece YAŞ kararlarıyla, FETÖ mensubu subaylar terfi ettirildiler.
DARBENİN ÖN HAZIRLIKLARI
Polis fezlekesine göre, darbenin ön hazırlıkları Ocak 2016’da başladı.
İddiaya göre darbe talimatı, Fethullah Gülen tarafından, örgütün TSK imamı olduğu öne sürülen ilahiyatçı profesör Adil Öksüz’e iletilmişti. Bu süreçte sürekli yurtdışına gidip gelen Öksüz, darbe ile ilgili planları örgüt lideri ve darbeye katılacak komutan seviyesindeki generallere iletiyordu.
Adil Öksüz, TSK içerisindeki darbeci askerlerle Ankara’da çeşitli tarihlerde ve farklı adreslerdeki evlerde toplantılar yaptı.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada ifade veren “Kuzgun” ve “Şapka” kod isimli gizli tanıkların anlattıklarına göre de darbe planlamaları Ankara’da bir villada yapılmıştı. Gizli tanıklar, “FETÖ/PDY örgütü içerisindeki üst düzey imamlar” olduğunu öne sürdükleri asker ve sivillerin toplantılara katıldığını iddia ediyorlardı.
Darbe hazırlıkları haziran ve temmuz aylarında hızlandı. Fethullah Gülen’in talimatlarını ileterek askerlerle darbe planlaması yapan Adil Öksüz ve 15 Temmuz gecesi Akıncı Üssü’ndeki askerlere talimatlar verirken görüntüleri ortaya çıkan Kemal Batmaz, darbenin sivil ayağındaki ilk iki isimdi.
DARBECİLERİN LİDERİ
Darbeci cuntanın askeri lideri ise, darbe gecesi Yıldırım Harekât Planı’nı imzalayarak ülke genelindeki birliklere gönderen Genelkurmay Başkanlığı Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç’tü. TRT’de silah zoruyla okutulan “Yurtta Sulh Konseyi” bildirisinde de imzası bulunan Partigöç, Genelkurmay Karargâhı’nda darbe gecesine ilişkin dijital veri incelemelerine göre Türkiye genelinde darbenin emir-komutasını elinde tutan askerdi. Kalkışma gecesi talimatları verdiği belirlenen Partigöç’ün, aynı zamanda darbeye katılan komutanlara darbe öncesi görev alacakları yerleri ve emirlerinde çalışacak diğer askerlerin listelerini ilettiği iddiaları da dosyada yer aldı. Sıkıyönetim ilan edilecek illerde kimin komutanlığı yürüteceği listesinin de Partigöç tarafından hazırlanarak ilgili kişilere iletildiği de öne sürüldü.
O sıra AKP Genel Başkan Yardımcısı olan Şaban Dişli’nin (şimdi Hollanda Büyükelçisi) kardeşi Tümgeneral Mehmet Dişli de darbenin askeri ayağında ikinci sırada gelen kişiydi.
Darbenin Ankara’daki merkezi olan Akıncı Ana Jet Üs Komutanlığı’nda 11 Temmuz’dan sonraki dört gün boyunca her akşam toplantı yapılmıştı. Cuntacıların İstanbul’daki darbe planlama toplantılarının merkezi ise Yeşilköy’deki Hava Harp Okulu binasıydı.
DARBE İLK NE ZAMAN KONUŞULDU
Yakalan subayların ifadelerine göre; darbenin ilk defa 8 Temmuz’da konuşulmaya başlandı.
Ankara Güvercinlik’teki Kara Havacılık Alayı’nda Tabur Komutanı olan Yarbay Murat Bolat, kendisini akıllı telefonundan görüntülü olarak arayan Alay Komutan Yardımcısı Yarbay Halil Gül’den darbeyi öğrenmişti. İfadesinde, izinli olduğu 1-16 Temmuz tarihleri arasında Alay Komutanı Albay Fevzi Okka ile Yardımcısı Yarbay Gül’ün kendisini arayarak tatilini yarıda kesmesini istediklerini, ancak bunu reddettiğini belirten Bolat, “8 Temmuz günü yaptığım görüntülü konuşmada Gül, eliyle sus işareti yaparak, dudak hareketleri ile ‘durum çok ciddi’ dedi ve bana 9 mm. çapında mermi gösterdi. O zaman ciddi bir şey anlatmaya çalıştığını anladım” dedi.
