13. Yüzyılda Köktürk yazısını bilen ''Kam''lar
Journal of Old Turkic Studies dergisinin 2021 yılında çıkan 5/2 (yaz) sayısında Yusuf Azmun''un bir incelemesi yayımlandı: "Cüveynî''nin Târîh-i Cihân-Güşâ Adlı Yazmasına Eklenen Sözlük".
Cüveynî, 1226-1283 yılları arasında yaşamış İlhanlı tarihçisi ve devlet adamıdır. 1252-1260 yılları arasında yazdığı Farsça Târîh-i Cihân-güşâ, Moğol ve İlhanlı tarihinin en önemli kaynaklarından biridir. Azmun''un çalışması bu Farsça eserdeki Türkçe asıllı kelime ve unvanlar hakkındadır.
Yusuf Azmun, İran''ın Türkmensahra bölgesinden bir Türkmendir. 1963-1967 yıllarında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde lisansını tamamlamış, daha sonra BBC radyosunun Türkmence servisinde ve çeşitli üniversitelerde çalışmıştır. 2018''de bulunan Dede Korkut''un üçüncü yazmasını ilk yayımlayanlardan biridir.
Türk Dili dergisinin Haziran 2020 sayısında (822. sayı) "Atâ Melik Cüveynî Neler Gördü, Neler Duydu?" başlıklı bir yazı yazmıştım. Cüveynî, Ögedey Kaan (1229-1241) zamanında Orhun vadisindeki Karakorum şehrinde bulunmuş olan, bilinmeyen bir yazıyla yazılmış taşlardan bahsediyordu. Ben de yazımda Cüveynî''nin birkaç satırını yorumlamıştım.
Mürsel Öztürk tercümesinde, Cüveynî''deki ilgili satırlar şöyledir:
"… şimdi Mavu Balıg dedikleri Ordu Balıg ve oradaki bir otağla ilgili anıları vardır. O otağın etrafında bizim de gördüğümüz yazılı taşlar bulunmaktadır. Kaan (Ögedey) zamanında taşların altını kazarak bir kuyu buldular. Orada büyük bir kitabeye rastladılar. Kitabelerin anlamını çıkarmak için uzmanlar getirilmesi konusunda emir verildi. Hıtay''dan bu yazıların sahibi olan beyaz dedikleri bir topluluğu getirdiler. Kitabede şunlar yazılıydı."
Cüveynî''nin sözünü ettiği yazının Köktürk yazısı olması gerektiğini Türk Dili dergisindeki makalemde şu satırlarla belirtmiştim.
"Efsanenin kaydedildiği kitabe üzerindeki yazı hangi yazı idi? Uygur yazısı olması mümkün değildir. Çünkü Çengizlilerin bürokratları Uygurlardı ve Uygur yazısı onlar için meçhul bir yazı değildi, tam tersine onların günlük yazısı idi. Çin yazısı da olamazdı. Çünkü Çin yazısı o dönemde de çok iyi bilinen bir yazıydı. Karakorum''da da herhalde Çinliler vardı. Eğer yazı, çok iyi bilinen Çin yazısı olsaydı Cüveynî, bunun okunması için "Hıtay''dan bu yazıların sahibi olan beyaz dedikleri bir topluluk" getirtildiğini yazmazdı; "Çinlilere veya Çince bilenlere okutuldu" gibi bir ifade kullanırdı."
"Ögedey Kaan dönemi için bilinmeyen yazı olsa olsa Köktürk yazısıdır. Ordu Balık / Kara Balgasun, Bozkır Uygur Kağanlığı''nın başkentidir ve Karakorum''a çok yakındır. Bugün de orada Köktürk harfli bazı küçük yazıtlar bulunmaktadır."
Konuyu yeniden ele almamın sebebi Mürsel Öztürk çevirisinde "Hıtay''dan bu yazıların sahibi olan beyaz dedikleri bir topluluk getirdiler." olarak geçen ibarenin Azmun tarafından "Hıtay''dan … denen bir kavmi getirdiler. O cemaatin yazısıymış." biçiminde çevrilmesi ve boşluk hakkında Azmun''un düştüğü dipnottur. Dipnota göre Cüveynî yazmalarının bir nüshasında "beyaz" olarak geçen kelime üç nüshada da "kamân" olarak geçiyormuş. Azmun, "Kamân, kam ''şaman filozofu ve müneccimi'' sözünün çoğuludur." diyor.
Böylece anlaşılmamış olan "beyaz" kelimesinin bir nüshada yanlış kaydedildiği, üç nüshada ise doğru olarak "kamân" şeklinin bulunduğu ortaya çıkıyor. Cüveynî''nin eseri Farsçadır ve kam kelimesinin Farsçadaki çokluk biçimi Azmun''un dediği gibi "kamân"dır.
Demek ki 13. yüzyıldaki Türk ve Moğollar Köktürk yazısını bilmiyormuş ama bu yazıyı bilenler varmış. Onlar da Çin''de yaşayan ve 13. yüzyılda hâlâ o yazıyı kullanan ("bu yazıların sahibi olan" / "o cemaatin yazısıymış") "kam"lar imiş.