DARBE GÜNÜ
Orgeneral Akar’ın yaveri Levent Türkkan, bir gün önce darbe yapılacağını kendisine söyleyen Albay Orhan Yıkılkan’la birlikte, kendisi gibi FETÖ mensubu olduğunu söylediği Tümgeneral Mehmet Dişli’nin odasında toplantıdaydılar. Türkan savcılık ifadelerinde şöyle anlatmıştı:
“Odada sadece üçümüz vardık. Girer girmez darbeye ilişkin mevzuyu konuşmaya başladık. Tümgeneral Mehmet Dişli darbe teşebbüsü başladığında önce Hulusi Akar Paşa’nın odasına kendisinin tek başına gireceğini, ona darbeyi tebliğ edeceğini, onun kabul etmesi halinde darbe faaliyetinin başına geçirileceğini bize söyledi. Bunu söylerken bize ‘Genelkurmay Başkanı’na Kenan Evren olacak mısın, olmayacak mısın diye soracağım’ şeklinde beyanda bulundu. Ayrıca Genelkurmay Başkanı’na darbeyi tebliğ ederken kendisini sevdiğimizi, saydığımızı, kabul etmesi halinde darbenin başına geçireceklerini söyleyeceğini bize bildirdi. Elinde bir not kâğıdı vardı. Oraya Genelkurmay Başkanı’na söylediklerini tek tek yazmıştı. Söylediğine göre Hulusi Akar darbe faaliyetinin başına geçmeyi kabul ederse Genelkurmay 2’nci Başkanı Orgeneral Akın Öztürk olacaktı.”
*
Genelkurmay’da hazırlıkların sürdüğü saatlerde, Kara Havacılık Okulu’nda binbaşı rütbesiyle görev yapan H.A. isimli meçhul bir subay da Ankara Yenimahalle’deki MİT merkezine gelip kendini tanıttıktan sonra önemli bir konuda ihbarda bulunacağını söylüyordu. Kısa süreli bir bekleyişten sonra Binbaşı H.A. karşısına çıkarıldığı yetkililere bildiklerini anlattı. Ancak ihbar, bugüne dek bilinenlerin aksine darbe olacağına dair değildi. Binbaşı, MİT’e baskın yapılarak Hakan Fidan ya da üst düzey birilerine suikast yapılacağını söylemişti.
*
Cumhurbaşkanının Marmaris’te hangi otelde kaldığı bilgisini darbeci Fırat Alakuş’a iletecek kişi Erdoğan’ın Başyaveri Ali Yazıcı’ydı. Kalkışmanın en önemli aşamasına dair son planlamayı yapmak için Fırat Alakuş ve Emir Güven, 15 Temmuz’da saat 15.30’da Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’na giderek Ali Yazıcı ile buluştu. Yazıcı’nın masasında bazı turistik tesislerin işaretlendiği, üzerinde Marmaris yazan uydu görüntüleri ve planlar bulunuyordu. Güven’in ifadesine göre Yazıcı, “Cumhurbaşkanı’nın yanına gider, yerini öğrenirim. Benden şüphelenmezler” demişti. Bir sıkıntı olması durumunda ise Yazıcı elindeki boş zarfı göstererek, “Genelkurmay’dan gelen Paralel Yapı’ya ilişkin önemli bilgiler içeren bir zarfı getirdiğini” söyleyecekti.
*
MİT’te Binbaşı H.A. ile mülakat sürerken, bu meçhul ihbarcının kim olduğu da araştırılmış, daha önceden devamlı bilgi alınan bir kaynak olmayan H.A’nın, evliliğinin Cemaat ilişkileriyle olduğu öğrenilmişti. İhbarcı H.A. kendisi dışında bu operasyonda görevlendirildiklerini bildiği iki subayın daha ismini bildirmişti. Sonunda, ihbarın içeriğinden emin olunduktan sonra edinilen bilgiler Müsteşar Hakan Fidan’a aktarıldı.
*
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın ifadesine göre Genelkurmay 2’nci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler MİT’ten iletilen bilgiyi aktardı. Orgeneral Akar, MİT’ten iletilen bilgiye ciddiye alarak Yaşar Güler ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ile alınacak tedbirlerle ilgili toplantı yapmaya başladı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan da Genelkurmay’a gelerek Orgeneral Akar’la toplantıya girdi.
*
Hakan Fidan’ın da katıldığı toplantıda alınacak tedbirler belirlenmişti.
Hulusi Akar ifadesinde, muhtemel hareketliliğe karşı Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’a, Merkez Komutanlığı’ndan ve Adli Müşavirlik’ten personeller alıp Kara Havacılık Okulu’na gitmesini, olayı tereddüde yer bırakmayacak şekilde çözüp, idari ve adli tedbirleri hızlı bir şekilde alması talimatını verdiğini de söyledi.
Akar ayrıca Ankara Garnizon Komutanı Korgeneral Metin Gürak’ı da telefonla arayarak, Etimesgut Zırhlı Birlikler Tümeni’ne gitmesini, hiçbir tank ve zırhlı aracın hiçbir sebeple birlik dışına çıkmasına müsaade edilmemesini söyledi.
*
15 Temmuz Saat 19.30’a geldiğinde, Genelkurmay’ın emirleri doğrultusunda uçuşların durdurulması işlemleri tamamlandı. Karargâhın uçuşların durdurulması ve havadaki görevli uçakların indirilmesine ilişkin talimatı Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi’ne iletilip bu direktif, Eskişehir’deki Hava Harekât Merkezi tarafından tüm birliklere tebliğ edildi. Saat 19.56’da, alınan kararların tüm birliklere ulaştığından emin olunmak için direktif ve emirler teyyiden bir kez daha gönderildi. Genelkurmay Karargâhı’nda komutanların MİT yöneticileriyle toplanmasının sebebini anlayan darbeciler de karşı hamleye girişmişlerdi. İlk önce kendilerine direneceğini düşündükleri askerleri Karargâh’tan uzaklaştırmak istediler. Bunlardan birisi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın koruma ekibinden Astsubay Mahir Eser’di. Polis ve savcılıkta verdiği ifadelerde neler yaşandığını şöyle anlattı:
“Komutanının makam odasının önünde nöbet tutarken 20.00 sıralarında telsizden çıkış hazırlığı için anons yapıldı. Koruma araçları ve Akar’ın makam arabası geldi. Ama kısa süre sonra emir astsubaylığından bütün koruma araçlarının garaja çekilmesi talimatı geldi. Araçlar geri çekildi.
Yanıma gelen Keşif Unsur Tim Komutanı İsa Başçavuş, ‘Artık çıkış olmayacakmış’ diyerek nöbeti devraldı. Ben, koridorda yürürken Genelkurmay 2’nci Başkanı’nın bulunduğu karşı koridorda Özel Kuvvetler’de bilgisayar işlerine bakan Talha Astsubayın sivil olarak Akar’ın emir astsubaylığının makamına doğru geldiğini gördüm. Şaşırdım. Çünkü normalde bir astsubayın o koridorda bulunması imkânsızdır. Emir astsubayları, Talha Astsubayı samimi bir şekilde karşıladıktan sonra birlikte makamlarına geçti. Kuşkulandım ve biraz oyalandım. Sonra Koruma Müdürü izinli olduğu için onun yerine bakan Başçavuş Muharrem Uzun’un yanına gidip ona sordum. ‘Ben de bilmiyorum’ yanıtını verdi.”
*
Saat 20.30’u gösterdiğinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan Genelkurmay Karargâhı’ndan ayrıldı.
Hava ve kara hareketliliğinin yasaklandığına yönelik emirler birliklere duyurulmasına rağmen, bazı kuvvet ve ordu komutanları İstanbul ve Ankara’daki iki ayrı düğüne ya da evlerine gittiler.
Yarbay Levent Türkkan’ın ifadesine göre Hakan Fidan çıktıktan sonra operasyon başlamış, Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan tam teçhizatlı 20 asker Karargâh’a girmişti.
*
15 Temmuz gecesi Tümgeneral Mehmet Dişli, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın odasına girip “Komutanım operasyon başlıyor” deyince, Akar’ın sert tepkisiyle karşılaştı. Akar’ı ikna edemeyen Dişli, odadan çıkıp Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan gelen askerlere Akar’ın odasına girmeleri talimatını verdi.
Bir süre sonra Genelkurmay Karargâhı’ndan silah sesleri yükseldi, Savaş uçakları Ankara’da alçak uçuş yapmaya başladı, İstanbul’da Köprüler zırhlı birlikler tarafından kapatıldı.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, darbe teşebbüsü sonrası savcılıkta verdiği ifadede, şunları anlattı:
“Arkam kapıya dönük bir şekilde yuvarlak toplantı masasında çalışırken kapı çaldı. Ben ‘Gir’ dedim ve hatta, ‘Kimsin, bu saatte’ gibi bir şey de söyledim. Baktığımda Karargâhta görevli Tümgeneral Mehmet Dişli’nin geldiğini gördüm. Dişli, oturmakta olduğum masadaki sandalyelerden birine oturup heyecanlı ve geçmişte bildiğim, alışık olduğum ruh halinden farklı bir tarzda ‘Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz’ gibi şeyler söyledi. Ben ilk önce anlamlandıramadım. Cümle içinde belki ‘uçaklar’ demiş olabilir. Ancak bunun bir kalkışma olarak ifade edebileceğim bir operasyon olduğunu anladım ve hiddetle ‘Ne diyorsun ulan sen, ne operasyonu, sen manyak mısın, sakın ha’ şeklinde bağırdım. Genelkurmay İkinci Başkanı ve diğer komutanların nerede olduğunu sordum. Bana, ‘Heyecanlanmayın, rahat olun, gelecekler’ gibi laflarla karşılık verdi. Benim seninle, bir başkası ile böyle işlerin içerisinde olanlarla hiçbir işim olamaz. Sen benimle ne biçim konuşuyorsun? Kim bunlar? Siz kimsiniz? gibi soruları sürekli, hiddetle sıraladım. Çok öfkelenmiştim. Gittikleri yolun yanlış olduğunu, büyük bir bataklığa battıklarını, cezasını çekeceklerini, hiç olmazsa bir erkeklik gösterip başkalarını bu işe bulaştırmadan ve ölüm kalım olmadan bu işi sonlandırmalarını, hemen giriştikleri bu girişimi durdurmalarını söyledim. Fakat ikna edemedim. Kendisi, benim böyle hiddetli karşı çıkmama rağmen sinirlerine hâkim olmaya çalışıyordu ve sakin görünerek, ‘Komutanım bu iş bitti ve herkes yola çıktı’ anlamında şeyler söylüyordu. Arkam kapıya dönük olduğu için kapının açık olup olmadığını fark etmedim. Bir ara Mehmet Dişli, sanırım dışarıya doğru hareketlendi.”
AKAR AKINCI ÜSSÜNE GÖTÜRÜLÜYOR
MİT Müsteşarı Fidan'ın Genelkurmaydan ayrılmasından bir dakika sonra karargâhtan yaklaşık 50 kilometre uzaktaki Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığında darbe hazırlıkları için toplanan 33 Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli Genelkurmaya doğru otobüsle yola çıktı.
Karargâha dönen dönemin Genelkurmay Stratejik Daire Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli, saat 21.00'de makam odasına girdiği Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a, "Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar tugaylar yola çıktı." sözleriyle darbeyi tebliğ etti. Söylenenlere tepki göstererek, teşebbüsü desteklemeyeceğini belirten Akar'ın ağzı ve burnu içeri giren diğer darbecilerce kapatıldı, elleri plastik kelepçeyle bağlandı.
Akıncı Üssü'nden gelen darbeci ÖKK personeli, karargâha dönen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak, beraberindeki Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral İhsan Uyar ve emir subayı Yunus Can'ı derdest etti. Çolak'ın koruma astsubayı Piyade Başçavuş Bülent Aydın, olaya müdahale etmeye çalışırken şehit edildi.
Hemen hemen aynı dakikalarda darbeci pilotların havalandırdığı uçaklar, Ankara semalarında alçak uçuşa başladı.
Ankara'daki Polatlı 58. Topçu Er Eğitim Tugayı ve Topçu Füze Okulu, Mamak 28. Mekanize Piyade Tugayı, Beytepe Jandarma Eğitim ve Okullar Komutanlığı, Kara Havacılık Komutanlığı, Harp Okulları Komutanlığı, Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığı, Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayındaki darbeciler de aktif olarak harekete geçti. Birçok tank, zırhlı personel taşıyıcı ve diğer araçlarla binlerce asker kışlaların dışına çıktı. Kuvvet Komutanlıklarındaki darbeciler de hareketlendi.
DARBE TEŞEBBÜSÜNÜ İLK BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM DUYURDU
Ankara'da herkes olan biteni anlamaya çalışırken, dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, saat 23.02'de televizyon kanallarına bağlanarak, "Bir kalkışma ihtimali üzerinde durduklarını" bildirdi ve "Bu kanunsuz eylemin içerisinde olanlar en ağır şekilde bedelini ödeyecekler." dedi.
Darbenin başına geçme önerilerini reddeden Genelkurmay Başkanı Akar, saat 23.03'te Genelkurmay Başkanlığı bahçesinde bulunan helikopterle Akıncı Üssü'ne götürüldü.
Darbecilerin çeşitli planlarıyla derdest ettikleri Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga ile Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Orgeneral İhsan Uyar, Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı Orgeneral Kamil Başoğlu'nun da arasında bulunduğu birçok general Ankara, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal ve bazı komutanlar ise İstanbul'dan alınarak Akıncı Üssü'ne götürüldü ve alıkonuldu.
TSK içinde hareketlilik olup olmadığını öğrenmek için akşam saatlerinde Jandarma Genel Komutanlığına giden Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanı Turgut Aslan ve koruması da derdest edilerek komutanlıkta tutuldu.
*
Ankara'da bu gelişmeler yaşanırken, Gölbaşı ilçesi dolaylarından patlama sesi yükseldi. FETÖ mensubu darbecilerin kullandığı F-16'dan saat 23.18'de Gölbaşı'ndaki Emniyet Genel Müdürlüğü Havacılık Daire Başkanlığına atılan bomba 7 kişiyi şehit etti, 5 kişiyi yaraladı.
Vakit gece yarısını 33 saniye geçtiği sırada bu kez Gölbaşı'ndaki Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Daire Başkanlığı bombalandı. Burada da 44 polis şehit oldu, yaralanan 36 kişi hastaneye kaldırıldı.
Darbecilerin bulunduğu helikopterler, Yenimahalle'deki MİT binalarını tararken Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndan TRT'ye giden darbeciler saat 00.13'te canlı yayında zorla darbe bildirisi okuttu.
ERDOĞAN: SOKAĞA ÇIKIN!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan saat 00.24'te CNN Türk kanalına bağlandı, "Bu gelişme gerçekten Türk Silahlı Kuvvetlerimizin içindeki bir azınlığın, ne yazık ki kalkışma hareketidir ve bu malum yapıya ait paralel yapılanmanın teşvik ettiği üst akıl olarak onların kullandığı bir harekettir." dedi. Erdoğan, milleti, darbecilere karşı durmak üzere meydanlara çağırdı.
Çağrının ardından Ankara'nın her semtinden vatandaşlar Genelkurmay Başkanlığının çevresindeki İnönü Bulvarı ve Millî Müdafaa Caddesi ile Kızılay Meydanı, Cumhurbaşkanlığı Sarayı, AK Parti Genel Merkezi ve Jandarma Genel Komutanlığı civarı başta olmak üzere meydan ve caddelerde toplanmaya başladı. Vatandaşlar, darbe teşebbüsü için kışladan çıkan askerlere tepki gösterdi, hatta mücadeleye girişti.
Polatlı'da kışlalarından çıkarak Ankara'ya doğru hareket eden askeri araçların önü vatandaşlarca kesildi. Bunların bir kısmı kışlalarına döndü. Aynı sıralarda Erdoğan'ın çağrısını duyan Kazan halkı da Akıncı Üssü çevresinde toplanmaya başladı. Açılan ateşle 8 vatandaş şehit düştü.
‘SEMİH TERZİ'Yİ ÖLDÜR!’
Uydu yayınlarını durdurmak isteyen ve arasında sivillerin de olduğu darbeci grup, helikopterle TÜRKSAT'ın Gölbaşı'ndaki tesislerine gitti. Darbecilere karşı tedbir amacıyla kuruma gelen 2 TÜRKSAT görevlisi, darbecilerin ateşiyle şehit edildi.
Yenimahalle'deki Ankara Emniyet Müdürlüğü binasına saat 00.56'da 2, 01.08'de ise bir bomba daha atıldı. Saldırı sonucunda 2 vatandaş şehit oldu, 39 kişi yaralandı. Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde zırhlı araçlarda bulunan darbecilerin faaliyetleri sonucu da 8 vatandaş şehit oldu.
Darbe faaliyetleri için Özel Kuvvetler Grup Komutanı Tuğgeneral Semih Terzi ve beraberindeki ÖKK askerlerini Diyarbakır'dan taşıyan uçak, saat 01.13'te Etimesgut Havalimanı'na indi. Terzi ve ekibi, buradan helikopterlerle Gölbaşı'ndaki ÖKK karargâhına hareket etti.
Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı'nın, "Sana tarihi bir görev veriyorum. Semih Terzi darbeci bir haindir, vatan ve millet adına Semih Terzi'yi öldür. Bunun sonunda şehadet var. Hakkını helal et." dediği ÖKK'da görevli Astsubay Ömer Halisdemir, beraberindeki askerlerle Ankara'ya ulaştıktan sonra ÖKK karargâhına gelen Tuğgeneral Semih Terzi'yi vurarak öldürdü. Ancak Halisdemir de Terzi'nin ekibindeki darbeci askerlerce şehit edildi.
TBMM TOPLANIYOR
TBMM'de temsil edilen tüm siyasi partilerden milletvekilleri, darbecilere inat TBMM Genel Kurul salonunda saat 01.39'da toplandı.
Darbe teşebbüsüne karşı çıkmak üzere Genelkurmay önünde toplanan, tanklar ve zırhlı araçların önüne kesen ve üstlerine çıkan vatandaşlar, saat 02.21'de Genelkurmaya girdi. Ancak darbeciler, vatandaşlara ateş açtı.
Genelkurmay Başkanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı civarında seyreden helikopterlerden de vatandaşlara ateş açıldı. Genelkurmay Başkanlığının içi ile karargâh çevresinde darbecilere karşı koymaya çalışan 38 kişi ateşli silah ve helikopter saldırıları sonucu şehit oldu.
Akay Kavşağı'nda tankın üzerinden düşen 2, Dikimevi'nde ise ateşli silahla vurulan bir vatandaş hayatını kaybetti.
Havada bulunan F-16'ların birinden saat 02.35'te Genelkurmaya birkaç yüz metre mesafedeki TBMM'ye bomba atıldı.
Aynı dakikalarda, TRT Genel Müdürlüğü binasını ele geçirmeye çalışan darbeci askerler gözaltına alınmaya başlandı. Kurumun yayını saat 03.00'te normale döndü.
Darbeci pilotlarlar Gölbaşı'ndaki TÜRKSAT tesislerine 4, TBMM'ye 2 bomba daha attı. TBMM'ye atılan bombalar 32 kişiyi yaraladı. Darbe teşebbüsünün ardından yapılan tespite göre, Meclis'te yaklaşık 20 milyon liralık hasar meydana geldi.
Jandarma Genel Komutanlığı, Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve AK Parti Genel Merkezi civarındaki biri tankın üzerinden düşen, diğerleri ateşli silahlarla vurulan 14 vatandaş şehit oldu.
Darbeci askerlerden bir kısmı gözaltına alınmaya başlanırken, darbenin idare merkezi konumundaki Akıncı Üssü'nün elektrikleri saat 04.29'da kesildi.
CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYI BOMBALANDI
Günün aydınlanmasıyla darbecilerin hedefi bu kez Cumhurbaşkanlığı Sarayı oldu. Darbe teşebbüsü içinde yer alan pilotların kullandığı F-16'ların birinden saat 06.19'da Cumhurbaşkanlığı Sarayı yakınındaki köprülü kavşak ve otoparka 2 bomba atılarak 15 kişi şehit edildi. Darbecilerin saldırısında 7 kişi yaralandı.
Darbeci pilotların Ankara üzerindeki uçuşlarının sabah saatlerinde de devam etmesi üzerine darbe teşebbüsünde yer almayan uçaklar, üsteki çeşitli noktaları vurarak darbecilerin uçaklarının kalkışının önüne geçti.
Halk ve polisin mücadelesi sonucu darbecilerin mukavemetlerinin kırılmasının ardından Akıncı Üssü'nde tutulan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar, saat 08.26'da helikoptere binerek, Çankaya Köşkü'ne hareket etti.
Özel Harekât polisleri sabah saatlerinde Jandarma Genel Komutanlığını ele geçirdi. Ancak bundan kısa süre önce, akşam saatlerinden o saate kadar burada alıkonulan Turgut Aslan ve koruması Hasan Gülhan, yemekhane bölgesinin arka tarafında başlarından vuruldu. Gülhan şehit olurken, Aslan ağır yaralandı.
Darbe teşebbüsünün başarısız olacağını anlayan askerler, sabah saatlerinde Genelkurmay karargâhından çıkarak polise teslim olmaya başladı. Kısa süre sonra Özel Harekât polisleri de Genelkurmay kışlasına girdi.
Başbakan Binali Yıldırım, saat 12.57'de Çankaya Köşkü'ne geldi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Millî Savunma Bakanı Fikri Işık ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile kameraların karşısına geçen Yıldırım, teşebbüsün bastırıldığını resmen duyurdu.
DARBECİLERİN İSTANBUL’DAKİ HEDEFLERİ
8 binin üzerinde askeri personelin, savaş uçakları da dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank 246 zırhlı aracın ve 4 bine yakın hafif silahın kullanıldığı kanlı darbe teşebbüsünde, İstanbul'da stratejik bölgeler hedef alındı.
Bir grup asker Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerini saat 22.00 sıralarında tek taraflı trafiğe kapattı. Anlam verilemeyen askeri hareketlilik, televizyon kanallarında haber oldu. Sosyal medyada Ankara ve İstanbul başta olmak bazı şehirlerde patlama ve silah sesleri duyulduğu haberleri yer aldı.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın emriyle camilerden salâlar okutuldu. Darbeci askerlerin yönetimindeki uçaklar şehir üstünde alçak uçuş yaparak sonik patlamalarla halkı sindirmeye ve halkın dışarıya çıkmasını engellemeye çalıştı.
Binlerce kişi Boğaziçi Köprüsü'ne akın etti. Bazı darbeci askerler, köprüyü geçmeye çalışan vatandaşların üzerine ateş açtı. Tankın da kullanıldığı saldırılarda aralarında polis memurları Münir Alkan, Kemal Tosun, reklamcı Erol Olçok, 16 yaşındaki oğlu Abdullah Tayyip Olçok'un da bulunduğu 34 kişi şehit oldu. Halkın direncini kıramayan askerler, sabaha karşı teslim olmak zorunda kaldı.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün Anadolu Yakası tarafı giriş kısmında meydana gelen olaylarda ise Hasan Kaya ateşli silahla mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı, İsmail Kefal kafa travması sonucu, Şükrü Bayrakçı Ümraniye Çakmak Köprüsü civarında tankla ezilmesi sonucu hayatını yitirdi..
ÇENGELKÖY’DE ÇATIŞMA
Kuleli Askeri Lisesi'nde saat 20.00 sularında alarm verildi. Hazırlıkların ardından 2 unimog 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne, 2 unimog Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne hareket etti. Bir grup darbeci asker de Kandilli-Beykoz istikametine gitti. Okul önünden yaya olarak geçen bazı vatandaşları darbeci askerler derdest etti. İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın kolluk kuvvetlerine bulundukları noktaları korumaları, darbecilere direnç göstermeleri konusundaki talimatı üzerine Çengelköy Polis Merkezi Amirliğindeki görevli polisler, polis otolarıyla karakolun kapısını kapatacak ve yolu kesecek şekilde park ederek tertibat aldı.
Çengelköy Polis Merkezinden kalkışmanın hukuksuz olduğu yönündeki çağrılara rağmen çöp konteynerlerini siper alan darbeciler, ihtilal yaptıklarını belirterek polislere teslim olmalarını isteyip ateş açtı. Polisler de ateşe karşılık verdi.
Darbeciler, Çengelköy Işıklar Bölgesi'nde sivil vatandaşlara uzun namlulu silahlarla ve etkili mesafeden ateş etmeye devam etti. Polis ve vatandaşın direnci ile darbeciler, darbe teşebbüsünün başarısızlıkla sonuçlandığını anlayınca saat 05.48 sıralarında geri çekilme kararı aldı. Kelepçelenen vatandaşlar polisler tarafından serbest bırakıldı. Olaylar sonucunda gazeteci Mustafa Cambaz, Kader Sivri, Burak Cantürk, Fatih Dalgıç, Gökhan Esen, Halil Kantarcı ve Osman Yılmaz şehit oldu, 62 kişi de yaralandı.
ATATÜRK HAVALİMANI ELE GEÇİRİLMEK İSTENDİ
Atatürk Havalimanı, tanklar vasıtasıyla sevki sağlanan örgüt üyesi askerler tarafından ele geçirilmeye çalışıldı. Darbeciler, saat 22.15 itibarıyla havalimanına giriş-çıkışlar kapatıldı. Darbeci askerler, uçuş kontrol kulesini ele geçirerek, tüm yurt içi ve dışı uçuşları durdurdu. F-16 savaş jetleri ile havalimanı üzerinde alçak uçuş yapılarak yolcu uçaklarının iniş-kalkış yapmaları engellendi. Askerler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısı üzerine havalimanına akın eden binlerce kişinin üzerine ateş etti. Pistte bulunan 17 yaşındaki Mahir Ayabak şehit düşerken, onlarca kişi yaralandı. Halkın direnişi karşısında askerler burayı terk etmek zorunda kaldı.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca, darbe teşebbüsü sırasında Atatürk Havalimanı'nda yaşananlara ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında 1 üsteğmen, 3 uzman ve 7 er gözaltına alındı.
Saatler 03.20'yi gösterdiğinde Recep Tayyip Erdoğan, uçakla Atatürk Havalimanı'na geldi. Kendisini karşılayan kalabalığa, "Milletin üzerinde hiçbir güç yoktur. Bu bir ayaklanma, ihanet, vatana ihanet hareketidir. Bunun bedelini çok ağır ödeyecekler." diye seslendi.
İLK SORUŞTURMA
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, 00.34'te ''darbeye teşebbüs'' suçundan soruşturma başlatıldığı duyuruldu. Küçükçekmece Başsavcısı Ali Doğan, darbe teşebbüsünde bulunan askerlerle ilgili soruşturma başlattığını ve askerlerin görüldükleri yerde tutuklanacaklarını bildirdi.
1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, 01.00 sıralarında bir televizyon kanalına bağlanarak "Bu, TSK tarafından desteklenen bir hareket değildir. Bu olaylar meydana geldiği andan itibaren Sayın Valimizle bir araya gelip İstanbul üzerine yoğunlaştık. Buradaki problemi çözmek için çalışıyoruz." ifadesini kullandı.
Darbecilerin polise yönelik ilk hedef noktası Bayrampaşa'daki Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü oldu. Buraya saat 22.20 civarında ulaşan askerler, polise "Teslim olun!" çağrısı yaptı. Polis, teslim olmadı. Saat 00.30'dan itibaren burada toplanmaya başlayan vatandaşlar askerlere tepki gösterdi. Askerler havaya ateş açarken vatandaşların tepkileri daha da arttı. Çıkan olaylarda Ümit Yolcu şehit olurken, 16 kişi yaralandı. Askerler, vatandaşların artan tepkisi üzerine burayı terk etmek durumunda kaldı.
Vatan Caddesi üzerindeki emniyet binalarına ulaşan darbeci askerler, polisin ve halkın direnişi karşısında başarılı olamadı. Darbeci askerlerce hava desteği istenmesi üzerine gelen helikopter, eski lunapark olarak adlandırılan noktaya inmek istedi. Polisin yerden atışla karşılık vermesi üzerine helikopter Vakıf Gureba Hastanesi’nin arkasındaki okulun bahçesine indi. Vatandaşların tepki göstermesi üzerine buradan da kalkmak zorunda kalan helikopter, Topkule Kışlası'na döndü. Darbeci askerler, zırhlı araçları çevreleyen vatandaşların da sayesinde polis tarafından gözaltına alındı. Tanklardan birinin içinden vatandaşlarca çıkarılan ve darbeci askerlerle birlikte hareket ettiği anlaşılan 4. Sınıf Emniyet Müdürü Mithat Aynacı da yakalandı.
Darbecilerin hedeflerinden biri de, 3 bine yakın kamera ile İstanbul'un birçok noktasını kayıt altına alan ve anlık olarak MİT'e ileten İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM) oldu.
Saat 21.15 sıralarında AKOM'a giren darbeci askerler, görevlileri etkisiz hale getirip dışarı çıkardı. Darbeci askerler binada kilitli odaların kapılarını kırarak arama yaptı. Askerler, bilgisayarların ve elektronik eşyanın fişlerini çekti, server odalarına girerek sistemi engellemeye, kamera ve ekranları devre dışı bırakmaya çalıştı. Bunu başaramayan askerler, teknik ekip çağırdı.
Vatandaşlar AKOM binası çevresinde de toplanmaya başladı. Darbeci K0urmay Yarbay Mustafa Kubilay'ın emri ile askerler, vatandaşların girişini engellemek amacıyla bina kapısına barikat oluşturdu. Vatandaşlar buradan ayrılmayınca darbeci askerler hedef gözetmeksizin halka doğru ateş etti. Açılan ateş sonucu 6 kişi yaralandı.
Acıbadem'deki Türk Telekom Hizmet Binası'nın önüne saat 22.30 civarında gelen darbeci kurmay yüzbaşı Mehmet Karabekir yönetimindeki askeri birlik, binanın önünde, etrafındaki yol ve caddenin köşelerinde konuşlanarak giriş-çıkışı durdurdu. Acıbadem Türk Telekom binasını darbecilerin ele geçirdiğini öğrenen vatandaşlar, kısa bir süre sonra Türk Telekom civarında toplanmaya başladı. Kolluk görevlileri de olay yeri ve civarına gelerek, darbeci askerlere müdahale etmeye çalıştı.
Karabekir, bölgeye ulaşan ya da tesadüfen oradan geçmekte olan vatandaşlara, "Asker yönetime el koydu haberiniz yok mu? Evlerinize gidin" diyerek tehditte bulundu. Karabekir, buradan ayrılmayan vatandaşlara ateş açtı.
Olaylarda Murat Mertel, Muhammet Fazlı Demir, Orhun Göytan, Şirin Diril ve Murat Naiboğlu da şehit düşerken, 18 kişi de çeşitli yerlerinden yaralandı. Darbeci askerlerden Karabekir, olay yerine gelen güvenlik kuvvetlerince etkisiz hale getirildi.
SABİHA GÖKÇEN HAVALİMANINA SALDIRI
Maltepe 2. Zırhlı Tugay Komutanlığından 8 zırhlı araçla çıkan darbeciler, saat 23.30 sıralarında Sabiha Gökçen Havalimanı yakınlarına ulaştı. Buradaki trafik yoğunluğu ve halkın toplanmaya başlaması üzerine zırhlı araçların bir kısmı bariyerleri aşarak karşı şeride geçti ve buradan ilerlemeye devam etti. Emniyet güçleri tarafından havalimanı nizamiyesine 100 metre kala zırhlı araçlar durduruldu. Vatandaşlar, darbeci askerlere müdahale etti. Polis tarafından teslim olmaları yönünde uyarı yapıldı. Tanklarda bulunan darbecilerden bir kısmı havaya ateş açtı. Güvenlik koridoru oluşturularak ve müdahale edilerek zırhlı araçlardaki darbeci askerler saat 03.00 sıralarında yakalandı.
Tuzla ilçesi Orhanlı gişeleri üzerinde meydana gelen olaylarda da Ozan Özen, Mustafa Direkli, Yalçın Aran, Erdem Diker, İhsan Yıldız, Vahit Kaşçıoğlu şehit oldu.
İSTANBUL’DA TRT BİNALARININ İŞGALİ
Kara Harp Akademisi’nde yapılan toplantıda görevlendirilen bir grup darbeci asker, saat 21.00-21.30 sıralarında silahlı ve tam teçhizatlı olarak yola çıktı. Askerler zırhlı araçlarla saat 22.30'a doğru TRT Ulus binasına ulaştı. Kapıdaki güvenlik görevlilerine, "Terör tehdidi var, binayı süratle boşaltın." diyen darbeci askerler binaya dağıtıldı. Darbeciler içerideki yaklaşık 40 kadar TRT çalışanına telefonlarını bıraktırarak binayı boşalttı. İç aydınlatmaları kapatan darbeci askerlerden Binbaşı Yüksel Demir, alay komutanı Müslüm Kaya'yı aradı ve binanın kontrolünün ele geçirildiğini bildirdi.
Darbeci askerlere binada beklenmesi talimatı verildi. Saat 22.30 sıralarında TRT binası bahçesine 10 kadar asker, helikopterle indi. Darbeciler, TRT Arapça kısmına girdi.
Bu arada dışarıda vatandaşlar toplanmaya başladı. Vatandaşların dağılması için havaya ateş açıldı. Binbaşı Yüksel Demir'in telefonuna saat 05.00 sıralarında "RUN" yazan bir mesaj geldi. Darbeci albay Hüseyin Ergezen'in de aralarında bulunduğu 5 kişi buradan temin ettikleri sivil kıyafetleri giyerek saat 06.00 sıralarında uzun namlulu silahlarını bırakarak olay yerinden kaçtı. Diğer darbeci askerler saat 07.45 sıralarında polis ekiplerine silahlarını vererek teslim oldu.
*
Hasdal Kışlası 6. Motorlu Piyade Alayının eski komutanı albay Müslüm Kaya ile yeni komutanı Nebi Gazneli'nin bizzat organize ettiği ve talimatlarını verdiği olayda, Hasdal Kışlası'ndan çıkan bir grup darbeci asker 21.30-22.00 sıralarında Harbiye'deki TRT binasına geldi.
Darbeciler, bina önündeki trafik polislerini silah tehdidiyle etkisiz hale getirip binaya girerek güvenlik görevlilerine "Bomba ihbarı var." şeklinde beyanda bulunarak burayı ele geçirdi.
Olay yerine gelen polis ekiplerine ateş açan darbeciler Şişli Emniyet Müdürü Melih Ekici'yi gözünden yaraladı.
Vatandaşlar, TRT binası önünde toplanmaya başladı. Darbeciler, vatandaşların kendilerine tepki göstermesi üzerine havaya ateş açtı. Dağılmamaları üzerine vatandaşların ve buraya gelen polislerin üzerine ateş açan darbeciler, Fahrettin Yavuz ve Murat Demirci ile 2 yıldır İstanbul'da yaşayan Faslı Jaouad Merroune'yi vurarak şehit etti. Vatandaşlardan 48'i de çeşitli yerlerinden yaralandı. Darbeci askerler, polis ekiplerinin "teslim olun" çağrısına ateşle karşılık verdi. Darbe teşebbüsünün başarısız olduğunu anlayan askerler daha sonra teslim oldu.